English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ F ] / Fark

Fark Çeviri Portekizce

71,601 parallel translation
Bay Smithers, fark ettim de fabrikanın Nükleer Güvenlik dergisine bedava aboneliğim altı ayını dolduruyormuş.
DAR GRAXA BEIJAR O RABO Sr. Smithers, reparei que a subscrição gratuita da revista "Segurança Nuclear" já atingiu os seis meses.
Bay Burns, öneri kutusuna kimsenin bir şey atmadığını fark ettim.
Mr. Burns, reparei que nunca ninguém coloca sugestões nesta caixa.
Baba, ne yapıyoruz biz? Çok değerli çocukluk anımı kurtarıyorum. Bunun, benim çocukluk anım olacağının ve çokta değerli olmayacağının farkındasın, değil mi?
Homer, antes de desistires, falei com alguém que sabe um pouco de xadrez pelo Skype.
Yas tutacak zamana ihtiyacın olduğunun ve şu anda geleceği düşünmenin daha da zor olduğunun farkındayım ama benimle gelebilirsin.
Sei que precisas de tempo para fazer o luto é é demasiado difícil pensares agora no futuro. Mas podias vir comigo.
- Fark etmez.
Isso não faz diferença.
Bütün farkındalığın ötesinde değişti.
Tão mudado que já não o reconheço.
- Onların neyden bahsettiklerinin farkındayım.
Eu sei a que é que eles se referem.
Onun şöhretinin farkında mısın.
Mas tu conheces a reputação dele.
- Evet, onu ben de fark ettim.
- Também reparei.
Dün gece bahçenize bir çeşit kimyasal sıktığınızı fark ettim.
Vi-te a deitar um químico qualquer na relva a meio da noite.
- Ne fark eder Bunchen?
- O que interessa isso, Bunchen?
Şu an ne konuştuğunun farkında mısın?
- Sabes o que pareces?
Sen ne konuştuğunun farkında mısın?
- E tu?
Arada fark var.
Há uma diferença.
Bunun farkına çok geç vardık, ama bunun sebebi Alpe idi.
Descobrimos tarde demais, mas a razão dela ficar louca era por causa de um Alpe.
Gözlerinin ne kadar güzel olduğunu hiç fark etmemiştim.
Nunca tinha reparado o quão lindos são os teus olhos.
Farkında olduğumdan değil.
Não que eu saiba.
Bayan Cutler'ın bu sabah öldüğünü fark etti.
Ela encontrou a Sra. Cutler.
Eve'ı terk ettiğimizin farkında mısın?
Então, percebem que estamos a abandonar a Eve?
Evet, fark ettim. Bu arada Almanca konuşuyorlar.
Sim, já percebi, eles falam alemão, a propósito.
Eminim, nerede olursa olsun, biri fark etmek zorunda kalmıştır.
Se ele foi a algum lugar, alguém o viu.
- Ne yaptığının farkındayım.
Eu percebo o que estás a fazer.
Canın sıkkın durduğunu fark ettim.
E eu percebi que estavas triste.
Artık ne fark eder?
O que importa agora?
Çok kısa bir şey soracağım, çok özür dilerim ama ağır güneş yanığıyla güneş çarpması arasındaki farkı nasıl anlarım?
Quer dizer, é rápido. E peço desculpa, mas como é que sei a diferença entre queimadura solar e insolação?
Bu yıl oldukça büyük bir fark var.
É uma grande diferença este ano.
Ve onca zamandır senin bunun farkında olmadığına inanmak çok zor.
É difícil acreditar que não o soubesses desde o início.
Harvey, bu istediğini yapsam bile fark yaratan kişi ben olmayacağım.
- Henry, por favor. - Harvey, mesmo que fizesse o que pedes, não faço a diferença.
Aradaki tek fark en azından o zaman lanet olası sırrının saklanmasını benden istemez.
A única diferença será que pelo menos aí não me vão pedir para guardar segredo.
Ne fark eder?
Levaste o dinheiro da renda.
Öyleydi, ama sonra fark ettim ki alaylı ve şımarık sözler olmadan bu bir hiç.
- E gostava. Mas isso foi antes de me aperceber que não passa de graçolas e comentários atrevidos.
- Fark etmez.
- Não importa.
İnsan ilk doğumunda ne olup bittiğini pek anlamıyor, ama daha o zaman o yitik hâlini fark ettim.
Mal sabemos o que se passa com o primeiro mas até eu conseguia... Conseguia ver que ele estava perdido.
İnsan paranoyak olunca bunun farkına varmaz.
Quando estás paranoico, não o sabes.
Başkaları fark eder ama.
As outras pessoas sabem.
Birçok insan farkında olmadan beyinlerinde bu tanelerle yaşarlar.
- Há muita gente que vive a vida toda com uvas no cérebro e nem sabem.
Biz tabi kurallarının farkındayız ama diğerleri...
Nós reconhecemos o vosso poder, mas outros...
Bunu kopyalamak saatler alır. Birileri beni fark edecek.
Isto vai demorar horas a copiar, alguém iria reparar.
Yetişkin olmak sorumluluklarının farkında olmaktır.
Ser adulto é reconhecer as responsabilidades.
Fark edilmeniz icin Sandy gibi biri lazimdi.
Precisávamos de alguém como o Sandy para repararem em nós.
Karşındaki yetişkin bir kadın, farkında mısın?
Está a ver uma mulher adulta à sua frente, certo?
Kimisi farkına bile varmadan yıllarca yaşar.
Há quem viva com isso durante anos sem saber que a tem.
Bu şehirde kaç tane duvar resmi olduğunu hiç fark etmedim.
Nunca reparei que havia tantos murais na cidade.
Farkındayım.
Não, eu sei.
Ama farkındaysanız, ben kendi sorunlarımı sizin sorununuz yapmıyorum, siz de yapmazsanız sevinirim.
Mas reparem que não vos estou a dar os meus problemas, por isso peço-vos que não me deem os vossos.
Fark etmeyecekler bile.
Eles nem sequer vão reparar.
- Bir fark var.
É diferente.
Ne fark eder?
Qual é a diferença?
Fark şu, müvekkiller benim yardımımı istiyor.
Os clientes querem realmente ajuda.
Fark etmene sevindim. Ben baya çaba harcadım.
- Esforcei-me imenso.
Fark ettin mi?
Viste-o?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]