Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ A ] / Anlamıştım

Anlamıştım перевод на английский

3,113 параллельный перевод
Ambalaj sesini duyduktan sonra anlamıştım.
- Aw! - Knew it! Knew it!
Hep seni izledim. anlamıştım.
I was watching you the whole time.
İkinizi öngösteride gördüğümde anlamıştım ama sonra, hayır yapmaz böyle bir şey dedim. Yapmaz.
I thought when I saw you two at the workshop, but I then I thought, God, no, she wouldn't.
Bunun gerçek olamayacak kadar iyi olduğunu anlamıştım.
I knew it was too good to be true.
Arabamın ön camını kırmıştın, anlamıştım.
Chip my windshield, I knew it.
Bodrumda yangın çıkarmıştın, anlamıştım.
Set the basement on fire, I knew it.
Gitsem iyi olur yolum çok uzun. - Sen olduğunu anlamıştım.
I got that long drive - - thought that was you.
Senin olduğunu anlamıştım.
I thought it was you.
Evet, anlamıştım.
Yeah, I figured.
Onun arabasını otoparkta bulduğumda şüpheli bir şeyler olduğunu anlamıştım.
I knew there was something iffy when I found his motor in the lockup.
Buraya ilk defa geldiğinde, bir şeyler yaşamakta olduğunu anlamıştım.
First time you came in here, I knew you were going through something.
Kapıdan içeri girdiğinde anlamıştım.
Well, I knew it when you came through the front door, see?
Seni gördüğümde, sen olduğunu anlamıştım.
At the time, I knew it was you.
Ben Louis olduğunu anlamıştım.
I knew it was a Louis.
Anlamıştım.
Mm, I can tell.
Hortlak olduğunu anlamıştım.
I knew he was a revenant.
Zira, artık gerçekten gittiğini anlamıştım.
Cos then I knew he was really gone.
Nasıl oldu bilmiyorum ama anlamıştım.
I don't know how, but... I knew.
Dün gece eve gelmeyince sorun olduğunu anlamıştım.
I knew that something was wrong when she didn't... when she didn't come home last night.
Olayı anlamıştım.
I figured.
Bir hoşça kal demeden ayrıldığında zaten durumu anlamıştım.
Yeah, I kinda got the picture when you left without saying good-bye.
Altı yaşındaydım ve ölmenin nasıl bir şey olduğunu anlamıştım.
Six years old, and I already knew what it felt like to be dying.
Altı yaşındaydım ve ölmenin nasıl bir şey olduğunu anlamıştım.
He wouldn't save you? Six years old, and I already knew what it felt like to be dying.
Ziva'yla ilk tanıştığım anda özel biri olduğunu anlamıştım.
The first time I met Ziva, I knew she was special.
Sen, Victor ve Breitler'le ilk konuştuğumuzda Castro'nun yanlış bir şey yapmadığı konusunda diğerlerinin yalan söylediğini anlamıştım ama sen doğruyu söylüyor gibiydin.
I noticed when we first talked you and, uh, Victor and Breitler said Castro hadn't done anything wrong. I could tell the other two were lying, but you seemed to be telling the truth.
Bunu söyleyecek kadar iyi biri olduğunu anlamıştım.
Figured you were good for it.
Planörümü kırdığında anlamıştım işe yaramaz olduğunu zaten.
I knew you were useless when you busted my glider
Seni markette ilk gördüğüm gün, bunun olacağını anlamıştım.
I knew the moment I met you in that grocery.
Ama onu gördüğüm an birbirimize ait olduğumuzu anlamıştım.
But... I knew it was meant to be the moment I saw him.
Ve seni hep anlamıştım.
And I always understood you.
# Üzüldüğümü anlamıştım
- ( Music playing ) - ( Keyboard clicking ) ♪ I knew I was sad ♪
Seni ilk bulduğumda ne istediğini anlamıştım zaten.
I knew when I found you that you wanted it this way.
İzak Rabin suikastından sonra başka şansım olmadığını anlamıştım.
After Yitzhak Rabin's assassination, I realized I had no choice.
- Anlamıştım.
I figured.
Bunu seni gördüğümde anlamıştım.
I saw you and understood that
- İyiyim, ne yapacağını anlamıştım.
I saw it coming.
Ben bilerek yapmışım gibi davrandım tabii ama o gerçeği anlamıştı.
I pretended, of course, that I had done it on purpose, but she knew the truth.
Kızın annesini babasının hatırına onunla konuşmaya çalıştım, bu yaptığının bir anlamı olmadığını söylemeye çalıştım.
I've tried to have a word with him, for the sake of the parents, make him see some sense.
Dışarıdan size bir anlam vermeye çalıştım.
I've worked something out about you lot.
Bir kampanyanın ortasında olduğumuzu ve birlikte çalıştığımızı anlamıyor musunuz, farkında mısınız?
Do you understand that we're in the middle of a campaign and we're working together, do you get that?
Ben yokken, St. Joseph'teki geleceğinin yanı sıra "medeniyet" kelimesinin anlamı üzerinde de düşünebilirsin.
While I'm gone, in addition to considering your future at St. Joseph's, you could think about the word "civility"
Deneyimlerime göre birisi sana varım ( içeri anlamında kullanılmış ) diyorsa, dillerinin çalıştığından emin olmalısın.
In my experience, when someone has to tell you they're all the way in, you'd better hope their tongue works.
Onu korumaya çalıştığımı anlamıyor.
He doesn't get that I'm trying to protect him.
Seni neden uzaklaştırdığını anlarım ama seni neden öldürmeye çalıştığını anlamıyorum.
- That might explain why she tried to off you the first time, not why she's devoted to taking you down now.
Anlamıştım, Carl.
I gleaned that on my own, Carl.
Owen ortada olmadığımızı anlamıştır.
Owen has got to have figured out we're missing.
İlk başta bunun ne anlama geldiğini çözmeye çalıştım bir anlamı olup olmadığını, sonra gün başladı meşguldüm fazla düşünmedim.
At first, I was trying to figure out what it meant, if it meant anything, and then as the day went on, I... got so busy, I didn't think about it any more.
Martha Huber bir şey sakladığımı anlamıştı.
Martha Huber figured out I was hiding something.
Birdenbire intihar bombacısı fenomenini anlamıştım.
I suddenly understood the suicide bomber phenomenon.
Bu akşamki komedi dizisi Pucks'tan nefret etmeye tam anlamıyla hazırlanmıştım!
" I was totally prepared to hate tonight's new comedy Pucks!
- O zaman acıkmamıştım. - Bir şeye kafan basmaması bu onun harika olmadığı anlamına gelmez, tamam mı?
- Well but just because you don't understand something, doesn't mean it isn't awesome, okay?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]