English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ E ] / Eğer sakıncası yoksa

Eğer sakıncası yoksa Çeviri Fransızca

374 parallel translation
Eğer sakıncası yoksa, bence...
Si ça ne vous dérange pas, je crois...
Pekala, Noah... Şu salı idare işi benim narin cildimi ziyadesiyle tahriş ediyor... Bu itibarla eğer sakıncası yoksa, ben kulubede kalacağım.
Eh bien, Noah, conduire ce bateau est un peu trop dífficile pour moi, alors si tu veux bien, monsieur, je vais me retirer.
Peki geleyim, eğer sakıncası yoksa.
Il n'y a personne à la maison, ça remplacera le thé.
En baştan ben başIıyorum, eğer sakıncası yoksa, Helen.
C'est moi qui vais le faire, si tu me permets, Helen.
Şimdi Watson, eğer sakıncası yoksa sıradışı hastalarınla bir kaç söz etmek isterim.
Maintenant Watson, si vous le permette J'aimerais m'entretenir avec vos patients extraordinaires.
Eğer sakıncası yoksa albay, Maximo hala benim sorumluluğumda..
- Tu ne dois pas... S'il vous plaît, Colonel, C'est toujours mon élève.
Eğer sakıncası yoksa, bir dakikalığına okulda duralım.
On va s'arrêter un instant à l'école.
Eğer sakıncası yoksa bunları hatıra olarak almak isterim.
Si ça ne vous fait rien, je voudrais les garder en souvenir.
Bayan, eğer sakıncası yoksa, seçimleri erkekler yapar.
Si vous n'avez pas d'objection, c'est l'homme qui invite.
- Eğer sakıncası yoksa.
- Si ça ne vous fait rien.
Eğer sakıncası yoksa, yolun kalanını tek başıma gitmek istiyorum.
Ça ne me dérange pas. Ça ne vous dérangera pas non plus si je finis la route seule.
Ve şimdi, eğer... eğer sakıncası yoksa, ben yalnız kalmak istiyorum.
Et maintenant, si... si vous voulez bien... j'aimerais beaucoup rester seul.
Eğer sakıncası yoksa çok isterim.
Si Ça ne vous embête pas.
Sabahlığımın bende kalmasını isterim, eğer sakıncası yoksa.
Je garde la robe de chambre, si vous permettez.
Eğer sakıncası yoksa, kendiminkini kullanacağım.
Je préfère les miens. Je les connais.
Bu yüzden eğer sakıncası yoksa, bir dahaki parçadan sonra bitirecekler.
Si ça te va, il aimerait partir après ce morceau.
Bayan Cooper, eğer sakıncası yoksa odayı onun için hazır tutmaya devam edelim.
J'aimerais conserver la chambre.
Eğer sakıncası yoksa, hesabımı çıkarabilir misiniz?
Je voudrais avoir ma facture.
Diğer paket de meyve var. Eğer sakıncası yoksa kalsın, aniden iştahımı kaybettim.
les fruits sont dans l'autre sac c'est bon là, j'ai perdu l'appétit
Eğer sakıncası yoksa, vakit varsa, önce ayin yapmak isterim.
Je préférerais dire d'abord la messe, si on a le temps.
Eğer sakıncası yoksa, bu gece kutlama yapacak gibi hissetmiyorum.
Je ne me sens pas d'humeur ce soir.
Eğer sakıncası yoksa, Ben dürüst çalışmayı tercih ediyor.
Je préfère rester du côté de la loi. Ce n'était qu'une idée.
- Lütfen, eğer sakıncası yoksa biz biraz oturup kaçacağız.
Si cela ne vous ennuie pas, on va juste s'asseoir - et ensuite déguerpir.
- Eğer sakıncası yoksa, ben çay içeceğim.
- Je préfèrerais un thé, s'il vous plaît.
Eğer sakıncası yoksa, ön tarafta gitmeyi tercih ederim.
J'aurais préféré monter à l'avant, si ça ne vous dérange pas.
Eğer sakıncası yoksa, seninle gitmeme gerek yok, değil mi?
J'aimerais savoir... Je dois y aller aussi? J'ai pas envie de revoir ce parrain.
Charly, eğer sakıncası yoksa, özel hayatımı konuşmak istemiyorum.
Je préfère ne pas discuter de ma vie personnelle, si tu veux bien.
Dinle... Sana söylemeye çekindiğim bir şey var, Eğer sakıncası yoksa.
J'ai quelque chose d'ennuyeux à dire si ça ne t'embête pas.
Şimdiye dek bu küçük arabayla büyük iş yaptık, yaptığım birkaç değişikliğe teşekkürler, ve eğer sakıncası yoksa, bazı oldukça adil arazi sürüşleri var.
Je me suis bien débrouillé avec elle, grâce à mes quelques réglages et à mes talents de pilote.
Eğer sakıncası yoksa.
comme vous voudrez.
Eğer sakıncası yoksa...
Est-ce qu'on peut...
Ben girmesem iyi olur, sevgilim, eğer sakıncası yoksa.
Je préfère ne pas entrer, chéri, si tu veux bien.
Eğer sakıncası yoksa, biraz daha adanızı gezinmek isterim.
Je pensais refaire un tour sur votre île, si ça ne vous ennuie pas.
Eğer sakıncası yoksa yarın görüşüp cenaze işlemlerini konuşalım.
Karin, passez demain à mon bureau. Nous y réglerons les obsèques.
Eğer sakıncası yoksa.
Si tu veux bien.
Eğer bir sakıncası yoksa.
Si ça vous ne gêne pas.
Fark ettiniz mi, bilmiyorum ama eğer sizce bir sakıncası yoksa..... benim niyetim, Bayan Harrington'a..... yani kızınıza... evlenme teklif etmek.
Je ne sais pas si vous avez remarqué, mais avec votre accord, j'allais... Je voulais demander à mademoiselle Harrington, je veux dire, à votre fille de m'épouser.
Eğer sizin için sakıncası yoksa.
Si ça ne vous dérange pas?
Eğer onların hiçbir sakıncası yoksa neden yok edilmelerini istiyorsunuz?
Si vous n'y voyez rien à redire, pourquoi détruire ces mandats?
Eğer içinde erkek yoksa ne sakıncası var ki?
Si l'homme n'est pas dedans... Et vous mettrez quoi?
Bert, sakıncası yoksa eğer...
Ça ne te dérange pas de...?
Kendisi, eğer sencede sakıncası yoksa gayet normal, ölümlü bir insan.
Il s'agit pour ainsi dire d'un mortel normal
- Ve ben de sana Darrin derim. Yani, eğer Bayan Stephens için sakıncası yoksa.
Je reconnais bien ma fille.
- Eğer bir sakıncası yoksa gitmem lazım.
- Je vais m'en aller maintenant.
Ama... Eğer sizin için bir sakıncası yoksa son duamı okumak istiyorum. Bin tepeler hakkında olanı.
Mais... si vous le permettez, j'aimerais lire la fin du psaume sur les animaux des forêts.
Eğer bir sakıncası yoksa, Doktor.
Je vous en prie, docteur.
Şimdi eğer bir sakıncası yoksa nöbetinizi başka bir yerde tutsanız?
Accepteriez vous de... faire votre veille ailleurs?
Eğer senin için sakıncası yoksa, ben hazırım...
Si... vous ne me dédaignez pas, je veux bien...
Artık eve yakın olmak istiyorum, eğer bir sakıncası yoksa.
Je voudrais me rapprocher de vous.
Eğer sormamın bir sakıncası yoksa senin gibi bir adam ne iş yapmakta?
Si vous le permettez, dans quelle branche êtes-vous?
Eğer sormamın sakıncası yoksa, efendim.
Si je peux me permettre, "chef"?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]