English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I believe in you

I believe in you Çeviri Türkçe

4,954 parallel translation
I believe in you.
Sana inanıyorum.
I believe in you.
Size inaniyorum.
Yep. I believe in you.
Sana inanıyorum.
I believe in you, dad.
Sana inanıyorum, baba.
Now, I believe I rival Mr Falafel in my online backgammon winnings. Winnings which you and your colleagues took when you shut down my website of choice.
Bence Bay Falafel'i online tavlada yendim ve sizle meslektaşlarınız oyun oynadığım web sitesini kapatarak kazancıma el koydunuz.
Oh, shut up, I mean, how sometimes even if you don't believe in a higher power you get mad at one.
Kes artık, demek istediğim bir süper güce inanmasan bile birilerine sinirlenebilirsin.
But I can't believe you let Ted hang his jousting lance from the Renaissance Faire on your bedroom wall.
Yalnız yatak odanızın duvarına Ted'in rönesans fuarından aldığı mızrağı asmasına izin vermene inanamıyorum.
You may not believe this, but I'm pretty good in bed.
İnanmayabilirsin ama yatakta harikayımdır.
and I was like, " okay, so you don't believe in magic, and you're rude... being really rude to your son.
Ben de "Sihre inanmıyorsun ve oğluna karşı çok ayıp ettin."
And even if you don't believe in it, It'll sell for something on the open market. For more than the price of the wood I'm asking.
Buna inanmıyorsan bile piyasada satmaya kalksak, vereceğin odunların fiyatından fazla eder.
You know, I was the first one to believe in you. Back when even you didn't believe in you.
Daha sen bile kendine inanmıyorken ben sana ilk inananlardan biriydim.
Thank you, but I don't believe in luck.
Teşekkür ederim ama ben şansa inanmam.
I presume you believe this proves it's the same killer and Violet's innocent?
Yoksa aynı katil olduğuna ve Violet'in masumiyetini kanıtladığına mı inanıyorsunuz?
I believe in getting you out of this O.R. in one piece.
Seni çıkıyorum inanıyorum Bu ameliyathaneden tek parça olarak.
I hate to break it to you, but I don't believe in ghosts.
Seni kırmak istemem ama hayaletlere inanmam.
I can't believe you sold us out to get in bed with these freaks.
Bu ucubelerle yatağa girmek için bizi sattığına inanamıyorum.
Strange things are mentioned about you in these documents, I don't believe them.
Bu evraklarda bulunan senin hakkındaki tuhaf şeylere inanmıyorum.
I really want to believe in you, Mr. Paclogaloogie.
Sana gerçekten inanmak istiyorum, Bay Paçalıkızı.
I need you to believe in yourself. In our mission here.
Senin de kendine ve görevimize inanmanı istiyorum.
I might be in the minority here, but I still believe in love and it's inspiring to know that even at your age, you can still find it.
Buradaki en küçük ben olabilirim, ama hala aşka inanıyorum ve sizin yaşınızda bile bulunabileceğini bilmek bana ilham veriyor.
I can't believe you brought me in here.
Beni buraya getirdiğine inanamıyorum.
I still believe in you, Elihas.
Halen sana inanıyorum, Elihas.
- I believe you've found some artwork of historical interest in the house.
Evde tarihi değeri olan, sanatsal eser bulduğunuzu düşünüyorum.
You know what's going on out there, so you need to believe that I can put you in a hole, and then I can forget where that hole is, so tell me what Buddy has to do with those Ballard kids.
Neler olup bittiğini biliyorsun. Şunu da biliyor olmalısın ki seni öyle bir deliğe tıkarım ki, nerede olduğunu ben bile unuturum. Şimdi bana Buddy'nin Ballard öğrencileri ile ne ilgisi olduğunu söyle.
The reason I'm asking you to do this is because I believe this fact shows that you're responsible, for the abduction and unlawful imprisonment of Rose Stagg.
Sana bunu sormamın sebebi Rose Stagg'in kaçırılması ve alıkoyulmasının sorumlusunun sen olduğuna inandığım içindir.
I'd like you to account for the presence of your fingerprints found on a pair of decorating shears retrieved from the water that we believe were used in the commission of the offence - namely the murder of Joe Brawley.
Saldırma fiilini gerçekleştirirken şöyle ki Joe Brawley cinayetinde kullandığına inandığımız, sudan çıkartılan, dekorasyon makasında bulunan parmak izlerinin nedenini açıklamanı istiyorum.
I can't believe you let them in your house.
Onlari evinde öylece biraktigina inanamiyorum.
Sometimes they're just thinking it but when I hear that I just wanna shake them because how can you not believe in miracles and magic when they're happening all around us every single day?
Bazen sadece düşünüyorlar ama bunu duyduğumda onları esaslıca bi sarsmak istiyorum çünkü etrafımızda her gün gerçekleşirken nasıl olur da mucizelere ve sihre inanmazlar?
I'm asking you to believe in me again.
Şimdi tekrar inanmanı istiyorum.
But based on personal experience, I have what I feel... is some reason to believe that the house... could, in fact, be, you know,
Ama kişisel deneyimlerime dayanarak evin bir şekilde şey olduğuna inanmak için nedenlerim var. Şey işte...
I can't believe you're so far gone you'd allow yourself to be involved in a murder.
İnanıyorum ki bu kadar ileri giderek,... kendini cinayete dahil etmiş olamazsın.
I mean, you would not believe the progress that he's made in one week since I took his chair away. - Wow. - Hmm.
Sandalyesini kaldırdığımdan beri bir haftada ne kadar gelişme kaydettiğine inanamazsınız.
At the end of this case, I'll have another opportunity to address you regarding what we've proven, and I believe that at that time, you will agree that Erich Blunt's pattern of lies, in addition to a wealth of other physical evidence, will compel you to convict Erich Blunt of the murder of two innocent persons.
Bu davanın sonunda sizinle tekrar konuşma fırsatım olacak eminim o zaman Erich Blunt'ın yalanlar silsilesi diğer fiziksel delillerle birlikte, Erich Blunt'ın iki masum insanı öldürdüğüne dair sizi ikna edecek.
I found them in my car, you wouldn't believe me.
"'Onlari arabamda buldum " Bana inanmazsin.
- I know you'll find this hard to believe, but, uh, My mother's gonna be upset about her boyfriend, Mart, being dead.
Annem, sevgilisi Matt'in ölmesine çok üzülecek.
I want you to believe in me.
Bana inanmanı istiyorum.
I do believe in you.
Sana inanıyorum.
I can't believe you didn't make him do it in front of a bigger crowd.
Daha büyük bir kitlenin önünde yaptırtmadığına inanamıyorum.
( Chuckles ) Any chance you guys would believe I wore this outfit two days in a row?
Aynı kıyafeti iki gün üst üste giydiğime inanma ihtimaliniz var mı?
Captain... I know this is difficult to accept, but I believe it to my very core : if he wants you out, the safest place you can be is in here.
Şef, kabullenmesi zor biliyorum ancak oldukça eminim ki dışarı çıkmanızı istiyorsa olabileceğiniz en güvenli yer burası olur.
And, Max, I can't believe you went out with that hair in public.
Max, o saçınla insan arasına çıktığına inanamıyorum.
I know your family is grieving, but I know you don't believe those rumors that Marcel killed the baby.
Ailenizin keder içinde olduğunu biliyorum. Ancak Marcel'in bebeği öldürdüğü yönündeki dedikodulara kulak asmadığınızı biliyorum.
And as much as I would like to be the one to comfort Hayley in this moment, I believe that only you can understand her grief.
Hayley'yi bu durumdayken rahatlatan kişi olmayı ne kadar istesem de çektiği acıyı yalnız senin paylaşabileceğini düşünüyorum.
I'm sure Kyle told you everything about who we are and what we believe in.
Eminim Kyle, size kim olduğumuz ve neye inandığımızla ilgili her şeyi anlatmıştır.
Believe me when I tell you your war is going to get a lot more miserable if your mates found out you had your teeth kicked in by a chaplain.
Sana söylediğimde bana inan eğer arkadaşların bir papazdan tekmelendiğini öğrenirse savaşın çok daha sefil olacaktır.
I want you to answer in the affirmative, regardless of whether you believe that's a truthful answer.
Hepsine olumlu cevap vermeni istiyorum, Ne kadar mantıklı olduğunu hiç düşünmeden sadece olumlu cevap ver.
I can't believe you would join in with those wankers.
O şerefsizlere katıldığına inanamıyorum.
All right, I believe in you. Deal. - Deal.
Tamam, güveniyorum.
I don't believe in you!
Sana güvenmiyorum.
You believe I have a choice in the matter?
Sence seçme şansım var mıydı?
Because I believe in you.
Çünkü sana inanıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]