Zamanınız Çeviri İngilizce
20,656 parallel translation
Boşuna zamanınızı harcamayın.
Don't waste your time.
Bay Castle, çok zamanınızı almak istemiyorum.
Mr. Castle, I-i don't want to take up too much of your time.
- Biraz zamanınız var mı?
Do you have a moment?
Zamanınızı onunla kaybetmenizi istemedim. Ben halledeyim dedim.
I didn't want to waste your time with it, so I just pulled the trigger.
Bunu kısa tutabilir miyiz? Benim ya da sizin zamanınızı boşa harcamayalım.
Can we cut this short, so we don't waste my time, or yours?
İkiniz bir ilişki yaşamıştınız ve email'i onun yazdığını öğrenince Cambridge'e gidip, duruşma zamanı onu Arjantin'e göndermek için ikna ettin.
You two were in a relationship, and when you found out that it was her that wrote that email, you went up to Cambridge and convinced her to go to Argentina for the duration of the trial.
- Anlamaman normal. Çünkü hiçbir zaman bir kız annesi de olamayacaksın.
Of course you don't, because you've also never been the mother of a daughter.
İlk defa ne zaman FBI ofisinden gizli dokümanları çıkardınız?
When was the first time you removed classified documents from the FBI's office?
- Zamanımız tükeniyor, adamını getirmemiz lazım.
It's a career move. We're running out of time, we need you - to bring in your asset.
Ne zaman önceki kiracısını tasvip edeceğiniz bir ev bulursunuz, o zaman çıkarsınız.
Whenever you find another place whose previous tenants had your approval, you can move out.
Peki, bu bir aile meselesi ise, o zaman bununla aile içinde uğraşmalısınız, toplum içinde değil.
Well, if it's a family matter, then you need to deal with it as a family, not in public.
Ne zaman başım sıkışsa yanımdaydınız, bunu asla unutmam.
You took me in when I was on my ass, and I've never forgotten that.
Üniformayı çıkaralı uzun zaman olduğunu biliyorum ama herhalde aktif görevde olmanın nasıl olduğunu hatırlıyorsunuzdur, yoksa sosyetik takım elbiseniz hafızanızı mı etkiledi?
I know it's been a while since you took the uniform off, but surely you remember what it's like to be on the ground in here, or maybe your fancy suit affects your memory?
Bu teklifimi kabul ederseniz, o zaman elbette, zamanı gelince beni bırakırsınız.
If you can't deal with it, then by all means, cut me loose at any time.
İlk defa ne zaman New York'taki FBI ofisinden gizli dökümanları çıkardınız ve bu dökümanlar ile FBI ofisinde neyi araştırıyordunuz ve bu yaptığınız federal bir suç olduğunu biliyor musunuz?
When was the first time you removed classified documents from the FBI's New York Office, what did you do with these documents once you removed them, and were you aware at the time that you were breaking federal law?
İlk defa ne zaman New York'taki FBI ofisinden gizli dokümanları çıkardınız ve bu dokümanlar ile FBI ofisinde neyi araştırıyordunuz ve bu yaptığınız federal bir suç olduğunu biliyor musunuz?
When was the first time you removed classified documents from the FBI's New York Office, where did you store these documents once you removed them, and were you aware at the time that you were breaking federal law?
İş geldiği zaman titiz, hassas ve sosyopatlık derecesinde acımasız olan 20. yüzyılın en iyi hırsızı olması dışında şehirdeki en iyi sanat okullarında görev yapan bir profesör.
The good professor teaches at some of the finest art schools in the city, when he's not busy being the finest burglar of the 20th century... exacting, precise, and sociopathically brutal when the job calls for it.
Panik yapmayın, bolca zamanımız var.
That is an iris scanner.
Kanıtları topladığımızda, saklı kalmasına çalıştıkları bir suçla onları yakalarız. Ama sınırı zorlarsan, o zaman kendini yakarsın.
When we recruit sources, we pull them in with a sin, something they'll do anything to keep buried, but when you cross the line, you recruit yourself.
Biraz zaman ayırıp bir yerlere gitsek... Gözden uzak, kimsenin bilmediği... Birlikte çalışmaya başlayınca birbirimizi iyice tanıma şansını bir daha bulamayız.
Why don't we take that time and run away together... you know, off the grid, completely off the map... and get to really know each other before we have to start working together and never get a chance to?
Ayıldığınız zaman ancak.
Yeah, you know, when you're sober.
Zamanımızın yarısını başkası olmakla diğer yarısını da yalnız ve ayrı olmakla geçireceğiz.
We're gonna be pretending to be someone else half the time, and the other half, we're gonna be isolated and alone.
Bombayı bulsanız bile zamanında durduramazsınız.
Even if you find the nuke, you can't disarm it in time.
Yine de bombayı zamanında bulamazsınız.
You'll still never find the nuke in time.
Beni hiçbir zaman yüz üstü bırakmadınız.
You guys never let me down.
Tamam, o zaman sormak istediim şey müvekkilim hakkında kararınızı değiştiren nedir?
Okay, and when, may I ask, did you change your mind about my client?
Claire'den en son ne zaman haber aldınız?
Uh, when was the last time you heard from Claire?
Tüm veriler bozulur o zaman. İkiniz büyük bir buluşa imza atacaksınız, hissediyorum.
Well, you two are gonna have a breakthrough, I feel it.
Cosima yaptığımız yapmadığımız şeyleri konuşmak için ileride çok zamanımız olacak. Ama sen o şeylerden birine ihtiyacın olduğunu söylemiştin. Bir de birini bulmak için önemli bir yol kat ettik.
Cosima, there will be time to debate the do's and don'ts of certain decisions later, but you said you needed one of these things, and we've gone to great lengths to find one.
Bayan Fisher, peki siz ne zaman Bayan Fisher'a aşık olduğunuzu anladınız?
And, Mrs. Fisher, when did you first realize you were in love with Mrs. Fisher?
Dinle, oraya vardığımızda kimseyi bulamazsak o zaman kilise çanlarını takip etmeye başlarız.
Look, if we get there and there's no one then we can go chasing church bells.
Kadını ele geçirdiğimiz zaman ve kanımız onunkine karıştığı zaman...
Once we have captured the woman, our blood mixed with hers...
Burası ilk zırhını giydiğin zaman.
That's you being fitted for your first suit of chain mail.
Her zaman kötü kız olarak damgalandım da bunun gerçekten olacağını beklemezdim.
Always been branded a bad girl. Just didn't expect it to happen for real.
Zaman Tayfı'nı durdurmanız da frekans sayesindeydi.
And the way you took down the Time Wraiths, that was based on frequency.
Her gün yaptığım bir şey değil Zaman Tayfları'nı Hız Gücü'nden çıkarmak için bir şey yapmam gerekiyordu Zoom'a benden çok kızgın olmalarını ümit etmiştim.
It's not something that I can do every day, but I needed a way to draw the Time Wraiths out of the Speed Force, hoping they'd be more upset at what Zoom had done than they'd be with me.
Bakın, sistemden yeterli derecede bilgi akışını sağladığımız zaman uzun aralık şablonlarının tanımlanmasını ve öğrenilmesini sağlayacak.
Look, once we get enough data flowing through the system, it will be able to recognize long-range patterns and actually learn.
Onun için zaman içinde geri alırsınız.
We'll get back in time for him.
Bay Bachman, böyle bir eylem çok pahalı olur ve zaman alır. Mahkeme kararını kazansanız bile karar masum insanların hesaplarındaki parayı talan etmenize izin vermediği sürece sizin de dediğiniz gibi para artık yok.
Mr. Bachmann, an action like this is very expensive and time-consuming, and as you've already pointed out, even if you do prevail, the money is gone, unless you win a court order allowing you to raid other innocent people's bank accounts,
Yarın sen, ben, kahvaltı bir de senin kız tamamdır o zaman.
So tomorrow, you, me, brunch and, uh, one word... frittata.
Siz ve küçük arkadaşlarınız tüm Danimarka'yı trollediği zamanı hatırlıyor musunuz, Bay Kevaşeavı?
Do you remember, Mr. Skankhunt, when you and your little buddies trolled the entire country of Denmark?
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
I thank you all for your time.
Sizi berbat Springfieldlılar, bunu hiçbir zaman kanıtlayamadınız.
That was never proven, you Springfield screw-job.
Biraz zaman kazanmak isterseniz saat camlarınızı kırıp kendinizden uzağa fırlatmalısınız.
If you want to buy some time, you should break the glass of all your watches and throw them far from you.
Şimdi, iyi hedefi ve zamanı mükemmel şekilde ayarlamalıyız, yoksa ışın geri sekip bizi çıtır kıvamda kızartabilir.
Okay. Now, we need to aim and time this perfectly, or else the beam could bounce back at us and make us extra crispy.
Eee... Siz ikiniz en son ne zaman karşılaşmıştınız?
So, erm... when was the last time you two met?
İhtiyacımız olan bir şey... evet, istediğin zaman içerde ve dışarda bırakmanın yolu.
There's something we need to, erm... er... yeah, the way you drift in and out whenever you want.
İstediğiniz zaman elimden alamayacağınız hiçbir varlığım yok.
Nothing which you cannot take from me, whenever you wish.
Ne zaman saldıracaksınız?
When do you attack?
Ne zaman saldıracaksınız?
When are you attacking?
Peki madem onun kız arkadaşısın o zaman neden şey yaptın...
All right, well, if you're his girlfriend, then why did you...
zamanınızı boşa harcıyorsunuz 17
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43