Mıl Çeviri Portekizce
98,207 parallel translation
Kalın kafalılık etme. Bölüm şefimle iddiaya girip kazandım.
Ganhei uma aposta com o chefe do departamento.
İtiraf etmeliyim ki dosyanız sizi yüceltiyor ve görünüşe göre yetenekli birçok başvuran arasından nasıl olduysa karşılaştığımız en nitelikli aday sizsiniz.
O seu histórico tem mérito, devo admitir. E apesar de um amplo campo de candidatos dotados, parece ser o candidato mais qualificado que conhecemos.
Gerçekten saygımı kazanmış birçok mezun varken sizin için kendimi riske atmamı nasıl haklı bulayım?
Como podia justificar a sua defesa, quando tantos alunos qualificados mereceram o reu respeito?
Özverili hareketime karşılık her yerimden bıçaklandım.
E fui apunhalado por todos os lados pela minha acção altruísta.
Galiba banyo kapısına asılı görmüştüm canım.
Creio que a vi pendurada na porta da casa de banho.
Şimdi de nasıl hareket ettiklerini kanıtladım ve sıradan bir mikroskop kullanarak doğrulanabilir!
Agora, provei como se movem e pode ser confirmado com um microscópio banal.
Ama burada üç makale yayınlamışım ve karşılığında hiçbir şey yok.
Mas tenho três artigos publicados e não posso mostrar nada.
Belki yanılıyorumdur ama sınavlarından kalmamış mıydın?
Talvez esteja enganada, mas não reprovou nos exames?
Tanrım, nasıl bu kadar aptal olabildim?
Meu Deus, como pude ser tão estúpido?
Kuramımı kanıtlamak nasıl menfaatime olmaz?
Como não é do meu interesse provar a minha teoria?
Nasıl gittiğini haber verirsin tamam mı?
Ainda bem que a tive. Diz-me como correm as coisas, sim?
Eskiden kumsallara bayılırdım.
Eu adorava a praia.
Bütün kumsal bize kalırdı. Oraya bayılırdım.
A praia ficava toda por nossa conta.
- Bakıcılığa mı?
Para ser ama?
Benim zorlandığım şey onların fiili yapılışıdır.
Fazê-las é que é um desafio.
Hiç burada olmazsan nasıl destek olacağım?
Como te posso apoiar, se nunca estás em casa?
Vay be, bizim buradaki her yılımız 100 İnternet yılına eşit.
Cada ano que estamos presas equivale a 100 anos na Internet.
Sonra sonumuz şu tıfıl içki üreticisi kıza mı benzesin?
Para termos o mesmo destino que a negra que fazia álcool artesanal?
Acılı olan mı?
Um pouco picantes?
O şarkıya bayılırım.
Adoro essa música.
Vali şu kutularda her ne varsa mahkumları onlarla ödüllendirerek durumun şiddetini nasıl hafifletmeyi planlıyor, açıklar mısın?
Explique-me como é o plano do governador para amenizar a situação inclui recompensar as reclusas com o que quer que esteja dentro das caixas.
Karar vermek için sadece bir yılım olduğunu biliyorum ama bir işim ve arkadaşlarım var.
Sei que só tenho um ano para organizar isso, mas tenho um emprego e alguns amigos.
Bunu nasıl durduracağımı bilmiyorum.
Não sei como resolver isto.
Nasıl bir plan yapalım?
Qual deve ser o nosso plano?
Atıştırmalıkları rehinelerle nasıl aynı kefeye koyduğunuzu anlamadım.
Sim, mas não acho que alguns snacks tenham o mesmo valor que os reféns.
Sadece nasıl yapacağımı...
É que eu não estava...
Hayatın tek amacı gelecekte neler olacağını beklemek ama ben hayatımın nasıl geçeceğini zaten biliyorum.
O objetivo da vida é esperar para ver o que se vai passar, mas eu já sei como a minha vida vai terminar.
- Nasıl yardım edebilirim?
Como posso ajudar?
- Altı yıl ordudaydım.
- Estive no exército seis anos.
Kasık kılı örgüsü. Yarım Snickers.
Pentelheira completa Metade de um Snickers
- Filmlerine bayılırım.
- Gosto dos filmes dele.
Bana bak, Audrey Hepburn'ün kevaşe hali gibi giyindin diye cadılık yapmana gerek yok, tamam mı?
Sabes que mais? Lá por estares vestida como uma Audrey Hepburn putéfia, não quer dizer que tenhas de ser uma cabra, está bem?
Yarım metre ötemde bir mahkum gelip bir gardiyanı soğukkanlılıkla vurdu.
Estava a meio metro de distância, quando uma reclusa deu um tiro a um guarda a sangue frio.
Aşkım ve bağlılığım yetmiyor mu?
O meu amor e devoção não chegam?
Umarım yanılıyorsundur.
Espero que estejas errada.
Artık çam koktuğunuza göre kıçımıza takılın da gidelim.
Agora que cheira a bosque, pode vir connosco.
Nasıl sapıkça bir cilveleşmeye girdiniz, anlamadım ama kesin şunu!
Acabou-se a conversa perversa de pós-coito!
Ben en iyisi hep bir psikopat tarafından kaçırılıp rehin tutulayım.
Devia ser raptada e ficar refém de um psicopata mais vezes.
Hz. Musa gibi tehlikeye atılıp bu insanları özgür bıraktım.
Arrisquei a vida como o Moisés para os conduzir até à liberdade.
Son birkaç günde birlikte takılıp evcilik oynayabilir yıllarca sahip olamayacağımız kısmi özgürlükten faydalanabilirdik.
Nestes últimos dias, podíamos ter estado juntas a brincar às casinhas a aproveitar a única liberdade que teremos nos próximos anos.
Kız arkadaşım bana güzelliği hatırlatsın diye bir balık yaptırmıştı. Ben de karşılığında bunu yaptırdım.
A minha namorada tatuou um peixe que devia lembrar-me a beleza e tatuei isto como resposta.
Çünkü altı yıl sonra bile hâlâ ona kızgınım.
Porque após seis anos continuo furiosa com ela.
Nasıl kanmışım ya?
Como me deixei enganar?
Hayır. Üniversitenin ilk yılında oda arkadaşım aydınlanma için yapmıştı.
O meu colega de quarto no ano de caloiro fê-lo, porque queria ficar iluminado.
Her yıl 68 milyon Amerikalı güvenli sınırlarımızın ötesine geçiyor.
Mais de 68 milhões de americanos deixam a segurança das nossas fronteiras todos os anos.
" Arno Phlegethon gibi kızıl akana dek de durmayacağım.
" E eu não vou parar até o Arno correr vermelho como o Flegetonte.
Bunca yıl sonra elinde hala bir kopyası yoktur sanırım değil mi?
Por acaso não tens uma cópia por aí depois de 20 anos, tens?
Yani sence kadın cesetlerindeki aşırılığın sebebi baştan çıkarıcı feminen biçimi cezalandırmak mı?
Achas que a agressividade exagerada nos cadáveres femininos podem ser o seu desejo de punir a forma feminina por inspirar tentação?
O kadının yerinde olmanın nasıl olduğunu asla anlayamayacağım, ama sanırım niye bu kadar kafasının takıldığını anlıyorum.
Nunca vou perceber ou saber como é estar no lugar daquela mulher, mas sei outra razão para este caso assombra-la tanto.
Ve bunu 20 yıl önce çıkarılan kalıpla karşılaştırdım.
E comparei com um molde similar que foi criado há 20 anos.
- Hırsızlığım, avcılığımdan daha iyi.
Porquê? Sou melhor ladrão do que caçador.