Sık Çeviri Fransızca
290,393 parallel translation
Bazıları çok sıkıcı görünür.
Certaines sont ennuyeuses à regarder.
Şöyle sıkıştırıp derinin hemen altından sokacağız.
Il faut pincer et transpercer la peau.
Sana bir sıkıntı...
Ça va vous causer...
Mengene benzeri bir cihazla çok sıkıca kapatılır.
Ils sont scellés avec une espèce de bouchon vis.
Güvenlik tabii ki çok sıkı. Ama Nardole'un dediğine göre Keşişler başa geçtiğinden beri pek isyan çıkmadığı için birinin içeri sızmasından ziyade Doktor'un kaçmasından endişe ediliyormuş.
La sécurité est très stricte, évidemment, mais Nardole dit qu'il n'y a pas tant de résistance, depuis leur prise de pouvoir, ils sont plus inquiets que le Docteur sorte que quelqu'un n'entre.
Herkes mühimmatını kuru sıkı mermilerle değiştirdi.
Tous ont changé leurs munitions pour des balles à blanc.
Sıkıldım!
Je m'ennuie!
Nefes almaya devam edersen daha iyi. Beyninden sinyal çıktığı sürece sıkıntı olmaz.
C'est mieux si vous continuiez de respirer, si votre cerveau continuait de transmettre... eh bien, rien.
Biraz canımı sıkıyor.
Ça m'embête. Ce n'est pas ma main d'origine, vous le savez.
Major ve Justin hep Fillmore-Graves'in beyin sıkıntısı çektiğini söylerdi.
Major et Justin disent qu'ils ont toujours une pénurie de cerveaux.
Onu yolun arkasına götürün ve kafasına sıkın.
Amenez-le dehors derrière la course d'obstacles et tirez-lui dans la tête.
Cesetle ilgilenildiğinden emin olabilir misin? Ve Bay Chevalier'e çıkışı gösterin.
Allez récupérer le cadavre et mettez M. Chevalier à la porte.
Kaybettiğimiz kısım bu.
Voilà ce qu'on a perdu.
Daha fazla deney yaptıkça, bunun bir hastalık olmadığı ortaya çıktı, fazla ışıktan da kaynaklanmıyordu.
En faisant des expérimentations, il s'est avéré que ce n'était pas une maladie, qu'il y avait assez de lumière.
Artık işe yaramayan o bitkilerden kurtulmaya çalışırlar ve arkalarında transparan, çıplak doku bırakırlar.
Ils tentent d'éliminer ces plantes qui ne sont plus fonctionnelles et laissent derrière un tissu dénudé et transparent.
Hızlandırılmış çekim yapmanın nasıl olacağını konuşmaya başladık.
On a discuté dès le début d'une capture à intervalle régulier.
Isı sabit kalsaydı, bütün iniş çıkışlar, ortalama ısı civarında olurdu.
Si la température était constante, ces variations devraient rester autour de cette température moyenne.
Sıcaklık daha da artmaya başladı.
Les températures chaudes ne cessent d'augmenter.
İnsanların alışık olmadığı bir ortamda çalışıyorsunuz.
On évolue dans un environnement qui n'est pas fait pour les hommes.
Bu bulanık çıkmış.
C'est flou.
Bence birçok insan iklim değişimi yaşandığının farkında değil çünkü sera gazları tarafından tutulan ekstra sıcaklık okyanusa transfer ediliyor.
Beaucoup de gens ignorent que le changement climatique a lieu parce que la chaleur supplémentaire engendrée par les gaz à effet de serre se retrouve dans les océans.
Ama aynı zamanda, bunu yakalamak için çok uğraştık.
Mais en même temps, on s'est donné du mal pour capturer ça.
Zor bir karar vermek zorundaydık. Ya pek de elverişli olmayan ilk planımıza sadık kalacaktık ya da Büyük Set Resifi'nin ısınan kesimlerine bakmaya gidecektik.
On a dû prendre la difficile décision de s'en tenir au plan de départ, avec peu de chances d'y arriver, ou d'aller voir d'autres portions de la Grande Barrière de Corail qui se réchauffaient.
Lizard Adası'na gittiğimizde, hızlandırılmış çekim kameralarımız artık yoktu.
On est allés à Lizard Island, on n'avait plus nos caméras.
Bunu Lizard Adası'nda kendimiz yapmaya başladığımızda, buna duygusal olarak bağlandık.
On a fait des captures manuelles à Lizard Island et on s'y est attaché.
- Kısırlaştırıldı mı?
Castré?
Bu iki ila üç haftalık dönemin amacı seni sadece akut değil, kronik seviyede de sınırlarını zorlamaya itmek.
Au cours de ces deux à trois semaines, le but est de te pousser à l'extrême à un niveau chronique, pas que temporaire.
Bu acil çıkışından iniyoruz.
On va emprunter cette sortie de secours.
Okul çağından beri arkadaşımdı, kalbinden veya başka bir sağlık sorunundan şikâyet ettiğini hiç duymadım.
On est amis depuis l'école primaire, et il ne s'est jamais plaint du cœur et n'avait aucun souci de santé.
Diyorsunuz ki iş birlikçi tanık olarak kabul edilirse bunu yapamayabilir.
Et vous dites que s'il devient un témoin qui coopère, il ne pourrait pas le faire.
TEMMUZ 2007... 2014'te yapılacak olan 22. Kış Olimpiyatları için Soçi şehrinin seçildiğini gururla duyururuz.
JUILLET 2007... que les 22e olympiades d'hiver de 2014 sont attribuées à la ville de Sotchi.
Girişimiz buradaydı ama arka tarafta, yangın çıkışı olan yerde başka bir bina var.
Notre entrée était là, et derrière, près de notre sortie de secours, il y avait un autre bâtiment.
Bu masayı kaldırdığında orada bir priz çıkışı vardı ama duy yoktu.
On ôtait cette table, et il y avait un... comme une prise de courant bloquée, mais vide.
Hava kararınca arkadaki çöp / yangın çıkışından birileri geliyordu.
En pleine nuit, des gens sortaient par la sortie de secours.
Rusya Spor Bakanı iddiaları saçmalık olarak değerlendirip Rus sporuna yapılan saldırıların devamı olarak nitelendirirken Spor Bakanı Yardımcısı da bu sözleri destekledi.
Le ministre des Sports russe a qualifié ces déclarations de délirantes, ajoutant qu'elles participaient à la sape continuelle du sport russe, propos soutenus par le vice-ministre des Sports.
Grigory Rodçenkov, FBI'ın onu yakından takip ettiğini yakın zamanda bir Skype görüşmesinde kız kardeşine bizzat söylemiş.
Le FBI le surveille de près. Grigory Rodchenkov en a parlé à sa sœur récemment via Skype.
Zaman açısından Londra daha acil çünkü bu atletler Rio Olimpiyatları'na gidecek, kış oyunlarına değil.
En termes de chronologie, les JO de Londres sont plus sensibles, car ces athlètes visent les JO de Rio, pas ceux d'hiver.
Uzmanlarımızın görevi, kapakların iç kısımlarında, bir aletle açıldıklarını gösteren çizik ya da izler olup olmadığını tespit etmekti.
Nos experts ont cherché à déterminer si des échantillons avaient des éraflures et marques à l'intérieur des bouchons, révélateurs de l'utilisation d'un outil pour ouvrir les flacons.
Çıkış nerede?
Où est la sortie?
Eşi, çocukları ve kız kardeşi sorgulandı, evleri arandı ve pasaportlarına el konuldu.
Sa femme, ses enfants et sa sœur ont été interrogés, leurs maisons ont été fouillées, et leurs passeports ont été confisqués.
Rusya Spor Federasyonu'nun Pyeongchang, Güney Kore'deki 2018 Kış Olimpiyatları'nda tam kadro yarışması bekleniyor.
Toute la fédération sportive russe va concourir aux JO d'hiver de 2018 à Pyeongchang, en Corée du Sud.
Ve o pencere artık her yere açılıyor.
Et cette fenêtre s'ouvre partout.
Bana bu kısımdan bahsetmemiştin.
Tu ne m'as rien dit sur cette partie.
Cidden bu kadar kaçık mısın?
Tu ne serais pas complètement folle?
Sana bahsettiğim şu Keşiş mahluklar var ya insanlık tarihinde yaşanan tüm olayları tasarladıysalar yaradılıştan günümüze kadar gerçekleşen tüm olayları simüle ettiyseler neler bildiklerini bir düşünsene.
Ces Moines dont je t'ai parlé... s'ils ont modelé chaque moment de l'histoire de l'humanité, s'ils ont simulé tous les évènements du premier jour jusqu'à maintenant, pense à ce qu'ils savent.
Bir yerlerde sükunet yahut karanlıklar içerisinde şu an dünyanın sonuna hazırlık yapılıyor.
Quelque part dans le monde, dans le silence ou les ténèbres, le monde est en train de s'arrêter.
Onlar sırf zayıf noktamızı bulmak için insanlık tarihindeki tüm olayları inceledi.
Ces types ont modélisé chaque évènement de l'histoire de l'humanité pour trouver notre faiblesse.
Koridorun karşısında hala kızlar gecesi yapıyorlar.
Elles font toujours leur soirée entre filles.
Domino's kuryesi pizzayı artık böyle getiriyor.
Le livreur de pizza nous livre comme ça, maintenant.
Kızgın ve kıskanıyor mısın?
Donc tu es fâchée et jalouse?
Şimdiden birkaç arbede yaşandığını bildirdik, müsaade edin. Bağışıklık için uzun süre beklemek sinirleri geriyor.
Nous avons déjà entendu des rapports sur des émeutes, car les nerfs s'échauffent pendant la longue attente pour être vaccinés.
siktir 1230
siktir git 596
sik beni 31
sikiş 22
sıkı 40
sıkıldım 86
siktir et 118
siktir lan 31
sıkıntı yok 23
sikik 16
siktir git 596
sik beni 31
sikiş 22
sıkı 40
sıkıldım 86
siktir et 118
siktir lan 31
sıkıntı yok 23
sikik 16
sıkıcı 188
sikeyim 50
sikeyim seni 21
siktirin gidin 41
siktir git buradan 24
sıkışmış 85
siktir ya 24
sıkıştım 80
sıkıştı 50
sıkıldın mı 31
sikeyim 50
sikeyim seni 21
siktirin gidin 41
siktir git buradan 24
sıkışmış 85
siktir ya 24
sıkıştım 80
sıkıştı 50
sıkıldın mı 31
siktir et onu 25
siktir ordan 17
sikiyim 18
siktirin 30
siktir be 28
sıkıştık 20
sıkıştır 23
siktir oradan 36
sıkıca 22
sıkma canını 43
siktir ordan 17
sikiyim 18
siktirin 30
siktir be 28
sıkıştık 20
sıkıştır 23
siktir oradan 36
sıkıca 22
sıkma canını 43