Son sözüm bu Çeviri Fransızca
112 parallel translation
Son sözüm bu.
C'est le pire des endroits.
Buna daha fazla katlanmayacağım. Bu konuda son sözüm bu.
Je n'en supporterai pas davantage.
Son sözüm bu, Claudin.
C'est mon dernier mot.
Ruhsatım yasal saatler dışında alkol satmama izin vermiyor. Son sözüm bu. Başımı derde sokmak istemezsiniz, değil mi?
Je ne suis pas autorisée à servir d'alcool en dehors des heures.
Bu konuda son sözüm bu...
C'est mon dernier mot!
Bu konudaki son sözüm bu.
C'est mon dernier mot.
Son sözüm bu.
C'est mon dernier mot.
" Bu konudaki son sözüm budur.
Ceci est notre dernier rappel.
Robbins'e bulaşmam ve son sözüm bu!
Je ne veux pas entendre parler de Robbins, point final!
Dışarıya gelmiyor, ve son sözüm bu.
Il ne viendra pas, c'est mon dernier mot.
Bu konudaki son sözüm budur.
C'est mon dernier mot.
Bu konudaki son sözüm budur.
Et c'est mon dernier mot.
O izini imzalamayacağım ve son sözüm bu!
Je ne te donnerai pas mon accord.
Bu kadar. Son sözüm bu.
C'était mon dernier mot.
Dönmeyeceğim. Son sözüm bu.
Je ne rentrerai pas, un point c'est tout.
Geri vermeyeceğim. Son sözüm bu.
Je refuse de vous la rendre, et n'insistez pas.
Bu konudaki son sözüm budur.
C'est la dernière fois que j'aborde ce sujet.
Çok kız işi olmasın, son sözüm bu!
Pas un truc trop féminin.
% 10 zam ve sigorta. O kadar. Son sözüm bu.
10 %, plus la mutuelle, c'est ma dernière offre.
Daha iyi yapacağız. Film değiştirilecek, son sözüm bu kadar!
Le film sera modifié, c'est décidé.
Gitmiyoruz'Son sözüm bu'
On n'y va pas, point final!
Şehre gidiyorsun ve şehri seviyorsun, son sözüm bu.
Tu viendras et tu l'aimeras!
Bu konudaki son sözüm bu.
Ca ne c'est jamais produit et c'est mon dernier mot la dessus!
Eh, bu son sözüm.
C'est mon dernier mot. Écoutez...
Son sözüm bu.
Point final.
Böyle bir şeyin devam ettiği bir evde kalmam ve bu son sözüm!
Je ne reste pas dans cette maison. C'est un ultimatum.
- Harry. Harry. Bu sana son sözüm.
C'est mon dernier mot.
Eğer Bunbury'nin sağlık durumu son derece kötü olmasaydı, bu akşam seninle yemek yiyemezdim, çünkü Augusta Teyzeye bir hafta önceden verilmiş sözüm var.
Moi, je chante de manière expressive. Oui, monsieur. Avez-vous préparé les sandwichs au concombre pour Lady Bracknell?
- Bu son sözüm.
- C'est mon dernier mot!
Seni terk ediyorum ve bu son sözüm.
Je vous quitte, un point c'est tout.
Bu son sözüm. - Hep böyle der.
Je ne veux plus voir de nourriture.
Hayır! Agnese'ye fahişe dedirtmem ve son sözüm de bu!
je ne le permettrai pas!
Yapmayacağım, bu da son sözüm.
C'est non, une fois pour toutes.
- Son sözüm bu.
Point barre.
Bu benim son sözüm.
C'est mon dernier mot.
Bu son sözüm, buna izin veremem. Ve MacGyver gerekirse, Seni tutuklar, tanık olarak alıkoyarım.
Et, s'il le faut, je vous ferai boucler et vous ferai nommer comme témoin.
Ben seni hiçbir yere götürmüyorum ve bu son sözüm!
Je t'emméne nulle part. Point final.
Önemli olan bunu nakite çevirebilmem... belki çünkü, bunu ben kazandım ve bu da son sözüm.
Ce qui est important, c'est que je puisse l'encaisser, peut-être... parce que je l'ai gagné, et c'est ce qui compte.
- son sözüm bu!
- Personne ne baisera personne sur scène!
Bu son sözüm!
Et c'est tout!
Bu sana son sözüm sen pisliğin tekisin.
Tu es un vrai connard.
Sözüm ona bu adam büyük bir imparatorluğun lideri olacak. Askeri bir deha, ama yine de gözünün önünde neler döndüğünü göremiyor.
Cet homme est à la tête d'un immense empire et pourtant il ne voit pas ce qui se passe sous son nez.
Bu konudaki son sözüm de budur. - Michael.
Je ne veux plus en parler.
Ama o, gerçek sen değilsen şayet beni ziyaret eden kalbimde yaşamakta olan ve beni tüm bu olup bitenler için cesur biri olarak düşünmekten hiç ama hiç vazgeçmeyen, son nefesimi vereceğim ana kadar ruhumun derininde saklayacağım sensen sana tek sözüm var asla vazgeçme.
Et si ce n'était pas vraiment vous... Si ma visite était Seul le vous qui vit toujours dans mon coeur La vous qui n'a jamais abandonné Qui m'a appris ce que être courageux était tout au sujet de Si ce n'était que le vous que je vais emporter avec moi Dans mon âme jusqu'à ce que le jour où je mourrai Je peux seulement dire Continuer à se battre.
Kimin geldiği önemli değil kimse kapıyı kilitlemiyecek Bu son sözüm.
Pour qui que ce soit, c'est pareil... on ne ferme pas la porte. C'est mon dernier mot.
O, o, o para kazandıracak, ve bu... son sözüm, yani...
c'est le principal.
- Hayır dedim ve bu son sözüm.
- Non, un point c'est tout.
Eğer Bunbury'nin sağlık durumu son derece kötü olmasaydı,... bu akşam seninle yemek yiyemezdim,... çünkü Augusta Teyzeye bir hafta önceden verilmiş sözüm var.
Son déplorable état de santé me permet de dîner avec toi bien que tante Augusta m'ait invité.
O okula gidecek ve bu son sözüm.
Elle va à cette école et c'est définitif!
Bu akşam buradan para almadan gideceksin. Bu son sözüm
Tu ne prendras pas l'argent ce soir.
Bu son sözüm.
Et plus de discussion.