English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bu onun

Bu onun Çeviri Portekizce

20,590 parallel translation
Eğer Catherine zindandayken o düşmanca notu bıraktığına ve banyondaki fareden sorumlu olduğuna dair ifade verirsen bu onun oğlunu zehirleyebileceğini kanıtlar.
Se testemunhardes que a Catarina deixou um bilhete ameaçador e uma ratazana morta na vossa banheira enquanto esteve presa na masmorra, isso provará que ela pode ter envenenado o filho. Quem nos assegura do contrário?
Connaver'ın bir çeşit aygıtı çaldığını söylediler. Bu onun gemilerini koruyor.
Souberam que roubaram um aparelho que protege a nave dela.
Julian belki söylemiştir ama bu onun Pineview'dan ilk firarı değil.
Talvez o Julian te tenha contado, mas esta não foi a primeira vez que ele fugiu de Pineview.
Bu onun alması gereken bir karar.
Isso é uma escolha dela.
Bu onun grubuydu.
Era o grupo dele.
Hayır, bu onun fikriydi.
Não, isso foi ideia dela.
- Bu onun odası mı?
- Esse é o quarto dela?
Eliza dahidir ama bu onun karakterine çok aykırı.
A Eliza é um génio, mas não faria isso.
Bu onun hatası değildi.
- A culpa disto não é dele.
Bu onun tüm haklarını, imtiyazlarını ve gelirini elinden alacak.
Privá-la-ia de todos os seus direitos, privilégios e rendimentos.
Bu onun fikriydi hem de.
Isso foi ideia dela, não minha.
Bu onun yatağıydı..
Essa era a cama dele.
Bu onun atı.
Aquele é o cavalo dele.
Bu onun kardeşi, yardımcı olmak istiyor.
É a irma dele. ele So quer ajudar.
Bu onun daha az şiirsel ve daha iğrenç bir versiyonu.
Portanto, esta é uma versão mais nojenta disso.
Bu onun sorunu, değil mi?
Isso é problema dele, não é?
Bu onun tam buradan çekmiş olduğu bir resim.
Esta é uma fotografia que ele tirou aqui.
Onun kutsallığıyla tanışmak için çektiğiniz bu çetin yolculuğunuz için tanrı hepinizi kutsasın.
Bem-vindos. Que Deus vou abençoe a todos, por terem feito uma viagem tão árdua como esta, para poderem encontrar-se com Sua Santidade.
Tamam, sen onun dedesisin, ama bu ne kadar zor olabilir ki?
Sim, voce está seu avô, mas quão difícil é isso?
Onun bu işle ilgisi yok.
Eles foram, mas ele a levou. Por que?
Bu da onun zehirlenmediğini ve senin masum olduğunu kanıtlar.
Estais a oferecer-me uma compaixão, uma estima que raramente tive convosco durante anos.
Şimdi, burada halk olarak, ülke olarak bir araya gelip onun bu terör hükümdarlığına son vermeliyiz.
Temos de nos unir, como povo, como país, para que o seu reino de terror termine aqui e agora.
Bu işin içinde Ghost'un yanında kaldığın sürece onun için yapmaya devam edeceksin.
E enquanto continuares nesta coisa com ele, vais fazê-lo pelo Ghost para o resto da vida.
Bu da onun yeni Ulusal Güvenlik Bakanı.
Aquele é o novo Ministro de Segurança do Estado.
Bu şehir Zoom'a... ve onun emirlerini yerine getiren bizlere ait.
Esta cidade pertence ao Zoom e aos que têm valor para serem agentes dele.
Bütün bu şeyler onun için daha önemli.
Todas essas coisas são mais importantes para ele do que tu.
- Ne dediğimi biliyorum. Bu çocuğun adını Tom koymazsan onun ne yapacağını da biliyorum.
Eu sei aquilo que disse, e sei aquilo que ele fará se não chamares àquele rapaz "Tom".
Bu konudan sana bahsetmemin onun hoşuna gideceğini sanmıyorum.
Duvido que ela goste que eu discuta isso consigo.
Bu sadece onun sorumluluğunda değil.
A culpa não é só dele.
Bu yüzden zamanla onun hakkında, Romantik bir nostaljiyle, ikinci bir şansı hakettiğini düşündüm. Ama aynı zamanda bir doktorum.
Eu tenho aquela ideia romântica e tradicional de que todos deveriam ter direito a uma segunda oportunidade, mas eu também sou médica, uma cientista, e, de certa maneira, uma artista.
Onun bu işle bağlantısı ne?
Como é que ele está ligado a tudo isto?
Onun bu resimdekilerle ilgisi ne?
O que é que ele tem a ver com todos os que estão nesta fotografia?
Yani bu... Bu gurur Iris ve benim, onun hakkında konuşurkenki gururumuzun sebebi her şey çok farklı olabilirdi.
Então, esse orgulho que vês quando eu e a Iris falamos dele, é porque as coisas podiam ter sido bem diferentes.
Sistem onun çocukluğunu elinden aldı ama bu kadarı yetmeli.
O sistema privou-o da infância, e, isso é o suficiente.
Bu dükkan onun annesine ait.
A loja pertence à mãe dela.
Adamı sadece lobide gördüysen eğer, onun hakkında bu kadar şeyi nereden biliyorsun?
Se tudo aquilo que fizeste foi ver o tipo no "hall" de entrada, como é que podes saber tanto sobre ele?
Yani Teresa doğum yaptığı zaman, bu yerin onun için en güvenli yer olacağını mı düşünüyorsunuz?
Então, quando a Teresa finalmente tiver o bebé, achas mesmo que este é o melhor sítio para o ter?
Desteğimize ihtiyacı var, çünkü onun durumunda stres bebeğin erken doğmasına neden olabilir, bu demek oluyor ki sen ben biraz sakin olacağız, eteklerimizdeki taşları bebek doğana kadar bekleteceğiz.
Precisa de apoio porque, neste momento, o stress em que ela está pode levá-la a entrar em trabalho de parto. Então, isso significa que você e eu, vamo-nos acalmar e guardar as discussões para depois deste bebé nascer.
Onun vücudu virüsü yeniyor, ve bu da bizim virüsü yenmemizi sağlayacak.
O corpo dele derrotou o vírus e isso... irá ajudar-nos a derrotá-lo.
Bu da onun için iyi gözükmüyor.
Isso também não parece nada bom para ele.
Onun gelişini beklerken kral size bu güzel şehrimizin en iyi konukseverliğini göstermek için sizinle bizzat benim ilgilenmemi talep etti.
Enquanto a esperamos, o Rei pediu-me pessoalmente que lhe proporcionasse a melhor hospitalidade que a nossa grande cidade tem para oferecer.
Onun için üzgünüm bu arada.
Peço desculpa por isso, já agora.
Bu soğuk hava onun işini bitirir.
Este ar frio poderá acabar com ele.
Eğer bu şey her neyse onun için doğru frekansı bulursam burada benimle olduğunuza sevineceksiniz.
Encontrando a frequência certa, o que quer que seja aquela coisa... Digamos que vocês vão ficar felizes por estarem aqui comigo.
Elbette onun durumundaki biri için doğal bir şey bu.
Claro que é natural para alguém na sua condição.
Evet, Darryl de öyleydi ve bu Eddie'yi, onun göğsüne üç el ateş etmekten alıkoymadı.
Pois, também o Darryl, e isso não impediu o Eddie de lhe fazer 3 buracos no peito.
Bu şeyin, bir adamdan ve onun yara almış egosundan daha büyük olduğunu hatırlattın.
Lembraste-me de que a vida é curta demais para ficar de ego ferido.
Onun işi bu zaten.
É assim que ele funciona.
Ve onun bu zayıf teknikleriyle ulusal şampiyon olduğunu hatırlatırım.
E não se esqueça que você é uma campeã nacional por causa das técnicas fracas dele.
Aslında bu sizin kabul konuşmanız ama aslında onun kendi kabul konuşması olması gerekmez mi?
Isto é para a introdução do seu discurso de aceitação, mas não deveria ser para a aceitação dela?
Bu sabah erken saatlerde, Allan Eiger ve onun eşi Diamond Gölünde balık tutmaya gittiler O çoğunun sorusuyla karşı kaşıya geldiğinde.
Esta manhã, Allan Eiger e a esposa foram pescar no Lago Diamond quando se confrontaram com essa mesma pergunta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]