English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ T ] / Telefon çalar

Telefon çalar Çeviri İspanyolca

81 parallel translation
Sersem, sırnaşık, sulu herif. Bir daha da odama ayak basma benim. ( TELEFON ÇALAR )
¡ Fuera de aquí, tonto inoportuno!
Siz bu durumdayken her seferinde telefon çalar.
Estoy en esta posición cuando suena el teléfono.
Nedir ki? Telefon çalar, cevaplarsın, kimse yoktur.
Al contestar nadie habla.
Telefon çalar. Cevap verirsin, değil mi?
Suena el teléfono y contestas.
Sonra telefon çalar. Kimdir, biliyor musunuz?
Suena el teléfono. ¿ Sabes quién es?
- Telefon çalar.
Suena el teléfono.
Şöminenin yanında büyükanneyi görürüz ve telefon çalar.
La abuela está junto a la chimenea y suena el teléfono.
Evdedir ve telefon çalar.
En casa, suena el teléfono.
[Telefon çalar]
.
ilaç yönetimi için bir model haline gelir. - [Telefon çalar]
Van probando drogas.
Bazen telefon çalar ve sadece sessizlik olur.
A veces, suena el teléfono y sólo hay silencio.
( Telefon çalar )
Será mejor que pienses en mudarte.
Şu öğleden sonra telefon çaldı, telefonu duydum fakat günde birkaç kez zaten telefon çalar.
Y comencé a hacer impresiones Esa tarde oí sonar el teléfono, pero el teléfono suena todos los días
- ( telefon çalar ) - Alo?
¿ Hola?
Cumartesi sabahı 8.35. Telefon çalar. Kim o?
Es sábado y suena el teléfono a las 8 : 35 a.m. ¿ Quién es?
Sonra telefon çalar... hattaki ses ona, fotoğrafların karısına gönderildiğini söyler... hattaki ses ona, fotoğrafların karısına gönderildiğini söyler... hatta hem onun hem de kendisinin ailesine de gönderilmiştir.
Entonces suena el teléfono, y una voz en la línea le cuenta a su esposa que le han enviado las fotos, así como a su familia y la de él, etc.
Dicken la Tavşan oyunu oynarım ve telefon çalar.
Estaba jugando al "Conejo" con Dicken, y sonó el teléfono...
( Telefon çalar )
( SUENA EL TELÉFONO )
Telefon çalar.
El teléfono suena.
TELEFON ÇALAR - Evet.
Sí.
( Telefon çalar. ) - Hayır.
- No.
( Telefon çalar. )
Estaba por llamarte.
Dahili telefon çalar.
Suena el portero eléctrico.
Henry'ye hikayeler okuruz ve sonra... Telefon çalar, ve bilirsiniz işte, "Ona yarın söylerim" dersiniz.
Y le leíamos historias a Henry y después el teléfono sonaba, entonces yo decía "se lo diré mañana".
* gecenin bir yarısı telefon çalar * * babam bağırır * * hayatında neler yapacaksın?
El teléfono suena a medianoche... Mi padre grita, ¿ qué vas a hacer con tu vida?
- Telefon çalar
- El teléfono suena
Ardından, günün birinde telefon çalar ve iyi olmadığını söylerler.
Y luego un día, suena el teléfono, y no estás bien.
"Drrırıng diye telefon çalar..."
"Riiing, suena el teléfono..."
Telefon çalar, ben cevap verirdim.
- Sonaba el teléfono, respondía.
- Mühendis gelecek binayı kontrole. [TELEFON ÇALAR] Ortalıkta ol, kaybolma.
El ingeniero pasará a verificar la seguridad del inmueble, queda limpiar...
( TELEFON ÇALAR )
June es estupenda, has hecho bien.
Telefon her saat çalar.
Esas llamadas a cualquier hora.
Birazdan telefon çalar.
El estaría murmurando por ellos pronto.
Bazen DJ bir parça çalar ve herkes telefon edip, sevip sevmediğini söyler. Ben de dinliyordum.
A veces el DJ pone una canción... y pide a todo el mundo que llamen y digan si les gusta.
Telefon neden hep insan banyoya girdiğinde çalar?
¿ Por qué siempre suena el teléfono cuando estás en el baño?
[TELEFON ÇALAR]
¿ Diga?
( telefon çalar )
Que?
O gün daha sonra Bay Ross tam bana telefon ettiği sırada kapısını çalar. - Jane!
Ese mismo día, mas tarde, justo cuando el señor Ross me telefoneaba alguien toca a su puerta..
Telefon sürekli çalar.
¿ Y qué? El teléfono sonará en el otro lado y ya.
Bilgisayarlara girmekte serbest isterse telefon eder, kapımızı çalar.
Libre para hacerse con nuestros ordenadores llamarnos por teléfono, llamar a la puerta si quiere.
Eric, fırsat kapıya vurmaz vurmaz, sonra zili çalar ve sonra tekrar çalar ve sonra şöyle bir not bırakır ; üzgünüm seni özledim ve sana telefon ettim...
Eric, las oportunidades no golpean la puerta, y después tocan el timbre... y entonces vuelven a tocar, y después dejan una nota diciendo... "Perdón pero te extraño", y después te llaman por teléfono...
[Telefon çalar] Alo.
Hola.
TELEFON ÇALAR - Zoe, haklıydım!
- Zoe, ¡ tenía razón!
Şimdi mi? ( Telefon hala çalar. )
- Ahora?
( Telefon çalar. )
- Mi madre dice que necesitamos regalos para las madrinas
Bir çok telefon bu şekilde çalar Bayan Pendleton.
Muchos teléfonos suenan igual, Sra. Pendleton.
Telefon üç kez çalar, birisi cevap vermezse, çocuk ölür.
El teléfono sonará tres veces si nadie contesta, el niño muere.
Telefon sadece üç kez çalar.
El teléfono sólo suena tres veces.
[TELEFON ÇALAR] Alo?
¿ Hola?
Telefon, video oyunu konsolu, MP3 çalar, cep bilgisayarı, hepsi bir arada.
Es teléfono, consola de videojuegos, reproductor de MP3, PDA, todo en uno.
"Drrırıng diye telefon çalar..."
Riiiiiing...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]