Umarım sakıncası yoktur Çeviri Portekizce
442 parallel translation
Umarım sakıncası yoktur.
Espero que não se importe.
Umarım sakıncası yoktur ama dans listenizi biz sizin için hazırladık. Teşekkür ederim.
Se não se importa, tomámos a liberdade de lhe preencher o cartão.
Umarım sakıncası yoktur.
Importa-se?
Umarım sakıncası yoktur.
- Espero que não te importes.
- Umarım sakıncası yoktur.
Espero que não se importe.
Alaiyo. Umarım sakıncası yoktur.
"Alaiyo." Espero que näo se importe.
Yemeğe geleceğim, umarım sakıncası yoktur.
Espero que não se importem, mas consegui um convite para jantar.
Üç tane kalmıştı, umarım sakıncası yoktur.
Espero que não se importe.
Umarım sakıncası yoktur, efendim.
Espero que não se importe.
Buranın numarasını bırakmıştım. Umarım sakıncası yoktur.
Dei este número, espero que não se importe.
Umarım sakıncası yoktur.
- Espero que não se importe.
Umarım sakıncası yoktur.
Espero que não te importes. - Não me importo.
Parasını senden aldım umarım sakıncası yoktur.
E cobrei o jantar, espero que não te importes.
Stan, bal peteğim, dekorasyonda birkaç küçük değişiklik yaptım. Umarım sakıncası yoktur.
Fofinho, fiz alterações na decoração, espero que não te importes.
Umarım sakıncası yoktur.
Esperamos que não se importem.
- Umarım sakıncası yoktur.
- Espero que não te importes.
Umarım sakıncası yoktur.
Espero que não te importes.
Umarım sakıncası yoktur. Bize katılmaları için birkaç kişi daha çağırdım, Mösyö Blunt.
Espero que não se oponha, M. Blunt, mas convidei mais algumas pessoas.
Umarım sakıncası yoktur.
Portanto, espero que não se importe.
Umarım sakıncası yoktur, Bay Gao.
Espero que não se importe, Sr. Gao.
Umarım izlememin sakıncası yoktur.
Não se importa que eu veja?
Umarım sizin için bir sakıncası yoktur. Olur mu hiç? Biz çok mutluyuz, değil mi Stanley?
Estamos encantados, não é verdade?
- Umarım senin için sakıncası yoktur.
- Espero que estejas de acordo.
- Uğramanın sakıncası yoktur umarım.
- Importas-te que eu tenha vindo?
Şey, onları davet etmiş oldum bir kere, umarım, sakıncası yoktur.
Bem, já os convidei, espero que não te importes?
Umarım, sakıncası yoktur.
Espero que não se importe.
Sakıncası yoktur umarım.
Espero que não se importe.
Mantomu almam gerekiyor, umarım sizin için bir sakıncası yoktur.
Não se importa que vá buscar o meu casaco?
Onu, kendinden geçinceye kadar dövdüğümü söylememin bir sakıncası yoktur umarım.
Não te zangas se te disser que lhe dei uma pancada na cabeça?
Umarım bir sakıncası yoktur.
Espero que não se importe.
Umarım burada beklememin sakıncası yoktur. - Hayır, yok.
- Espero aqui, se não se importar.
Umarım bir sakıncası yoktur.
Espero que não se oponham.
Bu gün Reading'te yeni polis akademisini ziyaret edecektik. Fakat korkarım, karım aradı, ve planı biraz bozmamız gerekecek. Umarım, sakıncası yoktur.
- Íamos visitar a nova Academia, mas a minha esposa telefonou e temos de fazer um desvio.
Sakıncası yoktur umarım.
Espero que não se importem.
Sakıncası yoktur umarım, ama bunla yüzleşmeye niyetim yok.
Espero que não se importem, mas não me apetece enfrentar isto sóbrio.
Umarın sakıncası yoktur... Biraz acıkmıştım. Biraz taze ördekten yedim, Duvara saplanıp kalmıştı.
Espero que não te importes, mas estava com fome e comi um pouco do pato estaladiço que estava preso à parede.
Sam, umarım sürekli aynı şeyi sormamın sakıncası yoktur ama arabanı almam konusunda fikrini değiştirmediğinden emin olmak istiyorum. - Hayır, Woody.
Sam, espero que esteja tudo bem eu perguntar, mas quero ter certeza uma última vez que não mudaste de ideias sobre eu usar o teu carro.
Eve bir kaç fahişe getirmemin sakıncası yoktur, umarım çünkü bir yerlere gelmenin yolu bu ve ben hiçbir yere gelemiyorum.
Espero que não te importes se trouxer umas prostitutas para cá porque é isso que se faz para chegar lá, e não estou a chegar a lugar algum!
Umarım sakıncası yoktur.
- Espero que não se importe...
- Umarım sizce bir sakıncası yoktur.
-
- Umarım gelmemin sakıncası yoktur.
- Espero que não te importes de ter vindo.
Umarım bir sakıncası yoktur.
Não se importa, pois não?
Umarım Harry ve Dick'in sizi giydirmiş olmasının... Bir sakıncası yoktur.
Espero que não se importe que o Harry e o Dick o tenham vestido.
Sakıncası yoktur umarım.
Espero que não te importes.
- Umarım Louis'la birlikte kalmanda bir sakıncası yoktur.
Não te importas de ficar com o Louis?
Umarım, sakıncası yoktur.
Espero que não se importem.
Umarım ben kitap okurken sessiz olmanın sakıncası yoktur.
Importam de ficar calados enquanto leio?
Biraz uzanmamın sakıncası yoktur umarım.
Espero que não te importes de me ter deitado um bocado.
Frank, seni ofisten aramamın sakıncası yoktur umarım.
Frank, espero que não te importes que te telefone para o escritório.
Konuşurken biraz dikim işleri yapmamın sakıncası yoktur umarım.
Espero que não se importe que plante um pouco enquanto falamos.
Umarım senin için sakıncası yoktur Quark, Nagus'a veda etmeden gidemezdim.
- Pensei que sim. Espero que não se importe, Quark, mas não me podia ir embora sem dizer adeus ao Nagus.