English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ F ] / Farzet ki

Farzet ki Çeviri Portekizce

55 parallel translation
Farzet ki onlara yaptıklarının... embesillik ötesinde aptalca şeyler olduklarını söyledim. - Dinleyeceklerini sanıyor musun?
E se eu dissesse o que penso - que o que estão fazendo é estupidez - quem me daria ouvidos?
Farzet ki dürüstçe para kazanılacak bir iş değil.
E se não for um trabalho honesto?
Farzet ki kaçmamıza yardım ettin.
Imagine que nos ajuda a fugir.
Farzet ki, Irma'nın kocası ölmedi de, geri döndü. Irma ne yapacaktı?
E se o marido da Irma tivesse voltado em vez de morrer, o que fazias?
Farzet ki, bir kaç günü titiz bir planlamayla geçirdin.
Tira uns dias para planeares com cuidado.
Farzet ki, ilk karısıyla ilgili bir soruşturma başlatıldı, ona karşı tanıklıkta bulunamazsın.
Suponha que haja mais perguntas, sobre a morte da primeira esposa. Você não poderia testemunhar contra ele.
Farzet ki çalışmaya giden bir işçiyim.
Imagina que eu sou um trabalhador que parte para as obras.
- Farzet ki, Jacques Brunico'ya gitmiyor.
- E se o Jacques não for a Brunico?
Erland, sana yalvarıyorum farzet ki hayatım için yalvarıyorum.
Rogo-lhe isso como se suplicasse por minha vida. Não vá.
Nicky, farzet ki patlak bir tekerin vardı.
- E se um pneu se fura?
Farzet ki burası nehir, orası da karşı yakası yani düşman ağır makinelilerinin bulunduğu yığınak.
Isto representa um rio e aquilo é a outra margem, onde está um ninho de metralhadoras inimigas.
Farzet ki bu bir ampul sandvici.
Faz de conta que é uma sanduíche de lâmpada.
Farzet ki, bizim bilmediğimiz bir şey biliyorlar.
Supõe que eles sabem algo que nós não sabemos.
Farzet ki, burayı sel götürecek.
Supõe que este sítio vai ficar inundado.
Farzet ki, daha yüksek bir yere gittiler.
Supõe que eles foram para um sítio mais alto.
- Farzet ki, burada kapana kısıldık.
Supõe que ficamos presos aqui!
Farzet ki...
Supõe...
- Farzet ki çeneni kapasan.
Supõe que te calas!
Farzet ki çocuklar aç ve ben üşütmüşüm.
Faz de conta que os miúdos têm fome e eu tenho uma gripe.
Şimdi farzet ki... Farzet ki, ben düşüncesizce yazılmış bazı mektuplar alıyorum.
Presumamos que eu era objecto de cartas indiscretas.
Farzet ki öldü.
Supondo que morre...
Farzet ki gerçekten çizebiliyorsun.
Supõe que conseguias realmente desenhar.
Farzet ki gerçekten bir ressamsın.
Supõe que eras um artista a sério.
Farzet ki Saddam Hüseyin 1944'e bir yolculuk finanse etti.
O Saddam Hussein financia uma viagem a 1944.
Farzet ki... Selma'nın rolünü yapıyorsun. Selma'nın rolünü, onun için şimdilik, değil mi?
Vais fazer o papel da Selma, está bem?
Farzet ki o kadar zamandan sonra sana rastlamışım.
Encontrar-te passado tanto tempo.
ama farzet ki gittin, ve farzet ki eğlenceli.
Mas você deveria ir, e deveria ser divertido.
Farzet ki O'sun.
Finge que és ela.
Farzet ki bizler... anne ve babayız.
Quase que deixaste-te acreditar que nós éramos o Pai e a Mãe.
Farzet ki kremi şekerden önce koydun.
É suposto pores o creme antes do açucar.
Farzet ki bizler... anne ve babayız.
Você acreditou que estava mesmo lá... pai e mãe.
Farzet ki hiç tanışmadık.
Faz de conta que nunca nos conhecemos.
Farz et ki, başardık. Farzet ki, bütün vampirleri yok ettik.
Digamos que teremos êxito... digamos que acabamos com todos os vampiros,...
Demek istiyorum ki farzet ki benim kadar yaşlısın.
Quero dizer pensando melhor... tu és velho, como eu.
Eğer sana, Mecklen'a ne söylediğini soruyorsam, farzet ki belagat yapıyorum.
Se te perguntar o que disseste ao Mecklen, presume que a pergunta é retórica.
Farzet ki zaten biliyorum.
Presume que eu já sei.
Kafesin içine bir fare koyduk... ve farzet ki "fare açtı ve peyniri buldu.", ama ya kocaman bir fareye ( sıçan ) peyniri niye bulduğunu sorarsak?
Podemos pôr o rato na gaiola e supor que ele achou o queijo devido à fome, mas, e se pudéssemos perguntar ao rato por que o encontrou?
Hey, farzet ki ben soruyorum, tamam mı?
Finge que sou eu quem perguntou. Está bem?
Farzet ki ; ben içerdeyim ve biri ofisime giriyor, ve beni havuzda birkaç arkadaşımla eğlenirken görüyor.
Diga-me, como pode isso ser assédio? Como?
Peki, farzet ki böyle bir araba pazarındasın, bunu alıp satabileceğin bir yer var mı bildiğin, ya da...
Digamos que procuras um carro deste tipo Há algum negociante especial que tenhas que visitar ou...
Farzet ki burası kilisen ve bütün cemaatin karşında.
Imagina que isto é a tua igreja... e está cheia, por isso...
Fakat bir anligina farzet ki burada yüzyüzesiniz. Ve sen ona... Bu olayi anlatiyorsun.
Mas imagine por um momento, estar frente a frente com ele, e quisesse conversar sobre esse incidente.
Farzet ki deden Dan Chester'ın canını yaktı ve onu senden aldı. Bir daha da hiç göremedin.
Bem, e se o avô Dan fizesse mal ao Chester e o levasse de forma a nunca mais o poderes ver?
- Farzet ki hiç tanışmadık.
Finge que nunca nos conhecemos.
- Farzet ki Barfi adında yeni bir arkadaşın oldu
Finge que fizeste um novo amigo chamado Barfi!
- Ve farzet ki bu yeni arkadaş sana evliliğini planlarken yardım edecek.
E finge que esse amigo te está a ajudar a planear o teu casamento.
Bekleyin. Farzet ki bu kötü durumdan kurtulduk sen bizi Hellfast'e çıkacağız mı sanıyorsun?
Acalma-te, tu achas mesmo que depois.... mesmo que a gente consiga sair daqui, vamos actuar no Hellfest perante 40.000 pessoas?
Farzet ki boğulmadı.
Suponham que não.
Farzet ki takılmadı.
Suponham que não fica preso.
Bu saçma yolculuğa benim çıktığımı farzet ve diyelim ki bu çocuk gerçekten var ve çıkageliyor...
Imagina que eu vou nessa ridícula viagem, e que o miúdo existe mesmo. E se ele aparece na minha ausência?
Tabii ki değilsin, ama böyle olduğunu farzet.
Mas não pareces, se é que me entendes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]