English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bılıyorum

Bılıyorum Çeviri Portekizce

216 parallel translation
Tabiatımıza aykırı bılıyorum ama biz de sana hediye aldık.
Sei que é um anti-clímax mas também te compramos presentes.
Her şeyden bıkıp sıkılıyorum.
Farto-me de tudo.
Orada bir içki içiyorum ve parmak izlerimi etrafa bırakıyorum. Oradan ayrılıyorum ve birisi onun işini bitiriyor.
Bebo e deixo lá as minhas impressões digitais.
Niçin böyle göze batan bir şekilde hayatta bırakılıyorum?
E porque ficarei eu tão ilustremente vivo?
İstediğiniz kadar çok aday gösterebilirsiniz ve bu prosedürün nasıl işlediğini göstermek amacıyla geçici olarak kürsüyü bırakıyorum.
Lembrem-se, podem nomear quantas pessoas quiserem.
- Çok güzel. Detayları ekibime... ve siz Ulusal Havacılık Klübü centilmenlerine bırakıyorum.
Os detalhes estarão a cargo do meu pessoal e dos senhores do Royal Aero Club.
Anlıyorum. Sizin gibi olanların, sadece sizin gibi oldukları için, hakir görülüp katledildiğini ve birinin en temel hakkından yoksun bırakıldığını görmenin nasıl bir şey olduğunu nasıl anlatabilirim?
Como posso eu fazer a vossa carne saber o que é ver quem é como nós, e só porque são como nós, desprezados, chacinados e pior... a quem negam a decência que é o direito de um ser humano?
Ama her tarafı nasıl karman çorman bırakıyor anlamıyorum.
Não entendo como é que ela mantém isto em tamanha desordem.
Ben ikisini baş başa bırakıyorum ve ayrılırken onların bir kez daha yalnız kalabildikleri için mutlu olduklarını farketmemek elimden gelmiyor.
"Ao anunciar a minha saída, reparo que ficam aliviados " por finalmente voltarem a estar sozinhos.
Tatlılığını ıssızlıkta bırakıyorum, minik kız. Sadece bekle.
Vou desperdiçar a sua doçura, minha pequena, espere para ver.
De ki ona Jacques Usta, bunun karşılığında benden ne isterse vereceğim. Marianne dışında istediği kişiyle evlenmesi için onu özgür bırakıyorum.
Diga-lhe, mestre Jacques, que se assim é, ele poderá esperar tudo de mim e que, excepto Mariane, deixo-lhe a liberdade de escolher a mulher que quiser.
Kılıcı bırakıyorum.
Eu largo a espada.
Sevgili arkadaşım, mütevazılığımı bir kenara bırakıyorum, yazıların mükemmel.
Meu caro amigo, eu concordo humildemente com tais considerações Ainda bem.
Bu işleri becerebildiğimi pek sanmıyorum ama... bazı eşyalarımı burada seninle bıraksam nasıl olur?
Não sei se serei bom nisto... mas o que acha de eu deixar algumas coisas aqui consigo?
Çok para bıraktığını sanmıyorum çünkü kocası altı yıl önce ölmüştü ve ondan kalan parayla yaşıyordu.
Tenho a ideia que ela não deixa muito dinheiro... porque o seu marido morreu há seis anos... e que vivia muito bem sem fazer nada.
Şimdi, zavallı günahkar yaşamımın sonuna varmış saçlarım ağarmış gençliğimde tanık olduğum olağanüstü ve korkunç olaylara dair gördüklerimi, bu parşömen üstünde bırakmaya hazırlanıyorum. Efendimizin doğumunun 1327. yılının sonuna doğru idi.
Tendo chegado ao fim da minha vida de triste pecador, com o cabelo já todo branco, vou deixar, neste pergaminho, o meu testemunho dos acontecimentos admiráveis e terríveis que assisti na juventude, no final do ano do nosso Senhor de 1327..
Neden olmasın, arka koltuğuma bıraktığı tüylerine bayılıyorum.
Sim, eu adoro pêlos de cão na traseira.
10.000 dolar karşılığında Bay McCoy'u serbest bırakıyorum.
Entretanto, Sr. McCoy tem uma fiança de 10 mil dólares.
Bırak üç yıl öncesini, ben dün geceyi bile hatırlamıyorum ki patron.
Mal recordo a noite passada e vou recordar uma coisa com 3 anos?
Nasıl olmuş da Emily Keen İngiltere'yi bırakıp bu uygarlaşmamış ülkeyi tercih etmiş anlamıyorum.
Não consigo imaginar como é que a Emily Keen pôde abdicar da Inglaterra em troca deste país menos civilizado.
L. Angeles'a döndükten sonra bırakıyorum.
Levo-os de volta a Los Angeles, e acabou-se!
Hadi ama B. Sana takılıyorum biraz.
Vá-lá, B. Sabes bem que eu estou sempre a brincar.
Sana tamamen katılıyorum. Anneniz bana Bıçak Yarası'ndan bahsetti.
A sua mãe falou-me de Um Golpe.
Bu aşağılamaya neden defalarca maruz bırakılıyorum?
Por que sempre devo ser exposto a essa degradação?
Sanmıyorum ama öylelerse serbest bırakılırlar.
Se forem, serão libertados.
B'Elanna, ben doktor değilim, ama, sana her ne yaptılarsa ciddi bir şekilde dayanıklılığının tükenmesine neden olduğuna inanıyorum. Yapabileceğin hiçbir şey yoktu.
Agredida... mas você não foi agredido fisicamente.
Bu b.ka bayılıyorum, sen de öyle değil mi?
Adoras esta porcaria, verdade?
Bu uçağı ve yolcuları rehin alıyorum Abu Jaffa serbest bırakılıncaya dek.
Mantenho o avião e os passageiros até o Abu Jaffa ser libertado.
Katılıyorum ama şu anda B'Elanna'yı bırakamam.
Farei questão disso.
Bir aileyi, bebeği ve uzun vadeli bağlılıkları bırak, bir kadınla... ... bile yeteri kadar uzun bir süre beraber kalamıyorum.
Não tenho tempo que chegue para ficar com uma mulher, quanto mais para ter família, filhos e compromissos a longo prazo.
Izgarada çalışıyorum diye mi kendimi aşağılık hissettirmeye çalışıyorsun, B?
Porque tens que fazer-me sentir inferior, por estar no grelhador, B?
15 yıldır F.B.l için çalışıyorum ve bu araştırmaları yürütüyorum.
Estive no F.B.I. 15 anos, em todos os tipos de investigação.
Jon'a kendi açılışını bıraktırdığına inanmıyorum.
Não acredito que obrigaste o Jon a deixar a inauguração dele.
Özür dilerim.Hatırlıyorum da sana, erkek olmanı söylemiştim kılıbık olmanı değil.
Desculpa-me. Lembro-me de dizer, sê um homem, não um maricas.
Nasıl yapabildin... Bunu bana... ~ İnanamıyorum beni bıraktığına... ~ İnanmıyorum, bu bir veda olamaz.
~ Como me pudeste fazer aquilo... ~ Não acredito que te vais embora,
Seni bırakmıyorum. Kimse tamamen başarılı olamaz.
Ninguém consegue acertar logo à primeira.
21. yüzyılın başyapıtları olan, dört boyutlu kadınları da içeren tüm kolleksiyonumu... en çok takdir eden kişiye bırakıyorum - -
Venho por meio desta legar minha colecção toda, incluindo a obra-prima do século 21 Mulher em Quatro Dimensões... para a pessoa que mais apreciou esta obra
Sadık uşağıma, yıllarca hizmetine karşılık çok az miktarda nakiti, her 20'de 1'i 20 taksitle ödenecek şekilde bırakıyorum.
ADVOCACIA 900-B EXECUTOR E ADVOGADO 900-C SOLICITADORES " Ao meu fiel mordomo, pelas décadas de serviço, deixo uma ninharia, a pagar em 20 prestações iguais de 1 / 20 de ninharia cada.
Paranın değerini hiç öğrenememiş, tembel, şımarık oğlum Tandy 10 milyon $'lık servetimi sana bırakıyorum.
Ao meu preguiçoso e mimado filho, Tandy, que nunca aprendeu o valor do dinheiro, deixo toda a minha fortuna de 10 milhões de dólares. "
Dinle nasıl hissettiğini anlıyorum fakat, onu bırakmalıyız.
Escute, eu sei o que você sente, mas você tem que deixá-la ir.
Evet. Kılıç kormkumu yenmeye çalışıyorum çünkü beş yaşındayken korsan kıyafetli bir adam beni kulağımdan bıçaklamıştı.
Estou a tentar ultrapassar o meu medo de espadas, porque um homem vestido de pirata me cortou a orelha aos 5 anos.
Onu Londra'da arkamda bıraktım... ve şimdi genç bir adamla takılıyorum.
Deixei-o em Londres... e agora ando pela cidade com um gajo novo.
O olduğuna inanamıyorum. Canavarı geçen defa serbest bırakan o ise Sırlar Odası'na nasıl girileceğini biliyordur. - Bu da bir başlangıç.
Não posso acreditar que seja ele, mas se ele soltou o monstro da última vez, sabe como entrar na Câmara.
Ama salonun ortasında kutularını bırakıyor ve ben de takılıyorum ve...
Mas ele deixa caixas na entrada! Eu quase caí e...
Şimdi gördük işte... şunu söylemeliyim ki, sizin gibi birinin... bırakın çocuklarımıza öğretmelik yapmak, elini kolunu... sallayarak sokaklarda dolaşmasına nasıl izin verildiğini dahi anlamıyorum.
Bem, agora já vimos... e tenho de dizer-lhe que não compreendo... como alguém como o senhor pode andar à solta nas ruas, e muito menos como pode ensinar na nossa escola junto dos nossos filhos.
Muad'dib'in kabul edeceğinden nasıl emin oluyorsun? Bunu Uzay Loncasına bırakıyorum.
Mas, o que te leva a pensar que Muad'dib vai aceitar isso fantasmas?
O işi nasıl bıraktın, anlamıyorum.
Não acredito que tenhas desistido.
nasıl göründüklerini hatırlamaya çalışıyorum çünkü... sürekli görmeye alıştığım bir adamdı ve... farklı bir izlenim mi bırakmışlardı?
A tentar lembrar-me de que aspecto tinham, porque... Bem, um dos homens que eu costumava ver devia ser... Eles tinham uma expressão aparvalhada?
bu konuşmaya değmeyecek kadar açıktır ve düşünmeyi size bırakıyorum. İşte 1985 ;... uluslararsı terörizmin ortadoğuda zirveye çıktığı yıl.
Bem isto foi 1985 - o ano extremo do terrorismo internacional no Médio Oriente.
- Ben de onun kadar ciddiye alıyorum işte bu yüzden, beş yılın ardından, sonunda tatile çıkmaya ve yetkileri bana bırakmaya karar verdi.
- Levo isto tão a sério quanto ele e é por isso que, depois de cinco anos, decidiu finalmente ir de férias... e deixar-me responsável.
- Artık değil, ama işi şansa bırakmıyorum, ta ki biz bu insanların Dr Jackson'ın içine nasıl girdiğini belirleyene kadar.
Já excluímos essa possibilidade, mas nao vou correr riscos ate podermos determinar como foi que estas pessoas adicionais penetraram no Dr. Jackson.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]