Olan bu Çeviri Fransızca
24,289 parallel translation
Ama eğer, hiç sanmam ama eğer olur da Claire'e olan bu destek daha da artarsa- -
Et si... C'est un grand "si" bien sûr. Et si le soutien
Asıl utanç verici olan bu.
C'est honteux.
Şu anda, bu koltukta, seleflerimin ülkemizi zor zamanlarda idare ettiği yer olan bu ofiste farkına varıyorum ki bu iş, politikanın ve hitabetin çok ötesinde.
Alors que je suis assis dans ce bureau, ou tant de mes prédécesseurs ont guidé la nation à travers des tourmentes, je comprends que ce travaille dépasse la politique et la rhétorique.
Tek önemli olan bu.
C'est tout ce qui compte.
Bu ev köküne kadar cinli, olan bu.
Cette maison est hantée à mort, voilà ce que c'est.
- Tek önemli olan bu.
- C'est tout ce qui compte.
Morra'yla olan bu savaşından vazgeç.
Il suffit de déposer cette guerre avec Morra.
Daha akıllıca olan bu değil miydi?
N'est-ce pas la chose intelligente à faire?
- Garip olan bu.
- C'est ce qui est bizarre.
Vali ve Generalin dile getirdiği konular son derece önemli. Bu konular partilerin ve hatta politikanın bile daha üstünde olan konular.
Le gouverneur et le général soulèvent un point important qui dépasse les partis et les querelles politiques.
Bu oylar onu 3. sıraya getirdi, ikinciyle olan farkı da kapatıyor.
Elle passe en 3e position.
Bu kadar fazla zaman geçince seni bulmamı istediğini düşünmeye başladım, sana olan aşkımın ispatı gibi.
J'ai commencé à me dire que tellement de temps était passé que tu voulais peut-être que je te rejoigne, comme une sorte de preuve de mon amour pour toi.
Vasiyetini yerine getirecek olan kişiyim, bu yüzden yanına geldim.
Je suis son exécuteur testamentaire, c'est pour ça que je suis venu te voir.
Hayır, bu daha çok benim üç sayısıyla olan ilişkimle alakalı.
Je suis tolérant. Non, c'est surtout que j'aime beaucoup le chiffre trois.
Beyler, açık kurultay hakkında şüphesi olan varsa gidersin çünkü bu haberin üstünü örteceğiz.
Si vous hésitiez à organiser une convention ouverte, oubliez, car on doit enterrer cette nouvelle.
- Tabii ki bana oy vermeyecekler. Eğer Bakan Durant yeterince oy toplayabilirse veya Underwood ilk oylamada çoğunluğu sağlayamazsa, her şey değişecek mi? Bugün kesin olan bir şey varsa o da Başkan Underwood'un bu açık kurultaya onay vermemiş olmayı diliyor olmasıdır.
Si la ministre Durant détourne on repart de zéro? c'est que le président doit regretter cette convention ouverte.
Fakat şimdi bana destek vermiş olan herkesi bu olağanüstü kadına benimle birlikte destek vermeye davet ediyorum. Amerika Birleşik Devletleri First Lady'si Claire Hale Underwood.
Mais j'encourage chacun d'entre vous qui m'avez soutenue Claire Hale Underwood.
Bu, istifa etmemin başlıca sebeplerinden olan saçmalıklara benziyor.
C'est pour ce genre de conneries que j'ai démissionné.
Ve bu boşluğu doldurmaya hiç yaklaşamamış olan kim, biliyor musunuz?
Vous savez qui ne s'en est jamais approché?
Hakkım olan da bu zaten.
C'est une question légitime.
Bu yüzden, sorunuza cevap verecek olursam, eğer ölürse Amerika için olan planlarını daha iyi kim yerine getirebilir ki?
Alors s'il mourrait, pour répondre à votre question, qui serait mieux placé pour poursuivre son œuvre?
Bu nedenle belki şu anda kulağa hoş geleni bir kenara bırakıp gerçekler yönünden politikamıza uygun olanı benimsemeliyiz.
Mieux vaut mettre de côté ce qui sonne bien dans l'instant, et faire preuve de souplesse.
Ama eninde sonunda bu insanlarla yüzleşecek olan benim.
Je peux faire l'autruche, mais c'est moi qui finirai par les affronter.
Bu, şu zamana kadarki radikalizmle olan mücadelemizde verdiğimiz savaşlardan çok daha fazla topyekun olacak.
Une guerre plus impitoyable que ce qu'on a connu jusque-là dans la lutte contre l'extrémisme.
Bu haritalar neyi gösteriyor söylebilecek olan var mı? Çalışılacak en iyi 20 yer?
Je suis sur que vous êtes tous occupé à prospecter votre nouveaux bureaux, mais l'un d'entre vous peut-il dire ce que représente cette carte?
Daha önce hiçbir siyasi adayı desteklemedim. Ama bu seçimde bir ayrıcalık yapacağım. Çünkü başkanlık yarışında olan istisnai bir adayımız var.
Je n'ai jamais approuvé une candidature politique avant, mais pour cette élection, je fais une exception parce que nous avons un candidat exceptionnel pour la mairie.
Seni bu kadar acil evliliği istemene neden olan ne?
Qu'est-ce qui fait que vous voulez vous précipiter à l'autel?
Ranjit Singh'in bu kötü durumun... çekmesine neden olanı anlamaya çalışıyorum.
Tu n'as pas à payer pour ses atrocités.
Onun için önemli olan tek şey bu.
C'est tout ce qui l'intéresse.
Önemli olan tek şey bu.
C'est tout ce qui importe.
Ama yazmaya olan da bu işte.
Mais c'est ce qui est arrivé au manuscrit.
Bay Marley'le tartışmanıza sebep olan borç bu muydu?
Cette dette était la raison de votre dispute avec M. Marley?
Söylemesi ayıp ama sizin yerinizde olan birçok kişi bu arkadaşlıktan faydalanabilirdi ama siz hiç faydalanmadınız.
Pardonnez mes propos, mais quelqu'un dans votre position pourrait abuser de cette amitié, alors que vous non.
Bir şekilde şanslısın da çünkü bu durumda doğru seçenek, pragmatik olan.
Dans un sens, vous êtes chanceux, parce que dans cette situation, le bon choix est le choix pragmatique.
Bu kutlamaya değer. - Olan olayların önemi yok.
Indépendamment de tout ce qu'il s'est passé.
- Bu sık olan bir şey değil.
Cela ne se produit pas souvent.
En iyi, yeni bir dava alınca hissediyorum ve bu şekilde eski halimi ve onunla birlikte olan her şeyi geride bırakabiliyorum.
L'un des meilleurs sentiment c'est quand j'ai une nouvelle affaire, et que je peux laisser l'ancienne derrière moi, et tout ce qui allait avec.
Samimiyetle bana olan ilginizden dolayı teşekkür ederim ve karşı teklifimin şartlarını kabul ederseniz sanırım bu iş olur.
J'apprécie votre intérêt pour moi, sincèrement, et... Et si vous voulez bien accepter les conditions de ma contre-proposition, emballé c'est pesé.
Lucy, eğer beni, resepsiyonisti ve bu olaya dahil olan herkesi öldürmezsen FBI'a konuşmam gerekecek.
Lucy, je vais devoir le dire au FBI, sauf si tu me tues, aussi, et la réceptionniste, et n'importe qui d'autre qui surviendrait.
İşi bu olan ajanlar sana ofisten eve kadar eşlik edecek.
Des agents dédiés vous accompagneront de chez vous au bureau.
Önemli olan tek şey bu.
Et c'est tout ce qui compte.
Bu yüzden zeki olan sensin. Bu yüzden zeki olan sensin.
C'est pour ça que t'es le génie.
Eğer demezlerse yalnızca, babası demir bir şapka taktığı için başta olan demir şapkalı bir adamdan ibaret olur. Düşününce bu da oldukça saçma aslında.
Et s'ils ne le disent pas, et bien, c'est juste un homme avec un chapeau en métal qui est au pouvoir seulement car son père portait un chapeau en métal avant lui, ce qui est assez fou en y repensant.
Teknik olarak tüm bu felaketlere sebep olan kişi olsam da.
Même si techniquement, je suis l'homme qui a commencé tout ce désastre.
Ama bu kilise haritadakine en yakın olan.
Mais c'est l'église la plus proche de celle de la carte.
Bu şehre karşı olan arzusuna ve bizim için daha iyi bir şehir olması adına yaptığı fedakarlıklara.
Sa passion pour notre ville, et les sacrifices qu'il a fait pour rendre cette ville meilleure pour chacun d'entre nous.
Bildiğiniz gibi, Sayın Yargıç bu konu ulusal güvenliğe etkileri olan bir konu.
Comme vous le savez, Votre Honneur, cette affaire implique la sécurité nationale.
Bu suçların aslında kod adı Karakurt olan bir suikastçi tarafından işlendiği anlaşıldı.
Ces crimes ont été en fait commis par un assassin seulement connu sous son nom de code, Karakurt.
Gururla açıklamak isterim ki bu ülkenin yetiştirdiği en iyi ve en parlak ajanlarından biri olan Özel Ajan Donald Ressler Karakurt'u federal gözetim altına almayı başarmıştır.
Et je suis fière d'annoncer que, grâce au travail extraordinaire de l'un des meilleurs et des plus brillants agents de ce pays l'agent Donald Ressler... Karakurt est maintenant sous les verrous.
Bu işte benden de kötü olan birileri varmış.
Quelqu'un est pire que moi.
Tek bir şansım var ama tek ihtiyacım olan da bu.
! - New York. Une chance nous suffira.