Ne kadar Çeviri Portekizce
119,415 parallel translation
- Bu ne kadar geriye gidebilir?
- Quão antigos são?
Ne kadar güzel bir sürpriz.
Que bela surpresa.
"Gözünün önündeki bir şeyi görememek için ne kadar kör olabilirsin?"
"Quão cegos temos que ser para não ver aquilo que está mesmo à nossa frente?"
Bu güç seni ne kadar tutarsa tutsun, senin gücüne kıyasla o bir hiç.
O controlo que este poder tem sobre ti não é nada comparado com a tua força.
Şimdi de yapmayacak. Bana gelince, onu öldürmem ne kadar sürecek.
Porém, há muito tempo que eu tenho vontade de matá-lo.
On dakika, bir dakika, ne kadar çalabilirsem çatıya gider, gökyüzüne bakar ve sadece solurdum.
Dez minutos, um minuto. O que quer que possa, para ir ao telhado, olhar para o céu e respirar fundo.
Ya da tahmin edeceğin gibi seni ne kadar çok özlediğim.
Ou, sabes as saudades que ainda tenho de ti.
Bu ne kadar tehlikeli olsa da beni öldürmek için pusuda olan kişi tam karşımda.
A única pessoa capaz de matar-me está aqui fora.
Bu işi ne kadar çabuk bitirirsek o kadar iyi olur.
- Quanto mais depressa acabar, melhor.
Ne kadar ironik.
- Que irónico.
Ne kadar zamanım var bilmiyorum ama sana teşekkür edebilmek için seni görmem gerekiyordu.
Não sei quanto tempo tenho. Mas precisava de estar contigo, para agradecer-te.
Bir şeyleri patlatmayı ne kadar sevdiğimi bilirsin.
Sabes que adoro rebentar com coisas.
Ne kadar cesurca.
Que corajoso.
Josh, ne kadar güçlü olsam da beni hiç zorlanmadan yere serdi.
Digo-te, Josh, eu sou muito forte e ela derrotou-me com imensa facilidade.
Elinde kahveyle beni karşılaman senlik bir şey olmadığından ne kadar endişelenmem gerektiğine karar vermeye çalışıyorum.
Uma vez que trazeres-me café não é nada o teu estilo, estou a tentar perceber quão preocupada devo ficar.
Ne kadar da dramatik.
Que dramático.
Ne kadar süreceği ya da ne yapmam gerektiği umurumda değil kızımı geri alacağım.
Independentemente do tempo que demorar ou do que tenha de fazer, vou recuperá-la.
Süslenip bedava içki içmeyeli ne kadar oldu biliyor musun?
Sabes há quanto tempo não me produzo e tomo uns copos?
Sonuçta, onu ne kadar tanırsam küçük yanlış anlaşılmalardan kaçınmak o kadar kolay olur.
Afinal, quanto mais eu a conhecer, mais fácil será evitar pequenos mal-entendidos.
Şimdi burada olan, sana ustanın aslında ne kadar kötü olduğunu göstermeli.
Isso deveria mostrar-vos o quão mau o vosso amo é.
Peki ne kadar süre batarya rolü yapacağım?
E durante quanto tempo terei de fazer de pilha?
Ne kadar münasip, değil mi?
É muito conveniente, não é?
Ne kadar geri ödemek zorundayım?
Quanto tenho de devolver?
Borcum ne kadar?
Quanto devo?
Ona bakmak ve diğer şeyler ne kadar?
Quanto é pela consulta? 35 dólares.
İlaçlar ne kadar?
E quanto custam os medicamentos?
Ne kadar çok kutu işaretlersek o kadar iyi olur.
Quanto mais critérios cumprir, melhor.
Ne kadar romantik.
Que romântico.
Ne kadar ödüyorsun?
Quanto é o ordenado?
Yumurta pişirmek, haşlamak ve karıştırmak ne kadar uzun sürebilir?
Quanto tempo demora fritar, escalfar e mexer alguns ovos?
Farklı olmasını ne kadar istesem de kimyasallara saygı duymak zorundaydım.
Mesmo que quisesse fazer de forma diferente, tinha de os respeitar.
Burası ne kadar sıcak, bilemezsin.
Não fazes ideia do calor que está aqui dentro.
Adını yeniden söylüyorum çünkü ne kadar söylense azdır.
E estou a dizer o nome dela de novo porque deve ser repetido indefinidamente.
Yaptığınız yanlışın ne kadar büyük olduğunu anlayın.
Vocês têm de ter a noção do grande erro que estão a cometer.
Ne kadar hızlı gitmeliyiz?
A que velocidade vamos?
Kazanmasını ne kadar istersen iste kimseyle taktiklerini paylaşmazsın sen.
Nunca revelas os teus truques mesmo que queiras que se deem bem.
- Nijerya ne kadar güçlü savaşabilir?
- Defendem bem?
Bu yıl ne kadar aldığını söyle bize. Hadi söyle.
Quanto é que já ganhaste este ano?
AARAU, İSVİÇRE Doğumunu kutlamak ne kadar da sevindirici.
É uma alegria celebrar o teu nascimento.
Ailenizin gösterdiği içtenliğe ne kadar teşekkür etsem az.
Não sei agradecer a recepção da sua família.
Ağabeyimin ne kadar şanslı olduğuna dair hiçbir fikri yok.
O meu irmão não sabe a sorte que tem.
Oda ne kadar büyük?
- Não necessariamente. Quão grande é a sala?
– En küçük bir... – Hayır. ... ciddiye alınma umudu için ne kadar çalışmam gerektiğini ne kadar dayanıklı, güçlü ve soğukkanlı olmam gerektiğini anlamaya çalışmadın!
O quanto tenho de trabalhar, quão incansável tenho de ser, quão forte e fria, para ter a mínima esperança de ser levada a sério.
Ne kadar salağım!
Sou uma idiota!
Bunu açıkça belirttim ve ona ne kadar haksızlık ettiysem sana 10 katını ettim.
Fui claro. Embora tenha sido injusto com ela, fui dez vezes pior contigo.
Ne olursa olsun, Nik serbest kalana kadar durma.
Aconteça o que acontecer, não pares até libertares o Niklaus.
Karşı karşıya olduğumuz her ne ise, bizim olduğu kadar onun da sorunu.
Seja o que for que enfrentamos, é tanto um problema dele como nosso.
Ne kadar zamanımız var?
- Quanto tempo temos?
- Ne kadar paran var?
- Quanto tem?
O kadar nakit parayla ne yapmayı planlıyorsunuz?
O que pensam que vão fazer com esse dinheiro todo?
Senin gibi sınırsız potansiyele sahip bir öğrenciye sık rastlamıyorum ama ne yazık ki tuhaflıkların konusunda bütün profesörlerin benim kadar sabırlı değil.
Não é comum encontrar um aluno com o seu enorme potencial. Contudo, nem todos os professores têm paciência para a sua excentricidade.
ne kadar güzelsin 38
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34
ne kadar iyisin 19
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34
ne kadar iyisin 19