Anlamalısınız перевод на английский
723 параллельный перевод
bakın, Kolumbo, şunu anlamalısınız ki, hiç kimse, hiç kimse bu adamın yakalanmasını benden daha fazla isteyemez.
look, Columbo, you must understand that no one, no one wants this man caught any more than I do.
Şunu anlamalısınız ki ; dünyada her zaman güzellik var olacaktır ve o adam onu yok etmek için hiçbir zaman yeteri kadar zalim olmayacaktır.
You have to understand that there will always be beauty on this earth and that man will never be cruel enough to destroy it.
Bay Carmichael, bana sorarsanız yemeğinizin bu olaya kıyasla bir hayli önemsiz kaldığını anlamalısınız.
Mr Carmichael, I think you should consider your dinner unimportant.
Bay Egelbauer, anlamalısınız ki bu olanlarla hiçbir alakam yok.
Tsk, tsk, tsk, tsk, tsk. Well, Mr. Egelbauer, you must realize that I had nothing to do with it whatsoever.
Yapabileceklerimi anlamalısınız.
You must be made to understand what I can do.
Bakın, hepiniz bir şeyi anlamalısınız. Bu... ailenin ağası benim.
Listen, you've all gotta realise one thing, that I... am the master of this household.
.. bütün varlığımın tehlike altına gireceğini anlamalısınız.
if it became known that I'm not what I seem.
Şunu anlamalısınız, ben adamlarımın o silahları gösteriş olarak taşımasını değil çetelerin bir federal ajan gördüğü zaman onun her daim tetikte ve sadece öldürmek için ateş etmeye hazır olduğunu bilmelerini istiyorum.
Now, understand, I don't wanna make them a group of quick-trigger men but I do want the underworld to know that when a federal agent draws his gun he's ready and equipped to shoot to kill with the least possible waste of bullets.
Beni anlamalısınız. Gördüğümde şok oldum.
You must understand I got a shock when I saw it
Ama beyler, anlamalısınız... Harvey'ye hem analık, hem babalık etmenin yanında... onun gelecekteki maddi durumunu da ilgilendiren... kendi işimle de meşgulüm.
But you gentlemen must realize that besides being both father and mother to Harvey I'm tied up in my own work in matters that also relate to his future welfare.
İsteyerek yapmadığımı anlamalısınız.
I did not intend that you should.
Amaçlarımızı başarmak üzereyiz, bu konuda size yardımcı olmak istediğimi anlamalısınız.
You must recognize I've helped you and that we've almost achieved our goal.
Gerçekten, inanın bana. Davanıza duyduğunuz bağlılığa, cesaretinize büyük saygım var. Ama anlamalısınız, devam etmenin hiçbir yararı yok.
I really do, believe me, this proof of your courage, and your spirit of sacrifice, but you must understand it's useless to continue.
Yüzbaşı, anlamalısınız ki von Schlütow denen kadınla olan ilişkinizden öteden beri haberdarız.
Captain, you might as well realise we've been wise to you and the von Schlütow woman all along.
Gerçekten bunu anlamalısınız.
Surely you must see that.
İçinde bulunduğunuz durumu anlıyorum yüzbaşı ama siz de benimkini anlamalısınız.
I recognize your position, captain, but you must recognize mine.
Tom'un hayatının nasıl olduğunu ikimiz arasında kaldığını anlamalısınız.
Understand how things were with Tom. How he was caught between us.
Bay Williams, anlamalısınız ki Carol'ın annesinin sevgisine ve kadın anlayışına ihtiyacı var.
Mr. Williams, surely you must realize that Carol needs a mother's love and a woman's understanding.
Ama buralara gelmenin ne kadar zaman aldığını anlamalısınız.
But you see how long it's taken me to get this far.
Bunun benim için ne kadar önemli olduğunu anlamalısınız.
You must realize how important this is to me.
Onların hiç bir hareketine göz yummayacağımızı anlamalısınız, bir an için bile.
You must understand we don't condone their actions, not for a moment.
Bay Sutton öncelikle şunu anlamalısınız.
Mrs. Sutton gets to it first.
Bunun işe yaramayacağını anlamalısınız.
You must see by now that it doesn't work.
Beni anlamalısınız.
You must understand me.
Sizi böyle bir zamanda sorgulamak hoş değil ama ama bunun gerekli olduğunu anlamalısınız.
I hate to have to keep questioning you at a time like this... but you understand it's necessary.
Majesteleri anlamalısınız ki konseye katılmanız bir rica değil... kabile büyüklerinin bir emri efendim.
Your Majesty understands that it is not a request that you attend the council. It is a command from the elders of the tribes.
Yaptığım ameliyatın sadece insanlıktan uzak, ümitsiz vakalar için olduğunu anlamalısınız.
You must realize the operation I do is only for the unapproachable, for the hopeless.
O çocukların bu yanını anlamalısınız.
You must understand something about these children.
Sevgili, Memur Krupke, anlamalısınız
Dear kindly Sergeant Krupke Ya gotta understand
Bunun sıra dışı bir şey olduğunu anlamalısınız.
YOU MUST UNDERSTAND THAT'SQUITEIRREGULAR.
Anlamalısınız Bay Ward, Arkham garip bir yerdir.
Understand, Mr. Ward, Arkham is a strange community.
Bizi anlamalısınız.
You can see our position.
Rahibe Maria, bu insanların talimatlarınızı dinlemediklerini anlamalısınız.
Mother Maria, no comprende sus instrucionnes.
Aslında, halledilmesi gereken birşey yok, Profesör. Bir tek şunu anlamalısınız ki, sadece bir birey olmak bile insan kapasitesinin üstündedir.
Well, there's really nothing to work out, Professor, other than understand that just being one person is more than enough for any human being to handle.
Beni iyi anlamalısınız. Tanrı dünyaya güzellikleri bizim bakmamız için koymuş.
I said, pity, but God created beauty, so that everyone could admire her.
- Bayan Faulk şunu anlamalısınız...
- Mrs Faulk, you must realize...
Bu konuda dikkatli davranmam, gerektiğini anlamalısınız.
I'm sure you can see that I have to exercise caution in the matter.
Bakın, bunu gerçekten anlamalısınız Zihinsel olarak iyi durumda değiliz -
Now, you really must try to understand... that fatigue mentale- -
Biliyorum bu, sizin için çok zor... ama Frank Towns'u dinlemeniz gerekiyor bence. Bunu anlamalısınız o - o -
- I know it's difficult for you... to get on with Frank Towns... but you've got to understand.
Sizi rencide ettiğimizin farkındayım ama siz de ihtiyatlı olmamız gerektiğini anlamalısınız.
I realize that we have offended you... but you must understand our need for caution.
Anlamalısınız, Bayan Tane.
You have to understand, Otane.
- Anlamalısınız.
- You must understand...
Bunun The Times gazetesinde kızgın bir mektuba yol açacağını anlamalısınız.
You realise this means an angry letter to The Times.
Anlamalısınız Sayın Yargıç, o gün çok üzgündüm ve dürüst olmak gerekirse onu hiç fark etmedim özellikle de bayıldığım için, Sayın Yargıç.
You must understand, your honour, that I was very upset that day, and I honestly didn't notice him at all, especially since I fainted, your honour.
Anlamalısınız, Kaptan. 500 yıldır savaşıyoruz.
You must understand, captain, we have been at war for 500 years.
Anlamalısınız ki onun yasal sorumluluğunu almış olsanız bile o hala bu hastanenin gözetiminde ve... benim sorumluluğumda.
You do understand, don't you that even if you are made his legal guardian it'll still be up to me as head of this hospital to authorize his release in your charge.
Bütün gün bekleyebiliriz Sully, ama anlamalısın... biz de kararımızı verdik ve kesin.
We have all day, Sully, but you must realize... we also have minds, also made up.
Asılırız, anlamalısın.
We're pulling out, do you understand?
Canım benim, bunun imkansız olduğunu anlamalısın.
My dear girl, you must see that this is quite out of the question.
Başka bir şey olsa senin için de yapacağımız gibi yapardık ama sanırım artık farklı sorumluluklarımızın olduğunu anlamalısın Joe.
Anything else, we'd have done it, just as we will for you. But, I, uh... I think you ought to realize... that we've got different responsibilities now, Joe.
Şunu anlamalısınız ki sizin seçilme sebebiniz önemli değil.
You've all got to understand that the reason you were picked is immaterial.
anlamadım 1209
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamı nedir 18
anlamıştım 59
anlamsız 76
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamı nedir 18
anlamıştım 59
anlamsız 76