Henüz erken Çeviri Fransızca
440 parallel translation
Vakit henüz erken.
Il est encore un peu tôt.
Sana uğrayabileceğini söyledim ama henüz erken.
Je savais que vous viendriez, mais pas si tôt.
- Henüz erken, değil mi?
- le début d'une longue journée.
Tabii ki ciddi adımlar atmak için henüz erken.
Il est trop tôt pour en parler précisément.
O şişe için henüz erken değil mi?
Un peu tôt pour la bouteille, non?
Ama hâlen gidebilirsin. Saat henüz erken.
Tu peux encore y aller.
- Ama henüz erken. Vakit var.
- Il est encore tôt.
- Ama bizim için henüz erken.
- Pas encore. Pas pour nous.
Onun için henüz erken bir saat.
C'est un peu tôt pour lui.
- SON - Son için henüz erken.
C'est trop tôt pour la "Fin".
Farkındayım, ama henüz erken değil mi?
Je sais, mais enfin...
"Kazanan : Johnny." Henüz erken değil mi?
"à Johnny, le vainqueur." Un peu prématuré...
- Henüz erken.
Pas encore...
Biliyorum henüz erken ama bir molaya ne dersiniz?
Ecoutez, je sais qu'il est tôt, mais que diriez-vous d'une pause?
Ama size söylemek için henüz erken.
Mais c'est trop tôt pour vous le dire.
- Bunun için henüz erken.
- Il est un peu tôt pour ça.
Bir ara, hayvan mağazalarına girip, kanaryaları serbest bırakırdım ancak bu fikir için henüz erken olduğuna kadar verdim.
Autrefois, j'entrais chez les oiseliers pour libérer les canaris mais j'étais bien trop en avance sur mon temps.
- Henüz erken.
- Pas encore.
Şey, sizi zorlamak istemem, ama henüz erken. Saat daha beş!
Je ne veux pas vous forcer, mais il n'est que 5 h.
Oh, evet yeniden birleşmek için henüz erken olduğunu biliyordum. Ama neden hemen boşanmak istediğini de anlayamıyorum.
Je comprends qu'il soit un peu tôt pour envisager de se réconcilier, mais pourquoi faire prononcer le divorce?
"Ama henüz erken ve sen bana söz verdin, Sonja..."
"Et vous m'aviez promis..."
Henüz çok erken.
Non, pas à cette saison.
Ancak bu hastanenin yöneticisi olarak, Henüz tatbike hazır olmayan tedavinizin erken duyurusunun talihsiz sonuçlarından dolayı üzüntü içindeyim.
Mais en tant que dirigeant de cet hôpital, je déplore le résultat de votre annonce prématurée de traitement.
Henüz çok erken.
II est encore tôt.
Lord Henry Wotton, henüz hayatinin erken çağlarında iken yüksek sınıf sanatı "hiçbir şey yapmama" ya adadı kendini.
Lord Henry Wotton passait le plus clair de son temps à étudier l'art très aristocratique de ne rien faire.
Beni rahatsız edip durduğuna göre bilmek hakkın... Rochet'nin erken dönem çalışmalarından çarpıcı bir örnek henüz Corot'nun etkisi altındayken yapılmış.
Puisque vous m'interrompez, autant vous dire que c'est un joli Rochet encore sous l'influence de Corot.
Güzel bir akşam yemeği için henüz çok erken ama beni yoğun bir gece bekliyor.
Il est bien trop tôt pour les civilités mais j'ai une soirée chargée.
Kalkmak için henüz çok erken.
Il est trop tôt.
Kitaplarıma geri dönmeyi düşünmek için henüz çok erken.
Il est trop tôt pour moi de penser aux livres.
Değerlendirmek için henüz biraz erken.
Je ne peux pas encore donner de chiffre.
Ona henüz bunu düşünmek için bile erken olduğunu söyledim.
Je lui ai dit qu'il était encore trop tôt,
Erken başlayayım dedim. 3 gibi gitmem gerek. Eşimle birlikte Tina'nın doğum günü partisini henüz hazırlayamadık.
J'arrive tôt, je dois partir à 15h pour acheter un cadeau pour Tina.
Hayır, daha erken. Henüz geçite varmış olamaz.
Il ne serait pas déjà dans le col.
Erken geldiniz. Konuklarınız henüz gelmedi.
Vous êtes arrivés tôt, mais soyez tranquilles, on n'a pas encore vu vos invités.
O sabahın erken saatlerinde, hava henüz karanlıkken, köyün dışındaki gölün yanında serseri bir genç ile yaşlı bir adam tartışıyorlarmış.
Il faisait encore assez sombre, il n'a pas pu voir très bien, mais il a dit avoir vu un vieil homme et un jeune ressemblant à un yakuza ayant une discussion animée près d'un étang en dehors du village.
Reddediyorum efendim, henüz çok erken.
Je m'y oppose, c'est prématuré.
Henüz uyumak için çok erken.
Il est trop tôt pour dormir déjà.
Henüz biraz erken.
Il est un peu tôt.
Bu kadar heyecanlıysan henüz başlamak için biraz erken.
Il est un peu tôt pour que vous vous prépariez. Si vous êtes déjà si nerveux...
- Henüz somut bir şey için çok erken.
- Rien de concret encore.
Memleketin yıldızlarını görmek benim için henüz erken.
Je vais enfin revoir mes étoiles.
Henüz vakit çok erken.
C'est trop tôt.
- Hayır, henüz çok erken.
- Non, c'est beaucoup trop tôt.
Ancak toplumumuzun içimizdeki şiddeti erken fark edip tedavi etmedeki sorumluluğu henüz başlamıştır.
SE DOIT ENCORE DE REMPLIR SON OBLIGATION MORALE : L'IDENTIFICATION ET LE TRAITEMENT DES PERSONNES VIOLENTES.
Kutlama yapmak için henüz çok erken sevgili Massimo.
Les félicitations sont prématurées, cher Massimo.
Bir şey söylemek için henüz çok erken.
Il est trop tôt pour se prononcer.
Fıstıklı dondurma! Bir şey olduğunu var saymak için henüz çok erken.
De la glace à la pistache.
Şey, uh... henüz sabahın çok erken bir vakti.
Il est encore très tôt.
Günlük yaşamında ona güvenmek için henüz çok erken olabilir.
Il est trop tôt pour qu'elle rentre chez elle.
Bu kadar kavga için henüz çok erken.
Déjà!
- Henüz değil ama hala erken.
- Non, mais il est encore tôt.
erken 21
erkencisin 101
erken geldin 38
erkenden 22
erken mi geldim 16
erken kalkmışsın 34
erkencisiniz 19
erken döndün 21
henüz 162
henüz değil 1250
erkencisin 101
erken geldin 38
erkenden 22
erken mi geldim 16
erken kalkmışsın 34
erkencisiniz 19
erken döndün 21
henüz 162
henüz değil 1250