He could have Çeviri Türkçe
5,514 parallel translation
I mean, he could have killed James earlier with the potassium chloride.
Yani, James'i çok önceden potasyum klorürle öldürebilirdi.
And if I'm right, he could have a hit list 50 names long of people he thinks wrongly sent him away.
Ve haklıysam, onun vurulacaklar listesinde 50 insan olabilir ve o onları vurmayı planlıyor.
He used to tell everyone that black licorice was the only candy he could have in the house that I wouldn't steal.
Herkese meyankökünün evde çalmadığım tek şeker olduğunu söylerdi.
So he could have eyes on us and we can't see him?
Yani o bizi görebilir, ama biz onu göremeyiz, öyle mi?
He could have slipped through early on.
Erkenden geçip gitmiş olabilir.
He could have been a boxer.
Boksör olabilirdi.
If he set it up, he could have valuable information.
Görüşmeyi o ayarladıysa, çok önemli şeyler biliyor olabilir.
If he could have done it, he would have already.
Yapabilseydi, şimdiye kadar çoktan yapardı.
If he was such a big star, he could have asked anybody out.
Eğer o bir tür yıldızsa herhangi biriyle çıkabilirdi.
And if the unsub's good with computers, he could have erased everything.
Ve şüpheli bilgisayarda iyiyse her şeyi silmiş de olabilir.
He could have been if he wanted. The 22nd amendment to your constitution imposed the presidential term limits. But it wasn't passed by your congress until 1947, and not ratified by the requisite number of American states until 1951.
Bak sizin anayasanızın 22. maddesi başkanlık süresini tanımlar ama bu kongreniz tarafından 1947'ye kadar onaylanmamış ve 1951'e kadar gerekli sayıda Amerikan eyaleti kabul etmedi.
Oh, God, how big do you think he could have gotten?
Tanrım, ne kadar büyük olduğunu düşünsene.
I'm sure if he could have foretold the future, he would have stopped her.
Geleceği önceden bilseydi eminim onu durdururdu.
It's also how he could have stolen her card key.
Mahkumun güvenlik kartını çaldığı anlamına da gelebilir.
He could have hurt you badly.
Canını çok fena yakabilirdi.
He could have used one earlier.
Birini daha evvel kullanmıştır.
He could have used a disguise or another alias.
Kılık değiştirmiş veya başka takma ad kullanmış olabilir.
There's no way he could have survived.
Sağ kalmış olması mümkün değil.
Well, we don't know how many shooters he could have already in that building.
O binada kaç tane silahlı adamın olduğunu tam olarak bilemiyoruz.
We think he could have committed crimes on the side that have gotten him arrested.
Adamın cinayetleri işlemesinin yanı sıra tutuklandığını da sanıyoruz.
- There's only one place he could have been.
Olabileceği tek bir yer var.
I know he could have been more vocal, so I should have tried to listen to him.
İstese paylaşabileceğini biliyordum bu yüzden söylediklerini dinlemeliydim.
His teeth fall down the vent. But there's nothing he could have done about it.
Dişleri havalandırmaya düştü ve bunun için yapabileceği bir şey yoktu.
I mean, he could have done it on his own.
Yani, bunu kendi başına yapmış olabilir.
So if the unsub knew about a coming storm, he could have just tied up the victims and left them in the tunnel to drown.
Yani şüpheli fırtınanın yaklaştığını biliyorsa kurbanlarını bağlayıp boğulmaları için tünele bırakmış olabilir.
Even if by some miracle he could have followed me here... why?
Mucize eseri beni buraya kadar takip etmiş olsa bile bunu neden yapsın?
Do you think he could have killed tom?
Sence Thom'u o mu öldürdü?
When Mansfield sees that I don't have to be second fiddle, that I could be the whole damn orchestra, he's gonna ask for an encore, maybe even an oboe solo.
Mansfield sıradan bir kemancı olmadığımı görecek.. .. koskoca bir orkestra olabildiğimi anlayacak.. .. ve tekrar yapmam için tezahürat edecek.
Well, how could he even have known Collins would be here?
Collins'in burada olacağını nasıl bilebilirdi ki?
We could have moved him out of the Soviet Union any number of times but he always refused us.
Onu birkaç sefer Sovyetler Birliğinden çıkarabilirdik ama o bizi hep reddetti.
What motive could he possibly have?
"Ne için" böyle bir şeyi yapmış olabilir ki?
Yeah, it's clever'cause Captain Joyce could have the regiment's drummer sound any alarm he wished to test readiness, so sound retreat...
Evet, Yüzbaşı Joyce'un birliğin davulcusunu herhangi bir işaret sesi hazırlığını test etmek istemiş olması çok zekice bu yüzden yat borusu.
Whatever they think that he told me, I could have him extracted.
Bana ne söylediğini düşünüyorlarsa da o bilgiyi kafamdan çıkarttırırım.
How could Washington have written it after he died?
Washington öldükten sonra bunu nasıl yazmış olabilir?
How... um, how could he have a thing for me?
Benden nasıl hoşlanır ki?
Trent McNamara was incapable of bending his trigger finger, which means he could not have shot himself.
Trent McNamara işaret parmağını bükme becerisine sahip değildi. Bunun anlamı kendisini vurmuş olamaz.
If Steven Marcato has been dead for years, how could he have possibly killed all those women?
Steven Marcato yıllar önce ölmüş. Tüm bu kadınları nasıl öldürmüş olabilir?
He's on a ton of drugs and an IV and could have permanent brain damage, but he's gonna live.
Bir suru ilac verdiler, serum taktilar ve kalici beyin hasari olabilir, ama yasayacak.
Could he have lasted that long?
Bu kadar uzun sürebilir mi?
How could he have done this?
- Bunu nasıl yapabilir?
He said I could to investigate, but I shouldn't have.
Onu yalnız bıraktım. Gidebileceğimi söyledi ama gitmemeliydim.
I have a hall pass tonight, and he was just supposed to wait for one hour, so I could help my daughter poop.
Bu gece çıkış iznim vardı ve beni sadece 1 saat beklemesi gerekiyordu ki kızımın kaka yapmasına yardım edebilirdim.
How could I not have known who he was?
Nasıl kim olduğunu bilemezdi?
He could have- -
Bizi de...
The Founder must have known, that's why he came to me, so that I could save Cassie from herself.
Kurucu bunu biliyor olmalı, o yüzden bana geldi Cassie'yi kendisinden kurtarayım diye.
Must have figured he could join forces.
Kendisini zorla kabul ettirmiş olmalı.
He still could have been the one that leaked that voice mail to the press.
Ama sesli mesajı basına sızdıran hala o olabilir.
He could have been the one who stalked them and grabbed Gabby.
Onları izleyip Gabby'yi kaçıran o olabilir.
They could have been trying to protect Gabby from him and he was killed by accident.
Gabby'yi ondan korumaya çalışıyor olabilirler ve kazara ölmüştür.
Otherwise, how could he have seen us in the car?
Belli ki o gün beni takip etmiş. Yoksa bizi arabadayken nasıl görecek?
Maybe he didn't have the time or means to drown him, or the unsub could be devolving.
Onu boğacak zamanı veya niyeti olmayabilir ya da şüpheli devrediyordur.
he couldn't have 37
he couldn't make it 32
he couldn't have done it 16
he couldn't 87
he couldn't do it 17
he could 99
he could be anywhere 96
he could die 42
he could be 37
could have fooled me 27
he couldn't make it 32
he couldn't have done it 16
he couldn't 87
he couldn't do it 17
he could 99
he could be anywhere 96
he could die 42
he could be 37
could have fooled me 27
could have 26
could have been 24
could have been worse 33
could have been a lot worse 17
have some 140
have 400
haven 52
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
could have been 24
could have been worse 33
could have been a lot worse 17
have some 140
have 400
haven 52
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have you eaten yet 24
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have you eaten 167
have a great day 179
have a good time 307
have a good flight 33
have a good night 530
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have you eaten 167
have a great day 179
have a good time 307
have a good flight 33
have a good night 530