Anlamalısın Çeviri İspanyolca
1,849 parallel translation
Ama şunu anlamalısın, bazen en iyi öğrencim olamayabilirsin ama bu, en az sevdiğim evladım olduğun anlamına da gelmez.
Pero comprende que aunque a veces no seas mi estudiante favorito... eso no significa que seas mi hijo menos predilecto.
Anlamalısınız... Gitme vakti geldiğini kafasına koymuş.
Tiene que entender... que decidió que es su hora de morir.
Bizim için çalıştığını daha iyi anlamalısın.
Será mejor que comprendas que tú trabajas para nosotros.
Evet ama anlamalısınız, bunu dosyaya koyamam.
Ya, pero deben comprender que yo no puedo poner eso por escrito.
- Ama anlamalısınız ki...
- Tiene que entender...
- O yüzden de ilk sen anlamalısın.
Entonces tú más que nadie debería entender.
Evde olduğunu anlamalısın arkadaşım.
No deberías preocuparte.
Beni anlamalısın.
Necesito que lo entiendas.
Ama şunu anlamalısın ki çok az kişi mutlak ölümle karşı karşıya kaldığı halde kafasına koyup bir şeyler yapar.
Pero tienes que comprender que es muy raro que alguien mantenga su cabeza fría y logre actuar de cara a la muerte real.
Yapma bebeğim, sen büyüksün. Beni çok daha iyi anlamalısın.
Ya tienes edad para entender algunas cosas.
Durumumu anlamalısın ama!
Pero entiende mi motivación.
Sana yayınla gelen mesajı anlamalısın.
Entender el mensaje que está llegando.
Kitabı okudunuz, sebebini anlamalısınız.
Tú leíste el libro, entenderás por qué.
Anlamalısın, o babası gibi değil.
Tienes que entender que ella no es su padre.
Anlamalısınız.
Tienen que entenderlo.
Anlamalısınız ki Tanrı'nın her şeye gücü yeter, O her yerdedir.
Debe entender que el amor de Dios está en todas partes, en todo.
Anlamalısınız. Katsumoto, kılıcını İmparatoru korumaya adadı.
Entienda, Katsumoto juró usar su espada para defender al Emperador.
Şimdi şunu anlamalısınız.
Entienda esto.
Şunu iyi anlamalısın ki bu bununla bitmez.
¿ Entiendes que esto no terminará aquí?
Bunu anlamalısın, tamam mı?
Tienes que entenderlo.
Anlamalısınız.
Usted debe entender.
Anlamalısınız, geldiğim yerde kimse karşılığında bir şey almadan bir şey yapmaz.
Debe entender, de donde vengo nadie hace algo por otra razón que no sea lo que pueda obtener a cambio.
Bu yüzden tüm çalışanların üzgün olacağını anlamalısın.
Es normal que el personal esté afectado.
Hayır ben... Eddie'nin takma adını kullandım. Ama şunu anlamalısın,
No, yo... usé el nick de Eddie, pero tienes que entender que...
Bu yüzden, anlamalısın bana bir şey yapmamı söylediğinde...
Así que, comprende... que si me pedía que hiciera algo...
Anlamalısın.
Debes entenderlo.
- Ama anlamalısın
- Pero debes entender.
Ama beni anlamalısın. Orson beni çok incitti.
Pero tienes que entender, Orson me lastimó mucho.
Lütfen... şunu anlamalısınız.
Por favor... debe comprender que vine a los Estados Unidos a detener a Fayed.
Ülkemizin kırılgan politik havasını anlamalısınız.
Tiene que comprender el delicado clima político de nuestro país.
Ama şunu anlamalısın, bu en iyi ihtimalle bile zor... - Evet. Başarısız olmamız büyük olasılık.
Pero tienes que comprender, es demasiado arriesgado y hay una buena posibilidad de que no podamos lograrlo.
Sıkıntınızı anlıyorum, Sayın Başkan ama gerilimi arttırmadan önce siz de benim sıkıntımı anlamalısınız.
Comprendo su posición, Señor Presidente. Pero antes de que intensifique esto, debe comprender mi posición.
Bill, bu anlaşmayı kabul etmeye hiç niyetim olmadığını anlamalısın.
Bill, tienes que entender que no tengo intención de honrar este acuerdo.
Kendi iyiliğin için dinlenmen gerektiğini anlamalısın.
El resto lo tendrás que descifrar tú sola.
Ayrıca anlamalısın ki, bölgesel şampiyonayı kazanmak geleceğimizle alakalı ve çok önemli.
Y también tienes que comprender... la relevancia y la importancia... para nuestro futuro... ganando el regional.
Sana yardım etmek isterdim ama anlamalısın, benden benzer şeyleri isteyen pek çok insan oldu.
Me encantaría ayudarte pero entiende que constantemente me piden de todo.
Biliyorum anne ama adamı biraz anlamalısın.
Lo sé, mamá. Tienes que darle un respiro.
Üzgünüm ; ama bunu anlamalısın.
pero trata de comprenderlo.
Bunun mümkün olmadığını anlamalısın.
Puedes ver que esto no es posible.
- Ama anlamalısın Lor. O mektup...
Pero tienes que entenderlo, Lor, esa carta...
Ama şunu anlamalısın, o benim tek kızım, George.
Pero tú tienes que entender que es mi única hija, George.
Biliyor musun, Bir şeyler olup olmadığını anlamalısın.
Deberías ver si no hay algo allí.
Fakat şunu anlamalısınız, bize gelen Albay Howard'tı.
Pero deben saber que el coronel Howard vino a nosotros.
Anlamalısınız ben...
Tienes que comprender- -
Ama anlamalısın, Rowdie, J.D. ve benim için ölü bir oyuncaktan daha fazlası.
Pero debes entender que Rowdie es más que un juguete muerto para mí y J.D.
Anlamalısınız ki işleyen bir süreç var ve temel olarak...
Bueno, congresista, tiene que entender que esto lleva un proceso y básicamente- -
Anlamalısın.
Tu no comprendes
- Anlamalısınız ki...
¿ Qué?
Hizbullah şunu anlamalı ki eğer sınır karakolları vurulmaya devam ederse, daha sert karşılık alacaklardır.
Y eso es lo que hemos presenciado hoy. Por la primera vez Hezbollah disparó avanzados misiles anti-tanques hacia unos cuantos puestos dentro del destacamento.
Sadece anlamalısın.
Solo tienes que entender.
Ama anlamalısın.
- Bueno, tu debes.
anlamalısınız 22
anlamadım 1209
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamı nedir 18
anlamı ne 66
anlamadım 1209
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamı nedir 18
anlamı ne 66