English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bunun yerine

Bunun yerine Çeviri Fransızca

1,477 parallel translation
Öyleyse bunun yerine bir kaplan olsun.
Pour le remplacer, ce sera donc un tigre.
Bunun yerine hayatımızın cezbedici yönlerine odaklanıyorlar.
Ils ne voient que le côté positif.
Bunun yerine benim için bir şey yapacaksın.
Mais tu vas faire quelque chose pour moi.
Bay Hubbard bunun yerine mülkleri gösterip gösteremeyeceğini merak etti.
- Je vois.
Bunun yerine :
Mais j'entends :
Bunun yerine, onların tek şanslarını ellerinden aldın.
Tu leur as dérobé à la place leur seule chance.
Bunun yerine kafasından sallıyor da sallıyor.
Il nous sort un ramassis de conjectures.
bunun yerine benimle gelsen olmaz mı?
Et si tu venais plutôt avec moi?
Bunun yerine, onu kendi ellerimle bir katile teslim ettim.
A la place, je l'ai mise entre les mains d'un meurtrier.
Bazen ise bunun yerine daha beterini yapar.
Bien que, parfois ce qu'elle fait à la place est pire.
Çünkü bunun yerine Matthew'la karşılaştık,... ve o bizim iyilik meleğimiz oldu.
Parce qu'à la place, nous avons trouvé Matthew et il fut notre sauveur.
- Bunun yerine bir kadın siksen ya?
- Aussi fiable qu'une putain, hein?
Belki ambülans bir organı nakledecekti ama, bunun yerine bir vücudu götürmek zorunda kaldı.
Peut-être que l'ambulance était censée transférer un organe, et s'est retrouvée à transporter un corps.
Ama bunun yerine Carla'nın hayata devam etmekle ilgili söylediğini düşünüyordum.
Mais à la place, je pensais à ce que Carla avait dit à propos d'évoluer...
Ya da... Gereksiz Ülke'ye olan gezimizi erteler ve bunun yerine Bayan Wilk'in benim hastam olduğunu kabulleniriz. İkimiz de uzman olabiliriz, ama hiç bir şekilde eşit değiliz.
Ou on pourrait esquiver cette étape sans aucun intérêt si tu voulais admettre que Mme Wilk est ma patiente et que, bien qu'étant tous deux titulaires, nous ne sommes pas égaux.
Benim evim o kadar kötü ki bunun yerine babanla yaşamak istiyorsun ha.
Si terrible sous mon toit que tu préfèrerais aller vivre chez ton père.
Bunun yerine Valimiz Woody Goodman'ın, ülke çapında açtığı yarışmaya girmek için yazacağınız kompozisyonun konusu özgürlük.
A la place, vous participerez au concours du comté de notre maire, Woody Goodman, avec pour sujet... la liberté!
Biz bunun yerine bir düğün haline açabilirsiniz edin.
Que ce soit un mariage, à la place.
Yarbay Sheppard kalan nüfusun birazını kurtarabilirdi, ama bunun yerine onları hasarlı Kadim savaş gemisine mülteci olarak bindirerek her birini kurtarmayı denedi bu da seçeneklerimin hepsini alt üst etti.
Le colonel Sheppard aurait pu sauver une partie de la population. Mais il a essayé de les sauver tous en se réfugiant sur le vaisseau des Anciens. Ce qui enlève de l'équation toute option que j'aurais pu avoir.
Bunun yerine, sağlam davaları yürütebilecek.. memurları bulup ekibime katmaya çalışıyorum.
J'essaie plutôt d'inciter chaque agent à s'attaquer aux délits majeurs.
Bunun yerine o gitmemi istedi.
Au lieu de cela, elle m'a demandé de partir.
Ama bunun yerine seni kıçıma yakın tutmam gerekiyor.
Au lieu de ça, je dois te surveiller.
Bunun yerine benimle Weston's'a gitmeye ne dersin?
Que dirais-tu plutôt de m'accompagner chez Weston?
Fakat bunun yerine savaşın sona erdiğini ilan etmiş.
Mais elle a mis fin à la guerre.
Bunun yerine hristiyan ve Müslümanların yaptığı gibi "öteki dünya" yı koyamazsınız.
et les romans. Je pense que mon point de départ serait :
Atlantisli olarak orada yaşama umudu yoktu ya da toplumumuzu tekrar kurma, bunun yerine başka diyarlara yayıldık, bazılarımız ilk insan kabileler arasında küçük medeniyetlerin temellerini attık, diğerleri güney kutbundaki yıldız geçidine doğru yöneldiler, diğerleri ise kalan yaşamlarını inzivaya çekilip meditasyon yaparak geçirmeyi seçtiler.
nous nous sommes dispersés de par le monde, certains d'entre nous ont semé les premières graines de civilisation parmi les premières tribus d'humains, d'autres se sont rendus à la Porte des étoiles de votre Pôle Sud, et d'autres encore ont choisi de vivre le reste de leur vie dans l'isolement et la méditation.
Bunun yerine her birinizle yüz yüze görüşme yapacağım.
A la place, je vais recevoir chacun d'entre vous pour faire une inspection visuelle.
Bunun yerine yeni, ufak bir araba almak daha iyi olmaz mı?
Et si on s'achetait une petite voiture neuve?
- Bunun yerine bir NTAC ajanı ile yaşıyorsun.
Tu es spéciale. Tu devrais faire changer les choses.
Bunun yerine, O inanılmaz şekilde zeki olan genç bir çocuk.
Mais ce n'est qu'un adolescent normal doté d'une grande intelligence.
Bunun yerine, şu an Toprak Kralı'nın özel davetlisi olarak ona çay servisi yapmak üzere buradayız.
Au lieu de ça, nous sommes les invités du roi de la Terre pour lui servir du thé.
Bunun yerine bu gece Sofia ve bana, yemekte eşlik etmeni ve bu dönemi, sakince geçirmeyi umuyordum.
Je préférerais que vous dîniez avec Sofia et moi, ce soir. Quand tout se sera bien passé.
Bunun yerine kayıp sonlardan Bir deste var elimde, ölü bir adam. Ve havada yok olmuş 3.6 milyar Nakit para.
Au lieu de ça, j'ai des taulards, un mort et 3,6 millions de dollars volatilisés.
Bunun yerine, suçlularmış gibi saklanıyoruz.
Au lieu de ça, on se cache comme des criminels.
Olabilir ama bana babamla yattığını söylemedin. Hayır. Bunun yerine origami, şekerlemeli suşi gibi şeylerle sanki ben 5 yaşındaymışım gibi beni oyalıyorsun.
Non, tu préfères plaisanter, faire des cocottes et manger des bonbons comme si j'avais 5 ans.
Bunun yerine sonu oldu.
A la place, c'était la fin.
Bunun yerine hançeri Fine üzerinde kullanmayı seçti.
Au lieu de ça, il a choisi de l'utiliser contre Fine.
Bunun yerine, hayat kurtardım.
Au lieu de ça, j'ai pu sauver des vies.
Ama bunun yerine beni kullandın... ve hiçbir değerim olmadığını düşünmemi sağladın.
Mais à la place, tu m'as utilisée et tu m'as donné l'impression que je ne valais rien.
Erkeklerimiz onu öldürmek istiyorlardı, ama bunun yerine, biz onu sürdük.
- Il semble que vous vous connaissez. - Celle-là... elle est juste trop belle pour qu'aucun homme ne se sente tranquille.
Çünkü doktorlar hasta olduğum kanaatindeydiler. Ve çünkü beni bir yere tıkmak yerine bunun bana daha yardımcı olacağı kanaatindeydiler.
Parce que les docteurs ont estimé que j'étais malade et ont pensé qu'il serait mieux de m'aider plutôt que de m'enfermer.
Bunun için arkadaşlarını vurması için Alvaro ve Zeborio'yu kiraladın. Kendini hedefmiş gibi gösterdin. Küçük beyaz adam yerine kendini kötü siyah adam gibi gösterdin.
Tu as engagé Alvaro et Zeborio pour buter tes amis et passer pour la cible, pour faire croire que tu étais une pointure, pas un minus.
Bunun beni şaşırtmadığını söyleyemem, Bay Kent, ama onun yerine çok çabuk birini nasıl bulacaksınız hiçbir fikrim yok.
Je ne voudrais pas vous bousculer, M. Kent, mais je ne sais pas comment vous allez lui trouver un remplaçant rapidement.
Benim param olsa Simpson ya da P3500 yerine bunun tepkisiz oluşunu seçerdim.
Et pour son prix, le recul est meilleur qu'avec le Simpson ou le P3500.
Sözcüklerden de derin şeyler vardır dostum, sözcüklerden derin, ama sen bunun hakkında bir şey bilmezsin, çünkü kimsenin yüzeyinden başka yerine bakmazsın değil mi?
En fait, il y a des choses plus profondes que les mots, mon ami, plus profondes que les mots, mais tu... ne peux pas comprendre parce que tu ne regardes jamais au-delà des apparences, n'est-ce pas?
Sınır polisi de orada dikilip, elbette, onları tutuklamak yerine bunun yasadışı olduğunu söylemekle yetinerek, onları korumuştu.
alors la police de frontière a tenu la garde pour protéger les colons, au lieu de, bien sûr, les arrêter, puisque c'est illégal.
- Bunun yerine bir NTAC ajanı ile yaşıyorsun. - Peki sen neyi değiştireceksin Boyd?
On a trouvé un moyen de l'éviter.
Ama bunun yerine sen aceleyle endoskopiye giriştin.
Vous avez trop vite fait l'endoscopie.
Bunun ardından, ailenin ambulans çağırması tarzında, bir telaş gösterisinin yerine... Lynch tipik bir şekilde Lynchvari bir şey yapar.
Et alors, au lieu de nous montrer la famille qui panique et appelle une ambulance, Lynch fait quelque chose de typiquement lynchien.
Bu durumdan kurtarabileceğimi sanmıştım, ama bunun yerine O, aşağı atladı!
elle a sauté.
Bunun anlamı, hizmetliler yemeği masaya direk bırakmak yerine, masanın etrafında dönerek yemekleri dağıtacaklar. Piknik yapar gibi.
Tout ce que ça veut dire, c'est que les serveurs passeront chaque plat l'un après l'autre, au lieu de balancer toute la nourriture sur la table en même temps, comme à un pique-nique de péquenauds.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]