Gibi bir şey Çeviri Portekizce
14,975 parallel translation
İklim değişikliği Sevgililer Günü gibi bir şey.
Elas são como o Dia dos Namorados.
Şifrenin tamamını 0 yapmak gibi bir şey.
Isso era igual ao código ser todo zeros.
Ark'ta A.L.I.E.'nin kodundan herhangi bir parça ya da onun gibi bir şey yok.
Não há sinal do código ALIE ou algo parecido na Arca. Tens a certeza?
Yani sen, Alec ve Jace aile gibi bir şey misiniz?
Então, tu, o Alec e o Jace são como família?
Bu, onlara karşı biz gibi bir şey değil Magnus.
Não somos nós contra eles, Magnus.
Pad See Ew filan gibi bir şey.
Tipo Pad See Ew ou algo do género?
Stajyer ya da onun gibi bir şey olarak sizin ofite çalışma imkanım var mı?
Há alguma maneira para que pudesse trabalhar consigo? Quero dizer, como estagiária ou algo assim?
Çöp kutusunda patlattığı maytaplar gibi bir şey olmadığını ne bileceğiz?
Como sabemos que não é fogo-de-artifício num caixote?
Öcü gibi bir şey yaratmışlar, yok öyle bir dünya.
É como o Papão, não vale nada.
Hadi ama, Wendy Axe Fonu'ndaki birikimin tabii çekmene izin verirlerse saadet zinciri gibi bir şey değilse...
Por favor, Wendy, o dinheiro que tens no fundo do Axe... Se o puderes tirar, se não for um esquema...
Elektrik sorunu gibi bir şey olabilir mi?
Não podia haver lá um problema com a energia?
Büyülü düşünce, evi temizlersem okul yarın tatil olur gibi bir şey.
Pensamento mágico é : se eu limpar a casa, amanhã não há escola.
Bir anlık "Sana bir türlü ulaşamıyorum." gibi bir şey de değil.
E não me parece que seja algo banal.
Kıtaların ayrılması gibi bir şey sanki.
Vem aí uma deriva continental.
Seslendirme gibi bir şey mi?
Então, é uma dobragem, ou algo assim?
- Onun gibi bir şey.
Algo do género.
İsa'nın içine boşalmak gibi bir şey.
É como ter um orgasmo dentro de Jesus.
Pastayı dekore ederken zorlanmak gibi bir şey.
É como pedir a Ticiano para decorar um bolo.
Bu saçma bir astral seyahat veya çivi yazısı okumak gibi bir şey değil.
Não são porcarias do género projecção astral ou runas.
Canavarları ortaya çıkarmak için radar gibi bir şey.
É como um radar que detecta monstros.
Kapı gibi bir şey görebiliyor musun?
Consegues ver alguma coisa?
Yani, onun gibi bir şey. Chris'le annem anlarsın işte, beraberlerdi, ama hiç evlenmediler.
Bem uma espécie de o Chris e a minha mãe eram sabes, juntos, mas nunca casaram.
Enerji ücretlerini arttırmanın bize zarar vereceğini zannediyorsun ama bu haraç gibi bir şey.
Acha que aumentar o preço da energia vai prejudicar-nos, mas não é mais que extorsão.
LEGO korsan gemin için neler hissediyorsan bu da onun gibi bir şey.
É mais ou menos como vocês se sentem em relação ao navio pirata da Lego.
Enfeksiyon gibi bir şey bu.
É uma infeção.
Görüşmek gibi bir şey mi?
Uma reunião?
Ruhsal ve fiziksel bir çöküntü hâli bu. Bedensel işlevlerinin durma hâli, koma gibi bir şey.
É uma quebra física e mental, uma dissociação das suas funções corporais, como um coma.
Çok hoş bir şey gibi duruyor.
Bem, isso parece ser um bom arrasta-pé.
Konuştuğumuz gibi yapalım, bir şey olmayacak, tamam mı?
Bem, vamos fazer exatamente como combinamos, e tu vais ficar bem, está bem?
Indra, halkımız savaş barıştan daha kolay bir şey gibi davranıyor.
Indra, agimos como se a guerra fosse mais fácil que a paz.
Herkes birlikte çalışıp fikrini söyleyince genelde ortaya hoş bir şey çıkıyor gibi...
Normalmente, resulta em algo de bom, se todos nós só trabalharmos juntos e criarmos algo, sei lá...
Dediğim gibi içeride bir şey yok.
Tal como eu disse, não se passa nada aqui.
Bir şey daha. Bıçak kullanmada usta gibi, bir tür psikopat sanırım.
Só mais uma coisa... ele sabe usar uma faca, e é meio chanfrado.
Rober'i arayıp bir şey yokmuş gibi buluştum.
Então liguei-lhe e encontrei-me com ele, como se nada fosse.
Taşaklarını tuttuğum gibi. Seninki zırlıyor, "Ben bir şey yapmadım."
Apertei-lhe os tomates e o gajo guinchou : "Eu não fiz nada."
Sonra da hiç bir şey olmamış gibi dayrandı.
E depois perdeu-a. E depois fingiu que isso não aconteceu.
Bundan şüphelenecek bir şey yok gibi.
Acho que não há razão para ser subtil com isso.
Ne istediğinden emin değilsin ki bu senin gibi biri için yeni bir şey.
Não sabe o que quer e isso é novo para alguém como você.
Saatlerini, yıllarını bir yerlere gelmek için harcıyorsun geldiğinde de bir bakıyorsun her şey olmasını istediğin gibi değil.
Damos horas e anos para chegar a um certo ponto e depois, quando chegamos... Não era o que querias.
Adamın biri milyonlarca, belki milyarlarca insanı, bizim hissettiğimiz gibi hissettirecek bir şey yaptı.
Um homem faz algo... que irá fazer milhões, talvez biliões de pessoas sentirem o que acabamos de sentir.
Ama eskisi gibi kalan bir şey var mı ki Sör Malcolm?
Mas também, o que é que é, Sir Malcolm?
Dediğim gibi, burada görülecek bir şey yok.
Como disse, não há nada a ver aqui.
Dile getirdiğim bir şey değil ama senin gibi ben de inançlı biriyimdir.
Não é algo de que costume falar, mas, tal como você, confio no meu destino.
Yani bu ilişki ancak onun size tamamen, sonsuza kadar, % 100 size ait olduğunda olabilecek bir şey ve çükünü çürüyene kadar küçük bir kutuya hapsetmişsiniz gibi.
É este o tipo de ligação que temos com alguém que nos pertence total e completamente a 100 % para sempre e temos a pila dele fechada numa pequena caixa até ao dia da sua morte.
Elimden gelen fazla bir şey yok. Bir kez daha çöz beni, saçlarındaki örgü gibi.
Não posso fazer mais nada deixe-me desembaraçar mais uma vez os seus cachos de cabelo
Sıradan bir Pazar günüymüş gibi geçireceğiz, özel bir şey yapmayacağız.
Um domingo normal. Nada de especial.
O zaman neden bir şey olmamış gibi burada kitap okuyorsun?
Então porque está aqui a ler um livro como se nada tivesse acontecido?
Hive gibi öldürmeye ya da hasta etmeye çalışmayan bir şey.
Que não tente infetar-nos ou matar-nos, como o Hive.
Nereye gidersem gideyim, kara bulut gibi beni takip ediyor. Bir şey bilmesinden korkuyorum.
Onde quer que eu vá, ela segue-me como se fosse uma nuvem negra, e tenho medo que ela possa saber alguma coisa.
- Ama yine de bir şey eksik gibi.
Ainda está a faltar alguma coisa.
Yani bir şeyler demeye çalıştığımda ağzımdan çıktıkları an şey gibi duyuluyordu...
Tento falar, mas quando abro a boca, parece que fico...
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey oldu 106
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey oldu 106
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yedin mi 17