Durum şu ki Çeviri Portekizce
229 parallel translation
Durum şu ki küçük hanım, ne pahasına olursa olsun bulmam gereken biri için İsveç'i tamamen kapsayan bir seyahatteyim.
Sabes, Irmã, estou a fazer uma viagem pela Suécia à procura de uma pessoa que tenho de encontrar a todo o custo.
Durum şu ki kızınız evliliğin sanıldığından daha ciddi bir şey olduğunu, işin ucunda hayat boyu mutlu ya da mutsuz olmak bulunduğunu, ölene kadar sürecek bir evliliğe temkinli yaklaşmak gerektiğini söylüyor olabilir.
É verdade que a vossa filha pode argumentar que o casamento é uma coisa muito importante, que implica ser-se feliz ou infeliz toda a vida, e que um compromisso que vai durar até á morte nunca deve ser feito sem se tomar grandes precauções.
Şey, durum şu ki... Bay Walker'ın bebeğini New York'a geri götürmek istiyorlar.
Bem, parece-me que... gostariam de levar o bebé do Sr. Walker para Nova York.
Durum şu ki, kıtlığın esir aldığı Lombok adasında... insanlar birkaç avuç pirinçla hayatta kalmaya çalışıyorlar.
... a situação, sobrevivendo com alguns punhados de arroz... nesta ilha faminta de Lombok. Mas não se esquece as faces.
Bak, durum şu ki...
A questão é que sempre enchemos o clube, certo?
Durum şu ki, topları bizimkilerden daha büyük ve sayıca daha çok.
A situação é que os seus canhões são maiores que os meus e em maior número.
Tüm saygımla Sir Henry, durum şu ki, General Wellesley Teğmen Sharpe ve adamlarını benim emrime verdi.
Com todo o respeito, Senhor Henry, a situação é que... o General Wellesley pôs o Tenente Sharpe e os homens dele à minha disposição.
Durum şu ki, sadece 2 gün burada kalacaklar.
Mas só vão ficar cá dois dias.
Durum şu ki. Burada sadece bir oda var.
A situação é mais ou menos esta...
Durum şu ki, onu gerçekten özlüyorum.
A questão é que tenho muitas saudades dela.
Durum şu ki, o kanuna göre onlar Goa'uld malıydı.
Segundo essa lei, eram propriedade dos goa'uid.
Durum şu ki, emir aldım.
O problema é que eu tenho ordens, Princesa.
Bakın, durum şu ki, ben nadir bulunan bir Şerif Woody bebeğiyim ve bunlar da benim ekibim.
Sou um Xerife Woody raríssimo e eles são o meu grupo do Rodeio.
Durum şu ki Kat...
A questão é, Kat...
Durum şu ki, o haklı olarak hapsedilmişti.
Bem, ela foi presa com justa causa.
Um, durum şu ki son dört yıldır beraber çalışıyoruz. Senin farkındaydım ve düşündüm ki oldukça ilgi çekici bir insana benziyorsun.
Trabalhamos juntos há quatro anos e sempre reparei em ti e pensei que tens ar de ser uma pessoa muito interessante.
.. ve kertenkele adamlar..... fakat durum şu ki, bütün bunların hiçbiri, Albay, sizin küçük sırrınız ile karşılaştırılamaz.
E as pessoas-lagarto, mas nada se compara ao vosso segredo.
Durum şu ki...
Bem, isso aconteceu porque...
Durum şu ki babanın tutuklanması duygularını kontrol edememesi diğer çocukları tehlikeye sokuyor.
Pelo facto que o pai... foi preso, porque... não conseguia controlar as suas emoções... pondo em perigo outras crianças.
Durum şu ki...
É que...
SAYIN BAŞKAN DURUM ŞU Kİ
Não tenho que sair até que me deixe.
Durum şu ki, onun yerine karar almak durumunda olabiliriz.
A questao e que estamos na posiçao de ter de decidir por ele.
Durum şu ki... Eğer beyaz değilsen ne kadar bildiğin de önemli değildir.
- O facto é que, quando se é de cor... não interessa aquilo que uma pessoa sabe.
Durum şu ki, Steve...
O que se passa, Steve...
İkinizi de bundan korumaya çalışıyordum, ama... durum şu ki, annenle ben hapse girebiliriz, gerçekten başka seçenek yok.
Kirsten... Tinha esperança de puder proteger ambas disto para sempre, mas... dadas as circunstâncias, a tua mãe e eu enfrentamos a prisão, não há escolha possível.
İkinizi de bundan korumaya çalışıyordum, ama... durum şu ki, annenle ben hapse girebiliriz, gerçekten başka seçenek yok.
Tinha esperança de puder proteger ambas disto para sempre, mas... dadas as circunstâncias, a tua mãe e eu enfrentamos a prisão, não há escolha possível.
Durum şu ki penis gösterme oyunu, bu restoranda yapılması gereken şeyler için bir katalizör rolü oynadı.
O ponto é, O de ensinar o ideal foi o catalisador Para a mudança que o restaurante tanto necessitava.
Durum şu ki karısı 9 aylık hamile gibi.
Mas a questão é : a mulher dele está grávida de nove meses.
Durum şu ki um, benim acil bir işim çıktı.
Acontece que, tenho que sair por causa de um trabalho.
Durum şu ki senin bu binada yerin yok.
O que se passa é que, não temos permissão para te ter neste edifício.
Durum şu ki, önceki insani varlığını istekli bir şekilde doğru şekle koyabilmelisin.
O que quero dizer e que tem de estar disposto... a colocar a sua existência humana anterior no contexto certo.
- Durum şu ki- -
O que quis dizer foi que ela é...
Durum şu ki... bildiğiniz gibi.. bir çeşit bildiri yapılacak...
E a situação é... bem... sabem... foi assim meio... anunciado que...
Görüyorum ki, bu akşam içki su gibi akıyor ki bu iyi bir şey çünkü bu durum evimiz için iyi, ev için iyi olan da size iyi gelir.
Vejo que, hoje, o pessoal está a beber muito... Isso é bom. É bom para a casa e isso é bom para mim.
Şu anda bütün işlerimi tek bir kişiye terk edebileceğimi söylüyor, bu durum daha da kötüleşmeden, ki kötüleşecek.
- OK. ele disse que, neste momento, eu posso entregar todas as minhas responsabilidades e negocios, a pessoa pessoa só. antes que piore, o que irá acontecer.
- Lydia için talihsiz bir durum olsa da bundan şu yararlı dersi çıkarmamız gerekir ki kadındaki erdem kaybı telafi edilemez.
Por favor! Por muito infeliz que este acaso seja para a Lydia, poderemos extrair uma útil lição de tudo isto : Que a perda de virtude numa mulher é irreversível.
Şu anki durum tipik gerkinlik karakteristiği, ama şunu söylemeliyim ki bu aralar birlik beraberlik olma zamanı dır.
A situação pode ser caracterizada de tensa, mas dificilmente podemos dizer que eles estão a ficar violentos.
Söylemeliyim ki, acil durum çağrısını yapmasaydım, şu anda hayatta olmayabilirdi.
Atrevo-me a dizer que se não estivesse aqui para ligar ao 112, ela poderia ter morrido.
Düşünüyorum ki, talihsiz olan şu, bu durum tamamen beklenmiyor değildi.
Estou a pensar que, infelizmente, este cenário não era inesperado.
Konu şu ki, onun için çalışmak gerçekten aşağılayıcı bir durum.
- Querias era que eu adormecesse. Desde que te cales...
Bu iğrenç bir durum ama, gerçek şu ki, bu sorunu kendi aramızda çözmeliydik. - Bu benimle onun arasında birşeydi.
Mas a questão é entre mim e ela.
Bugünkü durum çok güzel bir örnek. Şu karışıklığa bakarmısın. Bunun neresi iyi olabilir ki?
Bem, se não fosse por isso nos não teriamos nos conhecido.
Sorun şu ki, patronum henüz bunu bilmiyor, yani tamamiyle sinir bozucu bir durum.
O problema é que o meu chefe, ainda não sabe disso, e isso deixa-me totalmente frustrado.
Sorun şu ki durum çok garip.
Mas a minha situação é assim para o esquisito.
Bu yıl katılım çok fazla, şu an ki durum hızlı bir yarış olacağını gösteriyor.
A temperatura está alta este ano, dando ao momento boas condições, para uma corrida rápida.
Biliyorum ki, şu anki durum sizler için çok zor.
Sei que a situaçao actual tem sido dura para todos.
Ve gerçek şu ki bu ülkeyle ilgili korkunç bir durum söz konusudur, öyle değil mi?
E a verdade é que há algo terrivelmente errado com este país, não há?
Şu anki durum göz önüne alındığında hayır demeliyim ama bugün bana karşı o kadar iyiydin ki- -
Dada a crise atual, estou tentada a recusar, mas como me tens tratado tão bem...
Durum şu ki, dışarısı buz gibi soğuk.
Bem, por um motivo... está muito frio lá fora.
Pekala, durum şu, Bob. Görüyorum ki avukat çağırmamışsın, bu bana ne anlatıyor biliyor musun?
Bem, é o seguinte, Bob ainda não chamou um advogado...
Durum şu ki, Wraithler kazandı.
O ponto é :