Elindeki ne Çeviri Fransızca
510 parallel translation
- Çok iyiyim. Elindeki ne?
- Que m'apportes-tu?
O elindeki ne öyle?
Que fais-tu avec ça?
Elindeki ne...
- Mets-le sur la note.
Elindeki ne bir bakayım.
Laisse-moi voir ton médaillon.
O elindeki ne?
Vous avez quoi dans la main?
Elindeki ne, tavşan mı?
Qu'as-tu là? Un lapin?
Senin elindeki ne?
Qu'est-ce que vous avez?
Arnie. Elindeki ne?
Arnie, qu'est-ce que tu as là?
- Elindeki ne?
Du jus d'orange.
Elindeki ne evlat?
Qu'est-ce?
"Elindeki ne?"
"Qu'est-ce qu'il tient à la main?"
O elindeki ne? Buraya...
Qu'est-ce que vous fabriquez là-bas?
Hey, aynasızın elindeki de ne?
Hé, qu'est-ce qu'il fait là, ce voyou?
O elindeki şey iyi giyinmiş bir adama hiç yakışmıyor.
Ces choses ne vont pas vraiment avec mes costumes.
Savcılar, yargıçlar ve polis idaresine karşı elindeki politik silah ne?
Quel pouvoir a-t-il sur le procureur, les juges, la police?
Diğer elindeki baltayı kullanmak istedi, ama sonra hangi elinde ne olduğunu unuttu. Satıcıyla işi bittiğinde elinde sadece iki tavuk bacağı kalmıştı.
Elle s'est abattue sur lui avec un poulet vivant à la main et il ne lui est resté que les pattes en main.
Bazen elindeki pelerinle bile... durduramayacağın şeyler olur.
Il y a des choses qu'on ne peut arrêter... même avec une cape.
Anayasada belirtilen durumlar disinda... sebebi her ne olursa olsun elindeki kanitlari benden saklayamazsin.
Rien d'officiel ou d'officieux ne vous autorise à me cacher la vérité, sauf, bien sûr, affaire d'état.
Hey, elindeki şey de ne?
Qu'est-ce c'est?
- Elindeki ne?
Le dîner.
- Elindeki kitap ne?
Quel est ce livre que vous lisez?
Elindeki ne senin?
C'est quoi ça?
Ben alırım. Ne o elindeki bakayım?
Qu'est-ce qu'il tient?
Elindeki saat ne diyor?
Quelle heure marque-t-elle?
Pancho Villa elindeki imkanlarla ne yapacağını biliyor.
Regarde un peu Pancho Villa.
O elindeki de ne öyle?
Alors, tu la roules?
Jack'in elindeki kartlar neymiş biliyor musun full as, onun için full asa ne diyoruz biliyor musunuz "ölü adam eli".
Les cartes de Bill c'était des as et des huit, alors on appelle as et huit une "main de mort"!
Nabzını ölçsen iyi olur. Ama sağ elindeki şeye dokunma.
Prenez son pouls mais ne touchez pas sa main droite.
O elindeki önemli gibi görünen evraklar da ne Gooper?
Qu'est-ce que c'est que ces documents?
- Elindeki de ne senin öyle?
- Et que tiens-tu là?
Yorucu bir günün sonunda metroda evine dönmeye çalışan... bir eliyle tutunurken diğer elindeki gazeteyi okuyan adam... sıkıcı açıklamalara kafa yormak istemez...
L'homme qui monte dans le métro après une journée de travail, qui s'accroche d'une main et lit le journal de l'autre, ne veut pas d'une explication stupide...
Çılgın adamın elindeki bıçağa ne derler bilirsin.
Vous connaissez le dicton à propos d'un poignard dans la main d'un fou.
- O elindeki de ne?
Qu'est-ce que vous avez donc dans la main?
O elindeki de ne?
- C'est quoi?
Gergin bir durum olursa, elindeki silahla kararlı bir şekilde konuşursan kimse cevap veremez.
Dans une situation tendue, quand tu parles fermement avec un calibre en pogne, personne ne conteste.
- Ne o elindeki?
Qu'est-ce que c'est que ça?
Bak, baba, bana elindeki adamların yarısını vermeye ne dersin?
Écoutez, père, prêtez-moi la moitié de vos hommes!
Ve elindeki o kutuda ne var?
Y a quoi dans cette boîte?
O elindeki bebek ne?
C'est quoi, cette poupée?
Eğer kabul edersen görevin Bayan Vabar'ın elindeki parçayı kullanamaması için ikinci parçayı ele geçirmesini engellemek.
Votre mission, si vous l'acceptez, est d'empêcher Mlle Vabar d'obtenir le transparent sans lequel le premier ne vaut rien.
Şu elindeki zımbırtıyı bir kenara bırakıp biraz mülakat yapmaya ne dersin?
- Pourquoi ne mettez-vous pas tout ça de côté? Laissez-moi vous interviewer pour changer. - Vous êtes Syrien?
Artık elindeki belgelerin bir değeri yok.
Ses papiers ne valent plus rien...
Savaş bitmek üzereydi ve Müttefikler cephesi Strasbourg'a yaklaşıyordu. Dr. Hirt elindeki bu 80 parçalık eşsiz koleksiyonla ne yapacaktı?
La guerre finissant, et les alliés s'approchant de Strasbourg, que devait faire le Dr Hirst des 80 pièces d'une collection unique en son genre?
Conrad'ın elindeki bir mektup, telgraf değil.
Conrad, en fait, ne tient pas un télégramme, mais une lettre.
Harry, seni sıkboğaz etmek istemem ama... elindeki kağıtlar ne kadar eder bize söyler misin?
Harry, je ne voudrais pas insister, mais qu'est-ce que tu annonces?
Elindeki bir yaprağın basit güzelliğini asla göremeyecek, çünkü hiç ağaç olmayacak.
Elle ne verra jamais le spectacle fabuleux d'une feuille au creux de sa main, parce qu'il n'y aura plus d'arbres.
Elindeki de ne?
Qu'est-ce que c'est?
O elindeki isteka ile ne yaptığını sanıyorsun?
Que diable faîtes-vous avec cette queue de billard?
Bu subay üniformasıyla ve elindeki evraklarla... oraya kuşku çekmeden gidebilir... ve ordudan kaçış hikayesi yayılmadan uzaklaşmış olurdu.
Grâce à l'uniforme et aux papiers de cet officier, il ne serait pas suspect... et pourrait avoir de l'avance sur la nouvelle de sa désertion.
- Ne oluyor? - Elindeki tüm parayı bana ver.
Pourquoi n'aidez-vous pas le marshal?
Bu elindeki yüzükler kolayca çıktı ; ancak diğer eldeki daha büyük ve değerli olanı ne kadar çekiştirse de yerinden oynatamadı.
Il enleva facilement les bagues qu'elle portait à une main, mais l'autre main portait les bagues les plus précieuses. Il tira et tira mais il ne put les enlever.
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neon 28
neyi var 56
new york times 63
nero 36
new york 2524
nemo 30
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neon 28
neyi var 56
new york times 63
nero 36
new york 2524
nemo 30
newt 42
newman 169
nellie 86
newsweek 23
neşter 48
nerede yaşıyorsun 103
nelly 65
new york city 26
ne iş yapıyorsun 139
ne var ne yok 320
newman 169
nellie 86
newsweek 23
neşter 48
nerede yaşıyorsun 103
nelly 65
new york city 26
ne iş yapıyorsun 139
ne var ne yok 320