Çok taze Çeviri Fransızca
232 parallel translation
Çok taze bir tavuk yumurtası.
Fais ton cocorico!
Yara çok taze görünüyor.
Ses blessures sont récentes.
Ama kestane şekeri şart olduğuna göre, bunlar çok taze.
Ils sont tout frais.
Çok taze, bir saatten az olmuş.
Il a filé par là.
Çok taze, çok yeni, çok anlam yüklü gelmiş.
Elle semblait si fraîche, si riche de sens.
- İzler çok taze.
- Les traces sont plus très fraîches.
- Daha çok taze ondandır.
- Un peu jeune, peut-être.
Ekmek çok taze değil ama, sorun olmaz, değil mi?
Le pain n'est pas très frais, mais vous vous en accommoderez, n'est-ce pas?
- Balıkçı! Balık! Hepsi çok taze!
- Du poisson frais...
Wilkins, ben milyonlarca sterlinlik bir şirketin başkanıyım ve sen çok taze bir yeminli muhasebecisin.
Wilkins, je suis le président d'une société multimillionnaire, et vous êtes notre nouvel expert comptable.
Ekmekleri ve brokolileri çok taze. Ekler pastası da var.
Il y a des pains au lait et du brocoli détaxé, et des biscuits d'Eccles.
Çok taze, İnanması zor.
Si frais, C'est incroyable.
Elimizdekinin çok taze bir haber olduğunu ve CBS ve NBC'nin her an gelip bizden bu hikayeyi elimizden alabileceğini düşündüm.
Je me disais : quelle exclusivité! La télé va me la piquer!
Çok taze kaynak suyum var.
J'ai un beau baril d'eau bien fraîche.
Burada her şey çok taze.
Tout est si frais.
Çok taze ve cazibeli görünüyordu.
Ils étaient si frais, je parie qu'ils sont bons.
Tatlım, bak, bu karidesler çok taze.
Mon ange, ces crevettes sont fraîches.
- Çok taze. Eti daha yeni kıydırdık.
- Elle est de premier choix!
Bunlar çok taze.
C'est du neuf.
Çok yer var. Güzel, taze otopark.
II y a de la place!
Ne garip, an geçtikten sonra pek çok şey unutulur gider. Oysa uzun zaman önce olanları, çoktan olup gitmiş kadınların ve erkeklerin anısı zihnimde o kadar berrak ve taze ki.
C'est étrange de penser que l'esprit oubliera tant de ce moment, tout en gardant clairement le souvenir de ce qui s'est passé des années plus tôt, d'hommes et de femmes décédés longtemps auparavant.
# Çok taze bir yeşil
Un vert si frais
O adalardaki bahçelerde çok vakit geçirirdim böylece birliğim taze domates ve mısır yiyebildi.
Dans les îles, je passais tout mon temps libre à jardiner. Je fournissais mon unité en tomates fraîches, en maïs, etc.
Sizin için çok güzel taze bir balık da ayırdım.
J'ai quelque chose pour toi aussi.
Taze suyu çok görmeyen medeni insanlar olduğunuzu sanmıştım.
Je croyais qu'entre civilisés, on partageait l'eau.
Taze meyve için çok teşekkürler, Teğmen!
Merci pour les fruits frais, mon lieutenant.
# Taze toprağın kokusunu alabiliyordum, çok eskiden olduğu gibi. # Ve gündüz sefası çiçekleri, gerçi şimdi oralarda bu çiçekler yetişmiyor.
Je sentais l'odeur de la terre, comme il y a tant d'années, et celle des volubilis, bien qu'il n'en pousse plus, là-bas.
Ben acıktım! Taze yiyecek arayacağım. Çok uzağa gitmeyin.
on est dans une serre ici je vais chasser de la viande fraîche ne t'éloigne pas c'est pour quand?
Hijiki ve havuç mantar, kurutulmuş turp taze veya çok kızartılmış soya peyniri. Biftekle domuz pirzolasına ne oldu?
Les algues aux carottes, les champignons parfumés, les radis séchés, les grillades, le porc pané...
Ama bunlar çok hafif ve taze.
Elle sont légères.
Taze bambu yaprakları çok güçlü kokuyor.
Les jeunes feuilles de bambou sentent si forte.
Taze bambu yaprakları çok güçlü kokuyor.
Les jeunes feuilles de bambou sentent si fort.
Size taze Akdeniz havası sunabildiğim için çok memnunum Bay Girard. Teşekkürler Amiral. Pis işlerle uğraşmak yerine Atlantik'te olmak...
Je suis heureux de vous offrir un temps de Méditerranée... au lieu de la crasse de l'Atlantique.
Kurt onları taze patatesle çok sever.
Kurt adore les pommes de terre nouvelles.
Dalından, tarlasından ya da sapından taze taze koparılmış yiyecek gibisi yoktur. Çok güzel de, incirlerin tadına bakmam için çağırmamışsındır beni.
Vois-tu, rien ne vaut un fruit fraîchement cueilli ou un légume tout juste récolté.
Kız çok. Taze ve istekliler.
On en a des belles et de bonne volonté.
Çok cezbedici ve taze görünüyorlardı.
Ils étaient si frais. Je parie qu'ils sont bons.
- Biliyorsun, hiç taze olmuyor. - Çok güzel bir şarap getirdim.
Il ne le servent jamais frais.
- Ben, taze yapayım. Çok naziksiniz.
Tout de suite.
- Çok taze.
- Très frais.
Keklerim ve taze yaban çileğim var ama çok heyecanlanmıştım! Aceleyle fırladım, Tanrım!
J'ai des gâteaux, des framboises... mais, j'étais si contente... que j'ai fait un bond pour venir ici.
- Çok taze değiller.
- Pas très fraîches.
Yumurtalara gelince. Oda arkadaşlarımla konuştum. Hepimiz taze yumurtanın çok daha iyi olacağı görüşündeyiz.
J'ai posé la question à mes... codétenus... et nous pensons tous que des œufs frais seraient bien mieux.
Çok enteresandı. Bitişik binanın içinde taze toprak vardı.
Par des traces de terre dans l'immeuble voisin.
O yüzden odanın havasının tamamen taze olması, çok ama çok garipti.
Il était donc étrange que la pièce soit - parfaitement fraîche.
Hayvanlardan... en taze örnekleri... almam için de çok iyi bir yol aynı zamanda.
C'est utile si on veut se procurer des sujets de première fraîcheur.
"Genç taze etten daha çok sevdiğim bir şey yok."
"Rien de tel que de la jeune... viande fraîche."
şişeleri taze Yağmur suyundan doldurduk! Çok sağlıklıdır!
La Montagne du Dragon est connue pour ses pluies.
Çok zaman olmuş öleli Daha taze bir şey dene
Morte depuis des heures elle manque de fraîcheur
Gece taze ve sen çok güzelsin.
La nuit est douce, et vous êtes si belle.
Gece taze Ve sen çok güzelsin
La nuit est douce et vous êtes si belle.
taze 53
taze et 18
taze balık 22
çok teşekkür ederim 2489
çok tesekkür ederim 16
çok tatlısın 281
çok teşekkürler 1924
çok tatlı 272
çok tatlı bir kız 25
çok tatlısınız 41
taze et 18
taze balık 22
çok teşekkür ederim 2489
çok tesekkür ederim 16
çok tatlısın 281
çok teşekkürler 1924
çok tatlı 272
çok tatlı bir kız 25
çok tatlısınız 41