Bir anda Çeviri Portekizce
20,703 parallel translation
Bir anda 20 davaya falan bakıyordum.
Eu costumava tratar de 20 casos ao mesmo tempo.
İnsanlar daha önce görmedikleri hayvanları rapor ediyorlar. Evlerinin önünde dolaşıp bir anda kaybolan şeyleri.
Pessoas andam a relatar animais que nunca tinham visto antes, coisas a vagar pelos seus jardins que desaparecem.
Bir anda erdemli adam oluverdin amına koyayım.
- Não queres descobrir a verdade? - Como se tu fosses tão integro.
Ama sonra bir anda her şeyi mahvediyorsun.
Mas depois dás meia volta e imediatamente fodes tudo.
Hiç olmazsa bir anda içeri dalan bir sokak fahişesine davrandığın gibi davranırdın.
E mesmo no mínimo, você tê-lo-ia tratado da mesma maneira como faria com um prostituta normal que entrasse aqui vinda da rua.
Evet, hangi beynin etkisinde olduğumun bir önemi yok. Yalnızca bir yabancının kucağında oturmam gerekiyor ve bir anda işte görü!
Não importa em que cérebro esteja, basta-me sentar no colo de um estranho e pronto, uma visão!
Peyton'ın bir anda kapımızda belirdiği gün, yani evet.
Foi no mesmo dia que a Peyton apareceu à nossa porta, por isso, sim.
Bir anda nasıl otobüste olabiliyor?
Como é que ele acabou num autocarro?
Şimdi bir anda tam tersine mi döndün?
Agora é isso que queres fazer?
Ve sonra her şey bir anda mahvoldu.
E depois tudo se estragou.
Özel bir anda açılmalı.
Devia abrir numa ocasião especial.
Babasını ve taşıyıcı annesini bir anda kaybetti.
Perdeu o pai e a madrasta de forma tão... Repentina.
Neler yapmış bir bakalım.
Vamos ver o que anda a fazer.
Şu anda bunların hiçbirini bilmiyorsun çünkü Reddington daha küçük bir kız iken seni bizden aldı.
Você não sabe disso porque Reddington a tirou de nós quando você era apenas uma menininha.
Bir anda ortadan kayboldu.
Agora, ele desapareceu.
Şu anda acil bir taktiksel rol canlandırmanın içindeyiz.
Estamos numa emergência táctica neste momento.
En zor anda, bir saniye daha devam edemeyecegin anda tam o anda denemeye devam etmen gerek çünkü o nokta dönüm noktasidir.
O tempo mais difícil, é quando não podes avançar nem mais um segundo, e é quando tens de continuar a tentar, porque é quando acontecem os avanços.
- Olur. - Bir İnanmayan kızla görüşüyor.
- Anda com uma miúda IS.
Mina'nın ortadan kayboluşunun yıldönümüydü. Ve hayatta olsa şu anda nasıl görüneceğine dair bilgisayarda bir şeyler yapmışlardı.
Era o aniversário do desaparecimento da Mina e fizeram uma simulação para ver como ela seria se estivesse viva.
Bir dakika yürüyeceğiz. - Tamam be tamam.
- Anda só por uns minutos, ok?
Sen, bana aşık oldun çünkü aynı anda hem bir adam hem de bir canavar vardı.
Apaixonaste-te por mim... porque era um homem... e um monstro.
Ne yazık ki, buna şu anda bir yorum yapamam.
Infelizmente, não posso fazer comentários sobre isso neste momento.
Ve bu rehine krizinin sonu şu anda görünmezken akıllarda bir soru var Başkan'ın sıradaki hamlesi nedir?
E sem final à vista para esta situação com os reféns, uma pergunta permanece... Qual será o próximo passo do Presidente?
En önemli şey şu anda Takehaya'yla birlikle ortak bir düşmanımız oldu ve senin süren azalıyor.
O mais importante é que agora consideramos o Takehaya um inimigo comum, e está a ficar sem tempo.
Ve neler yaptığını hakime bir kez anlatınca tehditlerinden bazılarını anca cezaevinden mail atabilirsin.
E assim que contarmos ao juiz tudo o que anda a tramar, pode mandar-nos essas ameaças por carta a partir da prisão.
Örneğin şu anda, patolojik bir yalancıyı soruşturuyoruz ve o...
Neste momento, por exemplo, o tipo que investigamos é um mentiroso patológico.
Vurulan, Don E ve Blaine ile takılan ve gecenin bir yarısı ortadan kaybolan çocuk.
Aquele que é baleado, que anda com o Don E e o Blaine e desaparece a meio da noite.
Bay Boss'un Utopium ticaretine çomak sokan kim, bir fikrin var mı?
O Sr. Boss sabe quem é que anda a meter-se no negócio do Utopium?
Haydi, sanırım bir şey buldum.
Anda, creio que já solucionei isto.
Bizim işe gelince... Adamlarım gece gündüz çalışarak üstünde Thompson yazılı posta kutusu ve... bahsettiğin türde bir kapısı olan evi bulmaya çalışıyorlar.
Portanto, o meu pessoal anda a trabalhar sem parar para tentar encontrar a casa com Thompson na caixa do correio e uma porta de segurança reforçada.
- Hadi. Babacığının demir yumrukla yönetebileceği yaşanılabilir bir gezegene ihtiyacı var.
Anda lá... o papá quer um planeta habitável para governar com mão-de-ferro.
Şu anda biz konuşurken bir saçmalık yüzünden sorguya çekiliyor.
Está a ser interrogada por causa de uma embrulhada.
Şu anda kutsal bir mekana giriyoruz.
Estamos a entrar num local sagrado.
Eğer bir güneş patlaması varsa şu anda dünyanın bilgi ağını yok ederseniz...
Se houvesse uma erupção solar, se a rede de informação mundial fosse destruída, neste momento...
Şu anda farkında bile olmadığımız bir siber savaşta olabilir miyiz peki?
Poderemos já estar numa guerra cibernética sem nos darmos conta?
Şu anda bir insanı bile Mars'a götüremiyoruz. Yani...
Neste momento, nem uma pessoa conseguimos mandar para Marte, por isso...
Şu anda 7.200 kiloluk, iki milyon dolarlık bu makineye ihtiyaç duyuyoruz ama gelecekte, dahi bir biyofizikçi, bu işi yapan bir başlık ya da kask bulur mu derseniz...
Agora, precisamos desta máquina de dois milhões de dólares e sete toneladas, mas pode perguntar : "No futuro, algum biofísico genial conseguirá inventar um chapéu ou um capacete que o faça?"
Yani bunun işe yaraması için bir yol bulmalıyız.
Anda a brincar connosco há 39 vidas. Portanto, arranjemos uma maneira de funcionar a nosso favor.
O anda, bunun çok saçma bir şey olduğunu anlamıştım.
E nessa altura, eu... Percebi que era uma treta completa, percebe?
Şu anda sana dava açabileceğim yasal bir durum var.
Posso processá-lo agora mesmo.
Aramayı daraltabilirsem bir şansımız olabilir ama ikisinin de şu anda bulundukları bölgeyi bilemezsem izini sürecek hiçbir şeyim olmaz.
- Eu posso conseguir encontrá-los, mas enquanto não souber a cidade em que eles estão, não tenho nada para procurar.
Şu anda başka bir seçeneğim yok, Valerie.
Bem, de momento não tenho outra opção, Valerie.
Öyle bir anda oldu.
Aquilo só... Aconteceu.
İyiyiz ama orada bir şey var.
- Sim... mas... anda algo à solta.
- Şu anda elimizde bir tek onlar var.
- É tudo o que temos de momento.
Gel de şuna bir bak.
Anda cá ver isto.
Bak... Şu anda çok ince bir çizgidesin ve boğazından geçen her şarap kadehi seni biraz daha yoldan çıkarıyor.
Olha, estás numa situação muito delicada e fica pior a cada copo de vinho que bebes.
Beni indirmeye çalışacaktır, kafama sıkabilmek için bir toplantı ayarlamaya çalışabilir.
E não lhe vou perguntar. Anda a ligar-me. Deve querer dar-me um tiro na cara.
Ve garip bir şekilde ilerleyen olaylarda dün kaybolduğu belirtilen, IMF'in global kazanç yönetimi direktörü Richard Seraphin, şu anda tıbbi değerlendirmeye tabi tutuluyor.
E devido a uns acontecimentos bizarros, Richard Seraphin, Director da Gestão Global de Activos do Fundo Monetário Internacional foi dado como desaparecido ontem. Está neste momento a passar pela avaliação médica.
Madem çok konuşkansın, o zaman belki bize neden bir CIA ajanının kayıp bir denizciyi aradığını söyleyebilirsin.
Já que é tão falador, talvez possa dizer-nos porque é que a CIA anda atrás de um marinheiro desaparecido.
Dedikodulara göre antrenörlerden birinin Akademi'den bir polisle anlaşması varmış.
Parece que um dos treinadores anda a vender a um polícia da Academia.
bir ay sonra 33
bir adam var 42
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir arkadaşım var 42
bir adam 202
bir adam var 42
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir arkadaşım var 42
bir adam 202
bir ay önce 34
bir aptal 17
bir araba 43
bir an önce 40
bir ay içinde 20
bir ailem var 30
bir anlamda 46
bir anlamı yok 53
bir adam vardı 32
bir adamın 26
bir aptal 17
bir araba 43
bir an önce 40
bir ay içinde 20
bir ailem var 30
bir anlamda 46
bir anlamı yok 53
bir adam vardı 32
bir adamın 26