English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ U ] / Un

Un tradutor Português

65,391 parallel translation
Ryan Gosling ve Emma Stone'un caza yaptıkları da aklımda.
E ainda recuperei do que o Ryan Gosling e a Emma Stone fizeram ao jazz.
Burada Andrew'un asla olamayacağı şey olacaksın. Bir yıldız.
Aqui em cima és algo que o Andrew nunca será... uma estrela.
Hiçbirimiz D'yavol'un kapının diğer ucunda olduğunu bilmiyorduk.
Nenhum de nós sabia que o D'yavol estava do outro lado da porta.
Klaus'un yüzünün hâline bakın!
Veja a cara do Klaus!
Oyunun adı Müthiş Evlilik, yetenekli oyun yazarı Al Funcoot'un kaleminden.
A peça chama-se O Casamento Maravilhoso e é do grande dramaturgo Al Funcoot.
Sizin ve Al Funcoot'un itibarını zedelemek istemem.
Não quereria envergonhar o seu bom nome e o nome de Al Funcoot.
Al Funcoot'un yeni oyununda figüran olabilmek için yeterli yıldız ışığına sahipsiniz.
Tem a qualidade de estrela necessária para uma breve aparição na nova peça de Al Funcoot.
Hâkime Strauss'un hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyorum sadece.
Eu estou a realizar os sonhos da Juíza Strauss.
Bu öyküyü kaleme alırken zaman zaman ona bakıyorum, zamanında karşıda seçkin bir tiyatro salonu vardı, bu fotoğraf da Baudelairelara, Kont'un kulesinde buldukları nesnelerden daha fazla yardım edemeyecekti.
do outro lado do que já foi um teatro proeminente, não mais capaz de ajudar os Baudelaire do que os objetos que encontraram na torre do Conde Olaf.
Tahmin edebileceğiniz gibi Klaus'un hukuki savı, Thurgood Marshall'ın şüpheli zihniyetine ve Ida B. Wells'in bükülmez ahlaki iradesine sahipti. Bu ifade, "layıkıyla etkileyici ve ziyadesiyle ikna edici" anlamına gelir.
Como podem imaginar, a argumentação do Klaus teve a visão apócrifa de Thurgood Marshall e o aprumo moral de Ida B. Wells, uma frase que significa que foi tremendamente impressionante e muito convincente.
Aileniz gideceğiniz yeri kati surette belirtmiş ve o yer, Kont Olaf'ın ya da Hâkime Strauss'un yanı değil.
Os vossos pais tinham um destino bem delineado para vocês e não é com o Conde Olaf nem com a Juíza Strauss.
Buradaysa ayarsız kara kaplumbağaları var. Onları yalnızca Alexander Scriabin ya da Sonic Youth'un ilk dönem eserleri sakinleştirebilir.
E aqui, temos as Tartarugas Dissonantes, só apaziguadas pela música de Alexander Scriabin ou Sonic Youth.
Evet, Tribune ve Post'un ne olup da muhabirliğe dönüşüm hakkında aynı günde haber yaptığını merak ettim.
Estou curioso quanto ao motivo pelo qual tanto o Tribune como o Post publicaram artigos relativos ao meu regresso ao jornalismo exatamente no mesmo dia.
Bana suikast teşebbüsünde bulunan şahsın takibi sırasında Başkan Yardımcısı MacLeish, FBI ve Özel Kalem Aaron Shore'un şiddetli itirazlarına rağmen ölümcül güç kullanma emri verdi.
Durante a caça ao homem que me tentou assassinar, o vice-presidente MacLeish deu ordem para disparar a matar, apesar do FBI e do meu chefe de gabinete, o Aaron Shore, o desaconselharem.
Hildur'un psikolojisi bozulmuştu.
A Hildur estava deprimida.
Fox'un spesyali koyun hayalarından var.
O prato especial no "Fox" são testículos de carneiro.
Rus'un yaptığı gibi gözlerimi tırmalamak istiyorum.
Apenas me apetece arrancar os olhos como aquela mulher russa.
Belki Fortitude'un sana ihtiyacı vardır.
Talvez Fortitude precise de ti.
Erling Munk, Fortitude'un Valisi!
O Erling Munk é o Governador de Fortitude!
Billions'un önceki bölümlerinde...
Anteriormente...
Chuck Rhoades'un babası kamuya arz edilecek bir şirkette büyük bir hisse satın almış.
O Rhoades Sénior comprou ações de uma empresa que terá uma OPI.
Ice Juice'un halka arzında ailemin rolünü veya babamın yatırımını kimse bilmeyecek.
Ninguém poderá ligar a OPI à minha família ou aos investimentos do meu pai.
Robert Axelrod'un dava vekili olarak arıyorum.
Estou a ligar como advogado do Robert Axelrod.
Bu, Axelrod'un arabası.
É o carro do Axelrod.
Axelrod'un arabalarından ve telefonlarından bir şey çıkmıyor.
Nada nos carros e nos telefones.
Troy'un oda arkadaşısın, değil mi?
És o colega de quarto do Troy, certo?
KONUM ARANIYOR RUTH'UN BİLGİSAYARI
A LOCALIZAR O PORTÁTIL DA RUTH
Yeğenim Cameron'un süt alerjisi var. O yüzden hep fındık sütü oluyor.
A minha sobrinha reage aos laticínios, portanto tenho sempre leite de avelã ou...
Bu Washington'un ajansı.
É a agência de Washington.
Washington'un mührü. Evet, onlar bizim resmà ® defterlerimiz.
- São os nossos registos oficiais.
"Booth'un, Lincoln'ü elde edebilmenin tek yolunun... " Mary'in korumalarını yenmesini sağlayacak bir şekle girmesinden geçiyordu.
Booth sabia que só chegaria até Lincoln se assumisse uma forma que Ihe permitisse vencer a salvaguarda de Mary.
⠙ ª Gözlerim ihtişamı gördü ⠙ ª ⠙ ª Lord'un gelişindeki...
Os meus olhos viram a glória da vinda do Senhor...
O kamyonu soyduğunda Hector'un canını yaktın.
Prejudicou o Hector quando lhe roubou aquela carrinha.
B-29'un pilotu muydunuz?
Era o senhor o piloto do B-29?
Masrafları, borçları ve Bay Gatwood'un kafasındaki diğer yükleri düşündüğümüzde bu teklifin olması gerektiğinden iyi olduğunu düşünüyoruz.
Dado o custo das despesas, responsabilidades e outros encargos que o Mr. Gatwood assume, acreditamos que esta oferta é mais do que justa.
Tamamen Saul Goodman Prodüksiyon'un fikri mülkiyeti. - Hiç sanmıyorum.
É propriedade real e intelectual da Produtora Saul Goodman.
Kevin, eğer bana Bay Gatwood'un numarasını verirsen onuna seve seve konuşurum.
Gatwood, terei todo o gosto em falar com ele.
Çok fazla sahip değilim Hermione Lodge, Dolandırıcılık ve zimmete para geçirme nedeniyle yargılanan Hiram Lodge'un karısı, bilanço defterimi tutacak. Sence?
Não posso ter a Hermione Lodge, a mulher de Hiram Lodge, a ser julgado por fraude e desvio de fundos, a tratar da minha contabilidade, pois não?
- Bir iş. Dolandırıcılık ve zimmete para geçirme nedeniyle yargılanan Hiram Lodge'un karısı bilanço defterimi tutamaz.
Não posso ter a mulher de Hiram Lodge, que está a ser julgado por fraude e desvio de fundos, como minha contabilista.
Hafta sonu itibariyle, Jason'un ölümü artık bir cinayet olarak görülüyor.
Desde o fim de semana que a morte de Jason é tratada como um homicídio.
Yani Moose'un resmi bir kız arkadaşı var, Midge.
Eu só quis dizer que o Moose tem uma namorada oficial.
Çünkü Blossom'un ölmesini istermişim.
Porque queria o Blossom morto.
Önce Jason Blossom'un otopsi raporunu basına sızdırıyorsun şimdi de bu mu?
Primeiro divulgas a autópsia do Jason Blossom e agora isto?
Chuck'un kasları harika ama muhabbeti bir Oscar Wilde değil, hatta Diablo Cody bile değil.
Mas a conversação dele não é literária ou mesmo tipo uma atriz. Olá, Veronica.
Koç'un oğlunu mu? Takım kaptanını mı? Yoksa Riverdale'nin altın çocuğunu mu şikayet edeceğiz?
O capitão da equipa de futebol e o menino de ouro do liceu?
- Dolandırıcılık ve zimmete para geçirme nedeniyle yargılanan Hiram Lodge'un karısı, bilanço defterimi tutamaz. - Bir iş.
- Um emprego.
Jason Blossom'un kaybolduğu sabah Sweetwater Nehrinde olduğunu ve Archie'nin de orada olduğunu onların orada beraber olduklarını bilmiyor. "
Como o Archie também lá estava, talvez estivessem juntos.
Washington'un hayali ne hale gelmiş böyle?
O que se tornou o sonho de Washington?
Cheryl Blossom'un amigo takımına mı?
As cheerleaders da Cheryl Blossom?
Pazartesi günü, Jason'un cesedin otopsi yapılacak
Na segunda-feira, seria realizada a autópsia ao corpo do Jason.
Pops'un o neon lambaları karanlığı uzakta tutuyordu.
As brilhantes luzes de néon do Pop's mantendo longe a escuridão.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]