Yani o Çeviri Portekizce
58,938 parallel translation
Yani o azgın şerefsizin teki, ben de sürekli isteyen biriyim.
Quero dizer... Ele é um cabrão cheio de tesão e eu preciso de sexo a toda a hora.
Yani onu evrene bağlamak için bir çeşit boyutlar arası ip oluşturabileceğimi mi söylüyorsun?
Estás a dizer para o prender a um sinal inter dimensional para ancorá-lo ao Universo?
- Dedektiflik yapıyorsun yani.
- É o teu trabalho de detetive?
Yani, anlaşmamız ne olacak?
E o nosso contrato?
Nasıl yani?
O que significa isso?
Yani... Dün gece seksin ortasında bana tokat attı.
Quero dizer ontem, durante o sexo, até me deu uma bofetada.
Gerçek şu ki o annenin terapisti, yani tarafsız olmaya çalışsa bile her halükarda taraflı olacak.
E é a terapeuta dela. Mesmo que se tente manter neutra, será sempre parcial.
Programı sık sık değiştirir, bugün gelmeyecek yani.
Muda muitas vezes o horário, e não vem hoje.
Dallamaya bak. - Yani, en azından tutuklanmadık. Anlaşılan sunucu ücretlerini azaltmak için çalışmak zorundayız.
Se não formos presos, temos de reduzir os custos com o servidor.
Yani, hepimiz aynı düşünüyoruz değil mi? Richard iş yapan bir uygulamayla bizi sikiyor.
Todos pensamos isso, o Richard está a lixar um produto que funciona.
Yani bu senin ve babamın, Richard'ın yerine kimin geleceğini belirleyeceksiniz demek oluyor. Şundan çok eminim, babam seni asla kabul etmeyecektir.
Então tu e o meu pai têm de concordar com o substituto do Richard e estou certo que o meu pai nunca te aprovaria.
Yani algoritmayı ücretsiz bir şekilde uygulamada kullanabiliriz değil mi?
Então podemos usar o algoritmo para o vídeo chat de graça?
Yüzde yirmibeş hisseni de bırakacaksın yani. Böylece beyler arasında hakları dağıtırken daha adil davranabileceğim, ve Big Head'in babası hisselerin yarısını alabilecek.
E deixarias os teus 25 % dando-me equidade para compensar os rapazes e o pai do Cabeça Grande ficaria com os seus 50 %?
Yani ana planınız ordularımızı kullanmak.
Então o vosso plano mestre é usar os nossos exércitos.
Ama başka kimse denemeyecek, yani tek şansın benim.
Mas ninguém tentará, por isso sou o melhor que tendes.
Yani, bu sabit bir sistem. Fizik pazar günleri tatil yapmaz.
A Física não tira o domingo de folga.
Gazinoyu soymak da seni mutlu edecek yani?
E assaltar o casino far-te-ia feliz?
Yani, eskiden ben de öyle düşünürdüm ama artık o kadar emin değilim.
Eu pensava que sim, mas já não tenho tanta certeza.
Nasıl yani, ölü olman gibi mi?
Como o facto de estares morta?
Yani, bu Ay denen herif mi soydu sizi?
Esse tal de Moon assaltou-o?
O iş için bir düğmesi var onun yani arka kapısından girilmesi hoşuna gidiyor.
Ele tem predileção por isso, gosta de pegar de empurrão.
Yani seninkini çalacağım.
Por isso vou roubar o seu.
- Vay canına. - Evet. Yani bu karakterin kendi geleceğini değiştirebiliyor muydu?
E esse personagem, o teu personagem, conseguiu mudar o futuro dele?
Yani Savitar'ı durdurmanın yolunu bulmak için dört ayımız var.
Temos 4 meses para descobrir como parar o Savitar.
Yani geleceği değiştirebilirsin ama hangi olayları değiştireceğin konusunda aşırı dikkatli olmalısın.
Então, podias alterar o futuro, mas era preciso ser muito cuidadoso ao escolher os eventos que vais alterar.
- Yani Plunder'ı soydun?
Então tu saqueaste o Saqueador?
Daha çok erken olduğunu düşünmüyorsanız. Yani sonuçta Cecile'le çıkmaya başlayalı o kadar çok olmadı.
Afinal, não estou a namorar a Cecile há muito tempo.
- Yani bu Flashpoint'ten ikinci ölü polis.
Então este é o segundo polícia morto do Ponto de Ignição?
Yani bu iki masum insanı öldüren metayı ben yaratmışım.
Isso significa que o meta-humano que matou duas pessoas inocentes foi criado por mim.
Yani Flashpoint'te kaldığın bir evren varsa Francisco oraya vibelayabilir.
Se existe um Universo onde tu ficaste no Ponto de Ignição, - O Francisco pode vibrá-lo.
O kadının kocası bana ücretimin iki katını ödüyor, yani yaylan.
O marido dela está a pagar-me o dobro, por isso desaparece.
Yani sence bu manşetle Harry'nin kaçırılması bağlantılı mı?
Então, achas que o artigo e o desaparecimento do Harry estão relacionados.
Yani Harry'yi kurtarırsak Iris'i de kurtarmış oluyoruz.
Então, se salvamos o Harry, salvamos a Iris.
Yani onu Grodd'un elinden kurtarırsek bizim dünyamıza gelemez.
Se o salvarmos do Grodd,
Yani bizi buraya onu durdurmamız için mi çektin?
- Atraíste-nos para o parar?
- Yani bunun anlamı... - Grodd burada.
Isso significa que o Grodd está aqui.
Yani sence Grodd'un zihin kontrolü altına aldığı kişilerle kurduğu bağ çift taraflı mı işliyor?
Achas que a ligação que o Grodd cria nos cérebros de quem ele controla - é uma rua de dois sentidos? - Pode ser.
Yani taşı yok edersek Savitar'dan sonsuza dek kurtuluruz.
Destruímo-la, e o Savitar desaparece para sempre.
- Jesse şu an yüzüğe odaklanmış durumda. - Yani sadece seninle ikimiziz.
A Jesse está ocupada com o anel, só sobramos nós dois.
Linda Blair'imizi bağladığımız zamandan Savitar'ın uzay frekansı duruyor. Yani sanırım taşsız çalışabiliriz.
Temos a frequência de quando o Savitar possuiu a "Linda Blair", acho que podemos trabalhar sem a pedra.
Yani hızını kazanmana ben mi sebep oldum?
Estás a dizer que fui o responsável pela tua velocidade?
- Nasıl yani?
O que é que queres dizer?
Sonuçta elimde Hız Gücü'nün haritası yok, yani Barry'yi oraya vibeladığımda...
Bem, não tenho um mapa da Força de Aceleração. Quando deixar o Barry entrar...
Gelecekteki halinin yani.
O tu do futuro.
Yani geri dönmenin tek sebebi Wally'yi kurtarmak mı?
A única razão pela qual voltaste, foi para salvar o Wally?
Nasıl yani? Bunu onlara sen yaptın.
O que queres dizer, foste tu que causou isso.
Nasıl yani?
O que é que isso significa?
Yani Barry'ye yaptığı kart numarası, Stagg'deki su tankı hepsi sihir gibi gösterdiği gelecek teknolojileri mi?
Então o truque das cartas e o do tanque de água são tecnologia do futuro que ele finge ser magia?
Yani Efsanelerin Dalgagüdücü'de bulduğu, "Barry Allen'a güvenmeyin." dediğin mesajda Savitar olan Barry Allen'dan bahsediyormuşsun.
Quando as Lendas encontraram no "The Waverider", a tua mensagem do futuro para não confiarem no Barry Allen, era sobre o Savitar Barry Allen.
- Nasıl yani? Sanki artık tüm dünyanın yükünü omuzlarında taşımıyorsun.
- Não sei, era como se não carregasses o peso do mundo nas costas.
Önceden sürekli kara kara düşünüyor muydum yani?
Então, ficava pensativo o tempo todo?