Ben ödeyeceğim перевод на английский
468 параллельный перевод
Her şeyi ben ödeyeceğim!
I'll pay for everything!
Herkesin hesabını ben ödeyeceğim.
I'm paying for the lot.
- Derslerin parasını da ben ödeyeceğim.
- And I'll pay for the lessons.
Ben ödeyeceğim.
I'll pay for it at this end.
- Bunları yapın, onları ben ödeyeceğim.
- That I paid.
- Onları bırakın, ben ödeyeceğim.
- Leave.
Parasını ben ödeyeceğim.
Take one and go to the church. I'll pay for it.
Ben ödeyeceğim.
Me pay.
Ve işler yolunda giderse sanırım ben ödeyeceğim.
And if things go according to schedule... I'll probably pay for it.
Ben ödeyeceğim.
I'll pay for the call.
Sakıncası yoksa yemeğin parasını ben ödeyeceğim.
If it's all right with you, I'll pay for the meal.
Yeterli değil, gerisini ben ödeyeceğim.
Not enough, but I'll pay for the rest.
Sentinel Dağı'na ücretlerinizi ben ödeyeceğim.
I'm going to pay your fare to Sentinel Mountain.
arabalara kız arkadaşımın ismini verin, parasını ben ödeyeceğim der.
"Put my girl's name on them and I'll pay the tab."
Ama ben ödeyeceğim.
But Ì will pay.
Borsa düşerse ben ödeyeceğim, eğer yükselirse de sen alacaksın ha?
If the market drops, I pay. If it goes up, you win - is that it?
Ben ödeyeceğim, ben ödeyeceğim!
No, no, no. No. I pay, I pay.
Ben ödeyeceğim!
I pay.
- Onu bara asar asmaz ben ödeyeceğim.
- As soon as you hang it over the bar.
Ben ödeyeceğim.
I'll pay for it.
Ücretini ben ödeyeceğim.
See me about her fare.
- Ben ödeyeceğim.
I'll pay.
Kutlamak için içtiklerimizi ben ödeyeceğim.
In celebration, I'll pay for the liquid.
Ben ödeyeceğim..
I'll pay.
- Zararı ben ödeyeceğim.
- I will the damage pay.
Ama ben ödeyeceğim, ha?
But I'll pay, huh?
Ben ödeyeceğim, Baylar..
I will pay, gentlemen.
- Amerikalı beyin sigaralarının parasını ben ödeyeceğim.
I'll pay for the American gentlemen's cigarettes.
Borcu ben ödeyeceğim. O da tahsilini düşünsün artık.
I'll do the owing, and let him worry about the collecting.
Hey, onu ben ödeyeceğim. um...
Hey, I gotta pay that. Um...
- Bunu ben ödeyeceğim, değil mi?
- I'd like a bottle that isn't corked. - That's cost me, hasn't it?
Hey! Parayı ben ödeyeceğim.
I'll pay this time.
Herkes parasını geri alacak. Ben ödeyeceğim.
Everyone will get their money back, I'll pay them myself.
Ama ben hak yemeyen biriyim. Gemide kaldığın sürece sana ayda 3 dolar ücret ödeyeceğim.
But I am a fair-minded man and while you're aboard, I'll pay you wages. $ 3 a month.
Ayrıca ben peşin ödeyeceğim.
Besides, I'll pay in advance.
Ben mi ödeyeceğim?
I'd be paying?
- Ben mi ödeyeceğim?
I'd be paying?
Ben içkimi kendim dolduracağım parasını da kendim ödeyeceğim.
I'll pour my drinks myself and pay for my drinks myself.
Ben de ona ödeyeceğim. Diyelim, haftada 300 dolar 300 dolar mı?
I'd pay him, let's say, $ 300 a week.
Ben tavuk budu ve çikolatalı kek için ne kadar ödeyeceğim?
What'll I get for drumsticks and chocolate brownies?
Üç milyon yen'i nasıl ödeyeceğim ben be?
How the hell can I pay three million yen?
Ben parasını ödeyeceğim, sen de okuyacaksın.
I'll pay the bills, and you study.
Elbette, bir para ödeyeceğim, ama ben seni satın almıyorum.
Oh, sure, I'm gonna pay some money, but I'm not buying you.
- Benim için 30,000 sequins ödeyin, Sonra ben size geri ödeyeceğim.
Pay 30,000 sequins for me and I'll pay you back.
Ben de ödeyeceğim.
And I shall pay it.
Ben, Gengobe, Koman'ın bütün borçlarını ödeyeceğim.
I, Gengobe, will now pay Koman's debts.
Hayatımın çoğunu, ben faturaları nasıl ödeyeceğim diye ter dökerken diğer insanların Florida'ya gitmelerini izleyerek köhne mekanlarda bir grup suçluyla onların birasını içip yediklerini yiyerek geçirdim.
I spend most of my life hanging around crummy joints... with a bunch of punks, drinking their beer, eating the hash and the hot dogs... and watching the other people go off to Florida... while I'm sweatin'out how I'm gonna pay the plumber.
" Sen benim evimi beyaza boyamayı kabul ettin... karşılığında ben sana 100 dolar ödeyeceğim.
"You agree to paint my apartment with white paint... provided I pay you $ 100."
Anlıyorum, para peşin, Ben de böyle çalışmayı severim, İlk mahsülümü satar satmaz size parayı ödeyeceğim.
I understand, cash on the barrel, and that's the way I like to deal and wheel, just as soon as I get that first crop to sell.
Ben sana ödeyeceğim,
I'll pay you back.
Ben ödeyeceğim.
I'll pay for'em.
ödeyeceğim 69
ben öldüm 53
ben oldum 16
ben öleceğim 28
ben ölüyorum 52
ben onu seviyorum 16
ben onun 17
ben ona 29
ben olsam 77
ben özür dilerim 55
ben öldüm 53
ben oldum 16
ben öleceğim 28
ben ölüyorum 52
ben onu seviyorum 16
ben onun 17
ben ona 29
ben olsam 77
ben özür dilerim 55
ben onu 25
ben öyleyim 27
ben öderim 70
ben olsaydım 38
ben öyle düşünmüyorum 172
ben onun karısıyım 17
ben öyle demedim 40
ben öyle değilim 30
ben oradaydım 70
ben onun annesiyim 16
ben öyleyim 27
ben öderim 70
ben olsaydım 38
ben öyle düşünmüyorum 172
ben onun karısıyım 17
ben öyle demedim 40
ben öyle değilim 30
ben oradaydım 70
ben onun annesiyim 16