Bütün istediğim bu Çeviri Fransızca
128 parallel translation
Sadece Eve hakkında susun. Bütün istediğim bu.
Qu'on n'en entende plus parler, c'est tout.
Bütün istediğim bu.
C'est tout ce que je veux.
Bütün istediğim bu, aşkım.
C'est tout ce que je veux :
Bütün istediğim bu.
Je ne veux rien d'autre.
Bana acı, bütün istediğim bu.
Je ne demande pas beaucoup.
Benim de bütün istediğim bu. Bir koca.
C'est tout ce que je veux, quelqu'un.
Bütün istediğim bu.
C'est tout.
Sizden bütün istediğim bu. Bir ağaç. İzin verin bir ağaç satayım.
Reese et Dewey n'étaient pas les seuls problèmes de Malcolm.
Bütün istediğim bu. Sadece bir dene.
Je te demande juste de l'essayer.
Sadece huzur. Bütün istediğim bu. Ve bana her ne söylersen söyle, buradan onu kabul ederek ayrılacağım.
Et quoi que tu me dises, je repartirai comme ça.
Bütün istediğim bu olasılığı bir düşünmen. Atılgan'ın önemli bir görevde olduğunu biliyorsun.
Tout ce que je vous demande est d'envisager la possibilité.
Bütün istediğim bu.
C'est tout ce que je te demande.
Peki ama duvarın arka tarafında ne var? Bütün bilmek istediğim bu.
Qu'y a-t-il de l'autre côté?
Keşke anlamanı sağlayabilsem. Bütün bu olanlar seni kendime yakın tutmak istediğim için oldu.
Tout ce que j'ai fait, c'était pour vous garder près de moi.
Bütün bilmek istediğim bu.
C'est tout ce que je veux savoir.
Benim bütün istediğim de bu. Bir de şu dileğim var sizden. Ölüsünü ben götüreyim meydan yerine ve kürsüden, bir dosta yaraşan şekilde konuşabileyim cenaze töreninde.
Cela me suffit, outre que j'aimerais présenter son corps sur la place, et de la tribune, en ami, dire quelques mots.
Bütün istediğim, bu ülkenin hava savunmasının... trajik durumunu herkese göstermek.
Je veux exposer la situation désespérée de notre aviation.
Aslında sana anlatmak istediğim şu, bu konuda çok ciddiyim, Lloyd eğer bütün istediğin babalarımızınki gibi bir hayatsa Hava Kuvvetleri'nde yüksek bir rütbeyse annelerimizin sahip olduğu gibi sosyetede bir pozisyonsa benimle sadece güzel ve akıllı olduğum, cesur olduğum için evlenmekse benimle evlenmek istediğini sanmıyorum, Lloyd.
Ce que j'essaie de te dire, et crois-moi, je ne dis pas ça en l'air, c'est que si ce que tu veux, c'est vivre comme nos pères, grimper dans la hiérarchie, t'élever dans la société, comme nos mères, et m'épouser simplement parce que je suis jolie, futée et courageuse... alors, je doute que tu veuilles réellement m'épouser.
Zaten bütün bilmek istediğim bu kadar.
Et ça ira pour le moment. Merci beaucoup pour votre aide.
Onu benden uzak tut, yeter. Bütün istediğim bu.
C'est tout ce que je veux.
Gençleşmiyorum, bütün demek istediğim bu.
Je ne rajeunis pas, je te dis!
Bilmek istediğim tek şey sizce bütün bu hasara eşinizin kendisinin sebep olması mümkün mü?
est-il possible que votre femme lui ait infligé ces blessures?
Benim demek istediğim bütün bu hisleri kafamdan atmalıydım zaten çektiğim acıdan daha fazlasını çekmemek için.
Ce que je voulais dire, c'est que... J'ai dû me sortir ces sentiments de l'esprit... pour m'éviter encore plus de peine.
Kollarında, bu şekilde, bütün gece, tam olarak istediğim aslında yorgunluğa değecek, yani yolculuk yorgunluğuna.
Dans tes bras, toute Ia nuit... Ça valait Ie détour. Je veux dire Ie voyage.
Göstermek istediğim bağlantı işte bu. Bütün sevginin kaynağı gibi.
Ce que je vais illustrer c'est ce contact qui est, peut-on dire l'amour originel.
Bütün istediğim, bu zavallı çocuğun mektup yazmasına yardım etmeniz.
- Il s'agit juste d'aider la pauvrette à écrire une lettre.
Bütün hayatım boyunca, hep yapmak istediğim şey bu oldu.
Toute ma vie, c'est tout ce que j'ai voulu faire.
Bu bütün gün boyunca oynadığınızı... görmek istediğim türde bir hokey çocuklar.
Bien, Ies gars! Je veux tout Ie temps vous voir jouer comme Ça!
Bütün istediğim bu.
C'est tout ce que je demande.
Bütün dünyanın bilmesini istediğim şey bu kampın gerçekten berbat bir yer olduğu.
Je veux que le monde entier sache que c'était un camp merdique.
Belki bütün istediğim, ya da hayalini kurduğum şey bu değil... ama bu kadarı da yeterli olacak.
Peut-être je voulais davantage, ou je rêvais à plus, mais ça me suffira.
Seni yemeğe çıkaracağım. Bütün istediğim küçük bir fiş. - Bence iyi bir anlaşma bu.
Je t'invite à dîner contre ce ticket, alors n'insiste pas!
Bütün bilmek istediğim bu.
C'est le principal.
Bırakalım ikiye ayrılsınlar. O zaman belki insanca anlaşabiliriz. Bütün söylemek istediğim bu Don.
Faut pas tout mélanger, et alors peut-être qu'on arrivera à s'entendre.
Demek istediğim, bütün bu acı ve şiddet benimle duracaktı.
J'allais mettre fin au mal et à la violence!
Çünkü bütün istediğim dünyayı kontrol etmek... ve bu metal onu bana veriyor.
J'ai toujours rêvé de conquérir le monde. Avec ce métal, c'est gagné.
Demek istediğim bütün bu zırvalıkların ardında... sende inanılmaz bir potansiyel var.
Sous ta couche de connerie, tu as un potentiel fou.
Ve şu anda bütün istediğim de bu...
Et j'en ai bien l'intention.
onun odasında yaşıyorsun bütün onun eşyalarıyla birlikte. Yani, demek istediğim ; Sanki bu...
Vous dormez dans sa chambre, entourée de ses affaires.
Tek istediğim bu. Bak ne diyeceğim. Bütün kartlarımı veririm sana.
Je vais te donner toutes mes images.
Bütün yapmak istediğim bu.
C'est tout.
Demek istediğim, Tanrım, Bütün bu olanlar Roswelle bağlantılı.
Mon Dieu, tout ça est si Roswellien!
Dağınık bir evde yaşıyoruz kavga ediyoruz ortaklık istediğim için saatlerce çalışıyorum ve o aramızdaki bütün sorunlar için bu bebek işini bahane olarak kullanıyor gibi.
On se dispute, je travaille tard tous les jours pour devenir associée. Et lui se sert du bébé pour régler tout ce qui ne va pas entre nous.
Bütün bilmek istediğim bu.
On n'est pas des enfants.
Biliyorum bundan bahsetmenin sırası değil ama buradan ayrılmadan önce bütün bu çılgınlıklardan kafanı kaldırabilirsen seninle konuşmak istediğim çok önemli bir şey var.
Je sais que ce n'est pas le moment d'en parler... mais avant que nous partions j'aimerais prendre quelques minutes... pour ce sortir de la tête tout ces malheurs. Il y a quelque chose de très important dont je veux te parler
Demek istediğim, bütün bu zamanı hazırlanmaya harcıyorsun kırışıklıklar gideriliyor kendini bunun için hazırlıyorsun.
Je veux dire, tu passes tout ce temps à te préparer, des heures à te préparer... tu te traînes à une audition.
Sırf bu yüzden, bütün çocukluğumu istediğim şeyi yemek ve istediğim zaman uyuşturucu kullanmakla geçireceğim!
Rien que pour ça, je passerai mon enfance à manger et à me droguer quand je voudrai. Rien à foutre, je fais ce que je veux!
Demek istediğim bu adam bütün sorumluluklarından kaçtı. Tanıdığı herkese yalan söyledi.
Je dis juste qu'il a fui toutes ses obligations et qu'il mentait à tous ceux qu'il connaissait.
Evet, işte bütün söylemek istediğim bu. Ama sen...
Oui, c'est exactement ce que je disais.
Bütün istediğim bu. - Tamam.
D'accord?
Demek istediğim, bütün bu şeyleri daha iyi ifade ediyor.
Ça résume très bien.
istediğim bu 49
istediğim bu değil 16
buddy 296
burger 17
butt 27
bu ne 1749
buster 93
bush 29
bunny 148
bully 18
istediğim bu değil 16
buddy 296
burger 17
butt 27
bu ne 1749
buster 93
bush 29
bunny 148
bully 18