Ve ona Çeviri İspanyolca
31,948 parallel translation
Koca, karısını kapıda öper ve ona etli güvecin ne kadar lezzetli olduğunu söyler.
Un marido que besara a su esposa en la puerta y le dijera lo delicioso que estaba su estofado.
O zaman Bob Drag'ı ara ve ona belli ki "ie istisnası" yazım kuralını asla öğrenememiş birinci sınıf avukatla çalıştığımızı ve öyle ya da böyle zafere ulaşacağımızı söyle.
Pues llama a Bob Drag y dile que tenemos a un abogado de fama mundial que, al parecer, no sabe que antes de b y p siempre m, y dile que, de un modo u otro, emergeremos victoriosos.
Onu seviyorum ve ona.
La amo y estoy tratando de confiar en ella.
Benicio, ellerini çöz ve ona içecek birşeyler ver.
Benicio, desátala y dale algo de beber.
Domuz kızarırken çok vaktimiz oldu ve ona şunu sordum.
Pasamos mucho tiempo juntos mientras se asaban los chanchos.
Jason'la çalıştım ve ona güvenmiyorum.
Trabajé con Jason y no confío en él.
Çünkü hepimiz burada sıkışmış durumdayız ve ona hâlâ değer veriyorum.
Porque todos estamos atrapados aquí, y aún me preocupo por él.
Yine o günlerde, benim küçük kızım başka bir eli tutuyor ve ona baba diyor.
Y uno de estos días mi pequeña cogerá la mano de otro hombre y lo llamará "papá".
Hastaydı ve paraya ihtiyacı vardı ve ona o parayı sağlamanın bir yolunu buldum.
Estaba enferma, y necesitaba dinero... y he encontrado una manera de conseguir para ella.
- Tam senin durduğun yerde duruyordu ve ona hatırlayamadığım bir sebepten dolayı kızgındım.
- estaba de pie , estés donde estés, y yo estaba molesto con él sobre algo que ni siquiera recuerdo.
Götürüp Brady'e teslim ettin ve ona kızın muhbir olduğunu söyledin.
¡ Donde la entregaste a Brady y le dijiste que era una informante!
Size arkasını döndü, siz de o anın heyecanıyla ızgara presini kaptınız ve ona doğru sallayıverdiniz.
Ella se giró y en el fragor del momento, cogió la plancha y la golpeó.
İlk olarak bana, "Baba" diye seslenecek ve ona da "Anne" diye sesleneceksiniz. Tamam mı?
A mí, me llamaréis Padre, y a ella, Madre.
Olimpos kristali ve ona bağlanmış bütün sihir.
El Cristal del Olimpo y toda la magia unida a él.
Babam, Wendy'i ve ona olanları düşünmeyi asla bırakmadı.
- Serías prudente...
Rachel şu anda ofisimde, bana doğru bakıyor ve ona söylememe konusundaki kararını değiştirmediysen eğer bir şeylerin yanlış gittiğini anlaması için beş saniyesi var, yoksa kapatmam lazım.
Rachel está en mi oficina viéndome en este momento y va a creer que algo sucede en cinco segundos, así que a menos que cambies de opinión de que no le diga, me tengo que ir.
Ve sen de ona bu cadı avına karşı hazırlıklı olduğumuzu söylemelisin.
Y usted debe decirle que estamos preparados Para mostrar que se trata de una caza de brujas?
Buranın ona iyi geldiğini düşünüyorum ve onu burada tutacağınız için mutluyum.
Creo que este lugar es bueno para él y me alegro de que le haga quedarse.
Ama annemin çok kafası karışık ve hassas olduğu bir dönemde ona yardım etmiş olduğunu her zaman hatırlayacağım.
Pero siempre recordaré que ayudó a mi madre en un momento en el que era tan vulnerable y estaba tan confundida.
Gelsen ve Norman seni görse ona herkesin desteğinin olduğunu görürdü.
Creo que estaría bien que os pasarais para que Norman pudiera veros y note que tiene todo nuestro apoyo.
Bence doğruyu söyle ona. Birlikte olduğumuzu, birbirimizi sevdiğimizi ve bunun değişmeyeceğini söyle.
Creo que tienes que decirle la verdad, Norma, que estamos juntos, que nos queremos y que eso no va a cambiar.
Bazı şeyler hiç değişmez ama annemin kafası karışık ve hassas olduğu bir dönemde ona yardım etmiş olduğunu her zaman hatırlayacağım.
Ciertas cosas no pueden cambiar nunca, pero siempre recordaré que ayudó a mi madre en un momento en el que estaba tan confundida.
Şans tanımıyorsun ona ve canımı acıtıyor bu.
No le estás dando ninguna oportunidad y eso me duele.
Eskiden bezelye ve havuçları taşıyıcı kayışlardan geçerken izlemesinin ona hataları hemen bulmasında faydası olduğunu düşünürdüm.
Yo solía pensar que todo ese tiempo viendo guisantes y zanahorias pasar sobre una cinta transportadora le había hecho tener buen ojo para detectar fallos al instante.
Ben ona sevgimi ve saygımı göstermek istemiştim.
Yo quería demostrarle mi amor y respeto.
Ona baktım, artık kardeşim mutlu ve güçlü. Çünkü onu büyüttüm.
Así que lo cuidé y ahora mi hermano es feliz y es fuerte, porque yo lo crié.
Ona yardımcı oluyorum, tedaviye götürüyorum ve burada çalışıyor.
viviendo arriba, en su antigua habitación... y yo la estoy ayudando, la voy a llevar a los tratamientos... y ella está... y ella está trabajando aquí.
Onu seviyorsan ona güven ve bana güven.
Si la amas, confía en ella y confía en mí.
Bir hayatım daha olsa, belki seninle geçirebilirdim. Ama bir tane var ve bu ona ait.
Si tuviera más de una vida, bien que podría pasarla contigo, pero solamente tengo esta y es suya.
Çiftliklerde, büyük bir şölen verecekleri zaman en yaşlı köleyi seçerlermiş. Ve yemeği o pişirirmiş. Ona mangal oğlanı derlermiş.
En las plantaciones, cuando había un buen jolgorio, siempre iban a buscar al esclavo más anciano para que se ocupara de cocinar y lo llamaban asador.
Lola ona karşı olan sadakatimden şüphe duyduğunda şüpheyi kışkırtan kişi ve onun İngiltere'ye gönderilmesine olanak sağlayan da Mary'di.
Y cuando Lola tuvo dudas sobre mi compromiso con ella, fue María la que avivó las llamas de nuestra discordia, enviándola a Inglaterra.
Bir kadın ve bir İskoç olarak, sana soruyorum İskoçya'daki Protestan destekçilerimi sinirlendirmeden onu düşmanım yapmadan ona nasıl hayır diyeyim?
Así que te pregunto a ti, como mujer y escocesa, ¿ cómo le digo que no sin hacerlo mi enemigo y ganarme la antipatía de mis seguidores protestantes en Escocia?
Catherine'e, Fransa'nın naibi'ne ona komplo kuran krallığı kaosa ve teröre sürüklemek isteyen katiller.
Asesinos que buscan inculpar a Catalina, la regente de Francia, y hundir el reino en el caos y el terror.
Bu olaydan sonra ilk perşembe günü saat 17.31'de ona verdiğim ve kullanmaktan nefret ettiği cep telefonuyla beni arayıp orada olmadığım için cevap veremediğimde ne olduğunu merak ediyorum.
Me estuve preguntando qué sucedió el primer jueves a las 17 : 31 cuando él usó el celular que le di el que él tanto odiaba, para llamarme. Por supuesto, no hubo respuesta, porque yo había desaparecido.
ve yıldönümünüzü unuttuğunda ona bağır.
Gritando si se olvidan de nuestro aniversario.
Tehlikeli olarak değerlendiriliyor ve halkın ona yaklaşmaması konusunda uyarı yapılıyor.
Se le considera peligroso y se advierte a la población de permanecer lejos de él.
Ona biraz değer verildiğini hissettir ve güven verir.
No afectará tu cuenta. Se sentirá útil y te libera de responsabilidad.
Ona bunu sen ve ben yaptık.
Tú y yo le hemos hecho esto.
Ben ona saldırmadım. Ama kızım saldırıya uğrarken oradaymış ve bunun bir parçası.
Yo no lo asalté, pero estaba allí cuando mi hija fue atacada y él es parte de ello.
Eğer hasta ve çılgınsa ona ulaşmak o kadar iyi bir fikir olmayabilir.
Tal vez no sea la mejor idea acercarse demasiado a un hombre que está enfermo y trastornado.
Ona iyilik dilemek ve bunu elimden geldiğince iyi ifade etmek isterim.
Le deseo lo mejor y quiero expresarlo lo mejor que pueda.
Onu sevmeyi, rahat ettirmeyi onurlandırıp yanında tutmayı, hastalıkta ve sağlıkta ve başkalarından vazgeçip ona sadık kalarak birlikte olmayı kabul ediyor musun?
para amarlo y respetarlo, en la salud y en la enfermedad hasta que la muerte os separe?
Ona yarın acilen birkaç yeni oyuncuyla bir şeyler çekmek istediğini ve rol arkadaşlarının bir hayli gergin göründüğünü söyle.
Dile que quieres darte prisa y filmar algo con un par de nuevas actrices mañana. Y que tus coprotagonistas parecen estar muy ansiosas.
Ve evet, ona evin anahtarını verdim.
Y, sí, le di la llave de la casa.
Ona hokey maçından bir sürü hediyelik eşya aldıkları için paraları bitmiş ve o yüzden o bankamatikte durmuşlar.
La única razón por la que pararon en el cajero fue que le compraron un montón de recuerdos en el partido de hockey y se quedaron sin efectivo.
Demek istediğim, o benimle kaldı ve ben de ona sadık kaldım...
Estaba atascado conmigo, Y también estaba atascado con él.
Bobby bana demişti ki, sırf ona ve kızına bir delilik yapmasın diye karısına istediği her şeyi verirmiş.
Me dijo que le daría lo que ella quisiera así ella no enloquecería contra él y su hija.
Hiçbir fikrim yok. Şimdilik emin olduğumuz tek şey bunun adalet sistemimizi, ona hizmet edenleri ve ortak toplumsal değerlerimizi hedef alan bir komplo olduğu.
Todo lo que sabemos con certeza es que esto fue una conspiración contra el sistema de justicia y las personas que prestan servicios en ella, y, francamente, un ataque sobre nuestras ideas comunes de civilización.
Winston Aly'i ara ve ona tekrar ortak olmak istediğini söyle.
SCHMIDT : Winston, Simplemente llamar y decirle Aly
Ona bir meslek ve mekan söylüyorsun o da yapıyor.
Usted simplemente le das a ocupación y ubicación, y luego lo hace.
O seni korumak için orada, bu yüzden onu korumanın bir yolunu bulsan iyi edersin, kahretsin Harvey, çünkü ona orada bir şey olursa ve sen hiçbir şey yapmazsan, seni asla affetmem.
Está ahí para protegerte, así que más vale y encuentres cómo protegerlo porque... maldita sea, Harvey, si algo le pasa y no hiciste nada, nunca te perdonaré.
onaylandı 118
onaylıyorum 26
ona aşığım 44
ona sor 138
onaylayın 22
ona göre 105
ona aşık mısın 59
ona güvenmiyorum 75
ona sordum 39
ona söylemelisin 22
onaylıyorum 26
ona aşığım 44
ona sor 138
onaylayın 22
ona göre 105
ona aşık mısın 59
ona güvenmiyorum 75
ona sordum 39
ona söylemelisin 22
ona iyi bak 123
ona bir baksana 17
ona da 19
ona benziyor 29
ona aşık oldum 18
ona dedim ki 73
ona de ki 62
ona söyle 131
ona sordun mu 17
ona baksana 29
ona bir baksana 17
ona da 19
ona benziyor 29
ona aşık oldum 18
ona dedim ki 73
ona de ki 62
ona söyle 131
ona sordun mu 17
ona baksana 29
ona dikkat edin 24
ona bakma 38
ona söylemedin mi 18
ona dokunma 127
ona sorun 49
ona söyledim 87
ona bir şey olmaz 33
ona bir bak 81
ona bak 134
ona söyleme 26
ona bakma 38
ona söylemedin mi 18
ona dokunma 127
ona sorun 49
ona söyledim 87
ona bir şey olmaz 33
ona bir bak 81
ona bak 134
ona söyleme 26