Kahve Çeviri İspanyolca
27,171 parallel translation
Kahve yok yani öyle mi?
Entonces, ¿ no hay café?
Nası- - Aslında, sade kahve alabilir miyim?
¿ Me darías un café normal para llevar?
- Kahve baya güzelmiş.
- Está muy bueno.
- Beleş Kahve en iyisidir.
- Sí. - Lo sé. Café Libre es el mejor.
Mekanın ismi o. "Beleş Kahve."
Así se llama. "Café Libre".
Kahve çekirdeklerini serpersin.
- Pasa. Vamos directo al grano.
Dün kahve tedarikçin ve tesisatçı için çıldırıyordun...
Ayer estabas furioso con el proveedor de café, con el plomero...
Ve çok fazla kahve içtim.
Y he estado bebiendo demasiado café.
Onu kahve almaya dışarıya yolladım.
Así que la envié a tomar un café.
Yolluk kahve koyayım.
Haré café para el camino.
Raylan'daki Starbucks'tan kahve alırdı.
En el Starbucks de Raylan Street.
Bir bardak kahve.
Aquí tienes un poco de café.
Seninle de bir ara kahve içelim.
Y tú y yo deberíamos tomarnos un café en algún momento.
Tabi, gidip kahve yapayım.
Sí, prepararé un poco de café.
Yaptığım tek şey gerçek yazarlara kahve götürmekti.
Lo único que hice fue preparar café para los verdaderos escritores.
Gece yarısı kahve günü Frank.
El Frank de la cita en el café de medianoche.
Um... kahve içmek ister misin?
¿ Quieres reunirte para un café?
Mutfakta kahve ve kekler var.
Hay café y magdalenas en la cocina.
Kahve?
¿ Café?
Musterim icin bir kahve.
Un café para mi cliente.
Ahtapotlu kahve kupam nerede?
¿ Dónde está mi taza de café del pulpo?
- Ama ben kahve içmiyorum.
Salvo que yo no bebo café.
Kahve içmem.
No bebo café.
Şu kocaman kahve gözlere bakın.
Mira esos grandes ojos marrones.
- Kahve ister misin?
¿ Te gustaría tomar un café?
Biraz daha kahve?
¿ Más café?
Kahve alırken takılıp kaldım bir de kamyonet sorunumuz var tabii.
Nos entretuvieron con el café, y luego todo ese embrollo que tuvimos con la camioneta.
Onunla kahve masasının orada karşılaşıyorduk.
Siempre me crucé con él en el vestíbulo de la cafetería.
Seni, hayatı boyunca iki şekerli sade kahve içenlerden sanıyordum.
Pensé que eras un tipo de café negro, con dos terrones de azúcar de por vida.
Sana kahve getireceğim baba.
Te traeré un café, papá.
Kahve de alırız, ne dersin?
¿ Tomamos un café? ¿ Qué dices?
12 şekerli koyu kahve.
Solo y con doce azucarillos.
Kahve ister misin?
¿ Quieres un café?
Ben kahve istiyorum.
Quiero tomarme un café.
- Kahve ister misin?
¿ Quieres un café?
Kahve?
Papá. ¿ Café?
- Pekâlâ, kahve?
- Bueno. ¿ Café?
Benim adıma endişelenme, hazır kahve alayım.
No te molestes por mí. Me basta instantáneo.
Onunla Hyatt'ta kahve için buluşacağım.
Iré a tomar café con él en el Hyatt.
İki kahve için 10 dolar.
Diez dólares por los dos.
Ne zamandan beri Beleş Kahve'de ödeme yapıyorsun?
- ¿ Desde cuándo pagas por Café Libre?
Demlikte kahve var.
Hay café preparado.
Jitters kahve dükkanından son dakika haberleriyle karşınızdayız.
Últimas noticias desde la cafetería Jitters.
Kahve isteyen sensin.
- Eras tú el que quería un café.
Oraya gidip iki tane beleş kahve isteyemem.
No puedo entrar y pedir dos cafés gratis.
Beleş Kahve bile beş dolar.
Hasta el café Free cuesta cinco pavos.
İki tane beleş kahve.
Dos cafés free. - Genial.
Bir tane kahve almış.
Solo trae un café.
Biliyorum ama onunla Beleş Kahve'de karşılaştık, ve eğer sen ölücülük yapmasaydın ben orada olamazdım bile.
Ya lo sé, pero me la encontré en el Free Coffee. Ni siquiera habría estado allí si no fueras tan cutre.
- Kahve mi?
¿ Café?
- Kahve çok iyi olur.
Muy agradecido.