Ne kadar yazık Çeviri Portekizce
402 parallel translation
Ne kadar yazık.
Mas que pena.
Ne kadar yazık.
Que pena.
Ne kadar yazık...
São uns inconscientes!
Ne kadar yazık.
Mas que pena
Öyle genç bir adamın gözlerinin zayıf olması ne kadar yazık.
É pena um jovem como ele ter uma visäo täo má.
Bütün bunlardan sonra, Calvera gelmezse, ne kadar yazık olur!
Se o Calvera não vier, depois de tudo isto, que desperdício!
- Bu gece de aynısını yapamıyor olmamız ne kadar yazık, değil mi?
Que pena não podermos fazer o mesmo hoje.
Bir anda bütün operasyon bitti. Ne kadar yazık!
- 50 comandos britanicos.
Ne kadar yazık, çok yakışıklı bir adam.
Mau, ele é apenas um companheiro com bom aspecto.
Ne kadar yazık.
Que pena do caralho.
Bana sormamaları ne kadar yazık.
Que pena que eles não me perguntem.
Ne kadar yazık, kabul etseydiniz çok daha iyi olurdu.
Muito bem. É uma pena, porque em tudo o resto seria perfeita.
Ne kadar yazık.
Que desperdício.
Aman Tanrım, ne kadar yazık.
Não? Que vergonha.
Ne kadar yazık.
Que decepção.
Hiç çocuğunun olmaması ne kadar yazık.
É uma pena ele não ter filhos.
Bay Hemingway, ne kadar güçlü ve ne kadar büyüksünüz. Yazıların yapmacık! Fazla abartılı!
Hemingway como você é grande e forte, sua escrita é tola, é pomposa!
Yazık, ne kadar da iyi anlaşmaya başlamıştık.
Pena, estávamos a dar-nos tão bem.
Ne yazık ki Bay Tenderfoot kumu kazamayacak kadar kibarmış. Durmuş ve suyun dolmasını mı beklemiş?
Não lhe ocorreu tirar a areia... e sentar-se calmamente à espera que o depósito enchesse.
O kadar ateş ve müzik söndürülseydi ne yazık olurdu.
Que pena. Apagar todo aquele fogo e música.
Ama bütün hayaller gibi, ne yazık ki bu da sonsuza kadar süremez.
Mas, como em todos os sonhos, bem... não vai durar para sempre.
Ne yazık ki saymayı bitirene kadar bir centilmen olamayacağım.
Mas não serei um cavalheiro até que não tenha acabado de a contar.
Karınızın bunu sahneleyecek kadar yetenekli olmaması ne yazık.
Só é pena que a sua mulher não seja muito boa atriz para este papel.
Konuşacağımız o kadar şey varken, ne yazık ki, çabucak ayrılmak zorundasın.
É uma pena estar com pressa, quando há tanta coisa de que falar.
Ne yazık ki Fransızcam o kadar iyi değil.
Lamento, mas o meu francês ainda não está á altura disto,
Ne kadar yazık.
- Que pena.
Ama biliyorsun, ne yazık ki, para alınca işimi sonuna kadar yaparım.
É pena cumprir sempre o meu trabalho quando sou pago.
Ne yazık ki zaman yok. Orası ne kadar da güzel.
Infelizmente, não há tempo, mas lá em cima é muito agradável.
Dedem diyor ki, babanızın bunu görecek kadar yaşamaması ne yazık.
Meu avô diz ser uma pena que seu pai não esteja vivo para ver isto.
- Ne yazık ki, mesele sandığın kadar basit değil, Prudy.
Espere um pouco. Não é simples assim.
Ne yazık ki, benim istencim, bir tiranınki kadar acımasız değil. Kendi doğamın sıklıkla zararını gördüğüm de bir gerçek.
Infelizmente, meu querer... não é desapiedado como o de um tirano... e minha índole muitas vezes me foi prejudicial, eu sei.
Fakat ne yazık ki şu ana kadar bir eşleşme yakalayamadık.
Mas, até agora, não arranjámos nada parecido.
George, şu ana kadar muhteşem ilerledin ; ama ne yazık ki seni yavaşlatmak zorundayım.
George, esta ofensiva tem sido magnífica, mas lamento dizer que tem de abrandar.
O'na ilgi duyuyor olman ne kadar da yazık...
É uma pena que você esteja envolvido com ela.
Ne yazık ki geç saate kadar çalıştık.
Infelizmente vou ficar até tarde.
Ne yazık ki, tüm saldırı gücümüzle bile imha edemeyeceğimiz kadar... büyük bir beyni var.
Infelizmente, o cérebro é tao vasto... que nem todo nosso armamento ofensivo garantiria sua destruiçao.
İşler kötüye gitmeye başladığında Clea nöbetteydi. Ne yazık ki Dorzak'ın üstelik komada olmasına rağmen... yaydığı ölümcül etki karşısında Yesta ve benim kadar güçlü değildi.
A Clea estava de guarda quando tudo se desenvolveu e infelizmente, não foi tão forte como eu e a Yesta contra a influência fatal de Dorzak, mesmo estando ele estasiado.
Ne kadar çok yazık.
É uma grande, grande pena.
Ne yazık ki bizimle o kadar fazla konuşmaz.
Nunca fala muito connosco, é uma pena.
Ama ne yazık ki benimki kadar mükemmel olmayacak, yine hoşuna gidecek.
Infelizmente, será ligeiramente inferior à minha. Mas vais gostar.
Küçük bir atıştırma, karnımı pizza gelene kadar tok tutacaktı. Ne yazık ki, Lucky'nin de aklında aynı fikir vardı.
Um pequeno lanche iria fazer-me aguentar até à pizza chegar mas infelizmente o Lucky teve a mesma ideia.
Autobotların bu kadar kolay ölmesi ne yazık. Yoksa bundan tatmin mi duymalıyım? Şimdi.
É lamentável que morram tão facilmente, é que ao menos poderia sentir-me um pouco satisfeito.
Bazı insanlar ne yazık ki, senin kadar düşünceli değiller!
Nem todas as pessoas têem tanta consideração como tu.
Ne yazık ki sonsuza kadar sürmeyecek.
Não durará para sempre.
Yazık, ne kadar da gençmiş.
Pobrezinha, era tão jovem.
Çocuğun o kadar şanssız olması ne yazık.
É pena que seja um azarado.
Hepsi bu kadar son çek'de yazıldı 50 bin dolarlık ödülden bize geriye ne kaldı?
Já está. O último cheque está passado. O que é que nos resta da recompensa de 50.000 dólares?
Ne yazık ki 10 yıl kadar önce şu çiçeklere âşık oldum.
Eu apaixonei-me por estas flores há dez anos atrás.
Senin kararın, ama ne yazık ki... bu kadar kısa sürede yukarı alınamayız.
A decisão é tua, mas infelizmente... não podemos ir buscar-vos tão cedo.
# Ne kadar da yazık
Ele vai, que pena!
Ne yazık ki, durum bu kadar iç açıcı değil.
Infelizmente, é um pouco mais complicado.
ne kadar güzelsin 38
ne kadar 1461
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34
ne kadar 1461
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34