Anlamalıydım перевод на английский
600 параллельный перевод
Anlamalıydım.
I should have known better.
Anlamalıydım, bu günkü gök gürültüsü ve şimşekler...
I might have realized, all that thunder and lightning today...
Tabii ki... Anlamalıydım.
Of course, it had to be.
Burada olduğunuzu anlamalıydım.
Well, I might have known you were here.
- İngiliz olduğunuzu anlamalıydım, efendim.
- Oh, I'd know you were British anywhere, sir.
Anlamalıydım.
I might've known it.
Anlamalıydım.
I had to know.
- Anlamalıydım.
- I should have known it.
Anlamalıydım.
I should have known.
Böyle olacağını anlamalıydım.
I should have known it was on the chart.
Bu işi beceremeyeceğini anlamalıydım!
I knew you wouldn't handle this properly, I knew it!
Şu rüyayı gördüğümde anlamalıydım.
I should have known it when I had that dream.
İsmimi her telaffuz edişinizde anlamalıydım bunu.
And I might have know it every time that I heard you speak my name.
Değişen bir şeyin olmadığını anlamalıydım.
I should have known that nothing changes.
Bunu anlamalıydım.
I should've known it.
Neyi ima ettiğini anlamalıydım.
I should have known what he was hinting at.
Elindeki o parlayan demiryolu saati ve konuşmalarından anlamalıydım.
Flashing that big railroad watch and talking like a timetable.
- Bunu anlamalıydım.
- I might have known.
Üzgünüm. Senin en baştan beri bir centilmen olduğunu anlamalıydım.
I'm sorry. I should have realized from the beginning that you are a gentleman.
- Bunu anlamalıydım. Onun bir kahraman olduğunu sanmam için bana yalan söyledin.
I should have known you were lying to make me think well of him.
Paris'te bana o güzel elbiseleri aldığın zaman bunu anlamalıydım.
I should have known when you bought me all those beautiful clothes in Paris.
Senin fikrin olduğunu anlamalıydım.
I should have known it was all your doings.
Bunu anlamalıydım.
I should've knowed it.
Bunu önceden anlamalıydım, Jim.
I knew it before that, Jim.
Başından anlamalıydım.
Should have known all along.
Kuzeye, Bisbee'ye yönelmediğinde anlamalıydım.
Should have known it when you wouldn't swing north to Bisbee.
Bıçağım yüzünden olmadığını anlamalıydım.
I might have figured it wasn't my knife.
Anlamalıydım...
I should have known...
Sedyeyle geldiğinde ölmek üzere olduğunu anlamalıydım.
I should've known he was as good as dead when they wheeled him in.
Bir tuzak olduğunu anlamalıydım
I should have guessed it was a trick.
♪ Bir çok şeyi önceden anlamalıydım ♪
♪ Should have realized a lot of things before ♪
♪ Daha önce bir çok şeyi anlamalıydım ♪
♪ Should have realized a lot of things before ♪
Miranda gibi dalavereci birinden, istediğimi asla alamayacağımı anlamalıydım.
I ought to have seen I'd never get what I wanted from someone like Miranda... with all her la-di-da ideas and clever tricks.
Bunu istediğini anlamalıydım.
I should've known he wanted me to.
Anlamalıydım.
Well, that figures.
- Gerçek niyetinizi anlamalıydım.
I had to discover your real intentions.
Anlamalıydım.
I should've known.
öksürüğünden anlamalıydım... yaklaşık 1 sene oldu... ve burada çok şeyin değiştiğini duydum!
No wonder, your cough. It's been a year I've heard a lot about what happened here so I came back and see
Seni ilk gördüğüm an anlamalıydım.
The first time I saw you, I should have known.
Anlamalıydım.
Figures.
- Şaşırdığını anlamalıydım.
I should think you did.
Üç ayrı Caesar döneminde yaşamış ve Roma'nın ne kadar dibe battığını görmüş biri olarak dördüncü Caesar döneminin daha farklı olmayacağını çok iyi anlamalıydım.
Having lived through the reigns of three Caesars, and seen the depths to which Rome has sunk beneath them, I should have known better than to believe a fourth could be different.
Aldatıldım ama anlamalıydım!
I should've understood that I was deceived.
Anlamalıydım.
I ought to know.
Evet elbette, daha önce anlamalıydım.
Yes, of course, I should have known sooner.
Konuşmalarından anlamalıydım, samimi değildi, ve sıkıştı.
I should've known he was all talk, no guts, and locked him up.
Gerçek olmayacak kadar ucuz olmasından anlamalıydım.
I should have known it was too cheap to be true.
Zavallı bir kelebeğin adımı bilemeyeceğini çoktan anlamalıydım.
I should know better than to expect a silly butterfly to know my name.
Gülümseyişimi beğendiğini söylediğinde, anlamalıydım.
- I'm sorry. I should have known when you told me I had a terrific smile.
- Bunu anlamalıydım.
- I should have known that.
Ordunuzu alarm durumuna geçirdim ve buradan 7 günlük mesafede beklemeye aldım. Varmanızı bekliyorlar. bir şeylerin yanlış gidebileceğini anlamalıydın.
I put your army on alert and had them gather seven days'ride from here.
anlamadım 1209
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamı nedir 18
anlamı ne 66
anlamıştım 59
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamı nedir 18
anlamı ne 66
anlamıştım 59