English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bu o

Bu o Çeviri Portekizce

481,145 parallel translation
Evet, şey, Halley için biraz süt ısıtıyordum ve biraz tuhaf koktuğunu düşündüm bu yüzden şişenin üzerindeki tarihi kontrol ettim ve "Falı günü" yazıyor.
Então, fui aquecer o leite da Halley, e ele estava com um cheiro estranho, então vi a data que escreveste no biberão, e dizia : "Flerta-feira".
Bu matematik sembolü bile değil. Charlie Brown'un saçı sadece.
Isto nem é um símbolo matemático, é apenas o cabelo do Charlie Brown.
Bu ekibin krank mili gibiyim.
Sou o eixo da manivela desta equipa.
Wallace Shawn'un yalnız yediği filmde bu kadar ses çıkması inanılmazdı.
Não esperava que um filme sobre o Wallace Shawn a comer fosse ruidoso.
Bu numara eski sahibe sökmüştür.
Não, isso podia resultar com o último dono.
Onun adı bu.
É o nome dela.
Bu iş telefonum.
Este é o meu número do trabalho.
Jackie Lynn, üniversite bursu kazandın sandığımızdan beri seninle ilk kez bu kadar gurur duyuyorum.
Jackie Lynn, não tinha tanto orgulho em ti desde que o jornal se enganou e publicou que eras Finalista de Mérito Nacional.
Bu tarz sitelerin çoğunda, mesela YouTube'da, iyi veya kötü oy verenler oluyor ama onlar bu kadar kalifiye değil.
E em muitos destes sites, como o YouTube, temos pessoas a votar a favor ou contra sem terem habilitações para tal.
Bu ne demek, biliyor musunuz?
Sabem o que isso significa?
Birine sizden bahsettilerse ve o kişiyle seks yaptıysanız bu da RT oluyordu.
Se falassem de ti a alguém e fizesses sexo com essa pessoa, isso era um retweet.
Çünkü bu öğrenci kredilerinin, âdeta küçük işletme kredileri olduğunu erkenden anladım, buradaki işletme de sizsiniz ve çok da iyi bir işletme olmayabilirsiniz.
Porque percebi logo no início que estes empréstimos a estudantes são basicamente créditos a pequenas empresas, o negócio somos nós, e talvez não sejamos um bom negócio.
Adına "küçük işletme kredisi" deselerdi 18 yaşındaki hiçbir çocuk bu krediyi çekmezdi.
Se lhe chamassem crédito a pequenas empresas, nenhum miúdo de 18 anos conseguiria o crédito.
Tour de France'i yedi kez, her seferinde madde kullanarak kazandı ama bu sayede kanser araştırmaları için 100 milyon dolar toplamayı da başardı.
Ele ganhou a Volta à França sete vezes, sempre sob o efeito de drogas, mas graças a isso conseguiu angariar 100 milhões para a investigação do cancro.
Adamların işi bu.
É esse o trabalho deles.
"Silahlı saldırgan montunun içine uzanıp'Allahuekber'diye bağırdı ve Brianna diye bir kadın tarafından anında yumruklandı. Kadın'Bu akşam olmaz canım, bugün doğum günüm.'dedi."
"O homem armado enfiou a mão no blusão, gritou'Allahu Akbar'e levou logo um soco na cara de uma mulher chamada Brianna que disse :" Hoje, não, querido.
Elinizden gelen bu muydu?
Isto era o melhor?
NYU Sinema Bölümü'ne girdim, ki o zaman bu bir mucizeydi.
Tipo, fui para a escola de cinema da NYU, que era um milagre, na altura.
Sonra, 23 yaşına geldiğimde, Dave Chappelle ile Beceriksizler'i yazdık, yani bu esnada başarılarla kendimi tatmin etme sistemim harika işliyordu. Ta ki işlemeyene dek.
Depois, aos 23 anos, eu e o Dave Chappelle escrevemos Half Baked, por isso, por essa altura, o meu sistema de me manter à tona através de feitos estava a resultar lindamente até que parou.
Hepsinin yan etkileri var, kilo almak olsun, zayıflamak olsun, mide bulantısı, sersemlik, hafıza kaybı... Ki bu mesleğim için kötü. En kötüsü de sik sorunları.
Têm sempre efeitos secundários, quer seja aumento de peso, perda de peso, náuseas, zonzeira, perda de memória, o que, no meu trabalho, não é bom, e, o pior de tudo, problemas com a pila.
Polisliğin en kötü tarafı bu da değil.
E isso nem é o pior de ser polícia.
"Bu, kocam Steve'in anısına."
E ela : "Esta é para comemorar o meu amor pelo meu marido Steve."
Şimdi bu kötü durumda elimizden geleni yapıyoruz. "
Agora, estamos a tirar o melhor partido de uma situação má. "
Irkçılığı bitirmenin bir yolunu buldum bu arada.
Acho que descobri uma maneira de acabar com o racismo, já agora.
Bu yüzden radyo yarışmalarında ödül oluyor zaten.
É por isso que é o prémio de concursos de rádio.
Evet, bir ünlüyle tanışırsam ve iyi anlaşırsak, günü birlikte geçirirsek, beni severlerse bu, hoşuma gidiyordu.
Sim, e se eu conhecesse uma pessoa famosa, se nos déssemos bem, passássemos o dia juntos e ela gostasse de mim, eu ficaria todo contente.
Bu arada Chappelle's Show'u pek bilmiyorsanız Comedy Central'da bir skeç programıydı.
Se não sabem muito sobre o Chappelle's Show, era um programa de sketches no Comedy Central.
Evet, yani yapılması gereken bu ama benim babam olsaydı " Neal'ın filmine dair eleştirini okudum.
Sim, é isso que se deve fazer. Mas acho que o meu pai teria escrito : " Li a sua crítica ao filme do Neal.
Chappelle's Show tuttuğunda tekrar ilgilenmeye başladı ama ben bu sefer " Ya, hadi ama.
E, quando o Chappelle's Show se tornou popular, voltou a interessar-se, mas eu disse, do tipo : " Eu não...
"Bu tarz bir şey demiştim ama böyle 70'ler tarzı, klişe bir şekilde söylememişimdir." dedim.
E eu disse : "Lembro-me desse sentimento. Acho que não o teria dito de uma forma tão parola e à anos 70."
Bu arada telefon reklamlarında bunu söylemiyorlar.
O que, já agora, não consta nos anúncios publicitários.
Raymond, bu Cooper.
Raymond, é o Cooper.
Ve ben de bunu bu görev gücünün dünyayı daha güvenli bir hale getireceğine içten inandığım için yaptım.
Alinhei porque acreditei genuinamente que este grupo de trabalho torna o mundo mais seguro.
Reddington'a göre, bu Architect'in işiydi, bir bedel karşılığı, tasarlayıp, tertip ederek mükemmel suçlar gerçekleştiriyor.
O Reddington diz que foi obra do Arquiteto, que, por um preço, planeia, prepara e executa o crime perfeito.
Bu sadece tavşan deliğine ilk adım.
- Não. Este é apenas o primeiro passo na descida pelo buraco do coelho.
Öldüğünü öğrenene kadar Richard Game'in bana söyleyecekleri umurumda değildi artık bilmek istediğim tek şey bu.
Não queria saber o que o Richard Game tinha a dizer até descobrir que tinha morrido e agora é só o que quero saber.
Bu yüzden bundan senin kadar nefret ediyorum, fakat ortadan kaybolmasıyla ilgili soruşturma...
Isto também não me agrada, mas o inquérito ao seu desaparecimento...
Bu işi oldukça güzel yapacağına inanıyorum.
Bem, acho que isso vai fazer o trabalho bastante bem.
Gerçekten neler olduğunu keşfetmek, bu noktada, Christopher Hargrave'i önemseyen insanlara büyük bir farklılık getirecektir.
Descobrir o que realmente aconteceu faria uma grande diferença para as pessoas que gostavam do Christopher.
Bütün yapabildiğimiz bu mu?
É tudo o que temos?
Bu da Kara Kitle orada bir yerde demektir.
O que significa que a Missa Negra está algures ali.
Bu demek oluyor ki hala hayatta.
- O que significa que está vivo.
Bu kirli işi finanse etmek için kullandığı kredi kartı var fakat veriler şifreli ve ona erişemiyorum. Yardımın lazım.
Tenho o dispositivo que o depositante usou para financiar esta maldade, mas os dados estão encriptados e não consigo acedê-los.
Virginia'nın ölüm cezasına yeri, bu yüzden Lonnie Perkins'i oraya gönderiyorlar.
É onde está o Corredor da Morte da Virgínia. - Daí mandarem o Perkins para lá.
Perkins'in bu gece idam edilmesi planlanıyor.
O Perkins tem a execução marcada para esta noite.
Bu doğru olsa bile, cezaevinin işletim sistemi fiziksel olarak internetten ayrılmıştır.
Mesmo assim, o sistema operativo está fisicamente separado da Internet.
Bu ne?
O que é isto?
Lonnie Perkins'i serbest bıraktığınızda, size bu kontrolü geri vereceğim.
Quando libertar o Lonnie Perkins, devolvo-lhe esse controlo.
Bu, şu an gönderdiği verileri iletmek içindir.
Destina-se a transmitir dados, que é o que está a fazer.
Birinin cinayetimi itiraf etmesi neden bu kadar önemliydi?
E porque é que era tão importante que alguém confessasse o meu homicídio?
Bu Levine.
É o Levine.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]