English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Y ] / Yerın

Yerın Çeviri Portekizce

12,873 parallel translation
# Yuvamı, yanımda yer alan insanlarımı Ve düşününce yarını, buradayız hepimiz işte #
O meu lar e o meu povo Ao meu lado E quando penso no amanhã Aqui estaremos
Ana yola 19 kilometre var, oradan en yakın yer de 32 kilometre ötede.
São 19 km até à estrada principal e, depois, são mais 32 km até à coisa mais próxima.
Alkoliklerin içkiyi, karılarını, çocuklarını dövmeyi bırakması için gittikleri bir yer.
É um lugar onde os alcoólicos vão para deixarem a bebida e deixarem de sovar as mulheres e filhos.
Çılgın bir yer. Burası...
Isto aqui é uma loucura.
Ama orası kadının çiş yaptığı yer.
Mas é por onde ela faz xixi.
Ama genel olarak bakıldığında evet, kadının çiş yaptığı yer.
Mas falando em geral, sim, é por onde ela faz xixi.
Seni götürebildiğim en yakın yer Albuquerque oldu.
O mais próximo que te arranjei é Albuquerque.
İmkânın olsaydı, yeryüzünde kaçabileceğin bir yer olsaydı, nereye kaçardın?
Se pudesses, se houvesse algum lugar na Terra para onde pudesses fugir, para onde fugirias?
Ama bundan sonra hangi safta yer aldığını uzun uzadıya düşünmen gerekecek.
Mas vai ter de pensar muito bem sobre de que lado está a partir deste momento.
Buradaki harfi büyük yazmışsın o yüzden sonraki harflere yer kalmamış.
Usaste letras muito grandes, por isso tiveste de condicionar tudo no fim.
Adını yanlış biliyordum herhalde, çünkü öyle bir yer yokmuş.
Devo ter-me enganado, porque não existe.
Evimizin arkasında durup o tarlaya bakınca yer yarılsın ve yerin içine gireyim istedim.
Eu estava nas traseiras da nossa casa, a olhar para um campo. Só queria que a terra me engolisse e...
Herkes diz üstü çöker ve İsa'nın bedenini yer.
Bem, todos se ajoelham e tomam o Corpo de Cristo.
Bu dünya bir dileğimle değişebilecek bir yer değilken bu yaşananın bir tesadüf olması imkansız, baba.
O mundo não é um local sobre qual tenha influência, nem a desejo ter. Em relação ao que constitui uma coincidência, és tu e eu, papá.
İşte şansın yüzümüze güldüğü yer burası.
Aqui é onde temos muita sorte.
Kendine anakarada bir yer kiraladığını bildiğinden eminim ama sebze bahçesi yaptığını biliyor muydun?
Deves saber que ela alugou casa no continente, mas sabias que tem uma horta?
Baba tarafı Güney Afrika'dan... Humphrey amcamızın öldüğü yer aynı zamanda.
A família do nosso pai é da África do Sul, que foi onde o tio Humphrey faleceu.
Bir yumurta bile haşlayamıyor musun? Şömineler nadiren yanıyor, her yer toz dolu ve çamurlarını temizlerken neredeyse botlarımı mahvettin.
A lareira raramente está acesa, há pó em todo o lado e quase destruiu as minhas botas a raspar a lama.
Birazını Bay Heelshire yer.
O Sr. Heelshire come um pouco.
Burası Marty amcanın şekerleme yaptığı yer.
É aqui que o tio Marty faz as sonecas dele.
Owen'ı okula şartlı kabul ettiler ; oranın Owen için doğru yer olacağına dair hiçbir şüpheleri kalmamalıydı.
Aceitam-no sem problemas, desde que nós nos esforcemos por garantir que a escola continue a ser o lugar certo para ele.
Ama bu sağkollar, onu desteklemek için yanında yer alıyor ve... yolunu bulmasını sağlıyordu.
Mas os acólitos estavam lá para o apoiar e o ajudar a encontrar-se.
Bu yer eskiden Kuşak'ın göz bebeğiydi.
Este lugar costumava ser a jóia do Cinturão.
Bakın, bunu sağ salim atlatmanız için size saklanabileceğiniz bir yer bulabilirim.
Olhem, posso arranjar um lugar para se esconderem, até isto acabar.
Sana bahsettiğim karım ve çocuğumun adını yazdığım yer işte burası.
Este é o lugar do qual te falei, onde eu escrevi o nome da minha mulher e do bebé.
Doktor, bu mektuplar bilinç altınızda yer alan hayal kırıklıklarınızı, korkularınızı, bastırılmış hislerinizi yani kısaca sizin...
Essas cartas estão a sair da sua cabeça. Elas são frustrações, medos, pensamentos reprimidos, sentimentos, desejos.
Kalbinle konuştun ama yine de prensin yanında bir yer kazandın.
Disseste o que pensas e, mesmo assim, conquistaste um lugar ao lado do príncipe.
Ayrıca hepimiz Jakobit İsyanı'nın destekçileri olarak noksansız bir şekilde aynı tarafta yer alarak buradayız.
Por isso, aqui estamos todos. E do mesmo lado, ainda por cima. Todos apoiantes da causa jacobita.
Öyle bir yolculuğun ardından bu kitabın diğer kardeşleriyle beraber kitaplığımda yer almasından duyduğum hazzı tasavvur edebiliyor musunuz?
Conseguem imaginar a minha felicidade quando, após uma viagem daquelas, o coloquei na minha estante ao lado dos "irmãos"?
Sebebini sorma, ama başka bir şeyler ayarlamak istiyorsan onu gömecek başka bir yer bulmak istiyorsan cenaze levazımatçısı ile konuşmak istiyorsan Sacred Heart'tan Peder Martin'i aramak istiyorsan sonra da tüm bu ayarlamaların tutarını öğrenmek istiyorsan paşa gönlün bilir, yok istemiyorsan bırak kalsın.
Não me perguntes porquê. Mas se quiseres resolver de outra forma, encontrar outro sítio, falar com o agente funerário e ligar para o Sagrado Coração para falar com o Padre Martin, saber quanto custa e tratar de tudo, estás à vontade. Caso contrário, esquece.
Yani bir şeyleri hatırlayacağın yer.
e aqui é onde está o teu cérebro, e é aí que vais te lembrar de algo.
Diplomatik misafirlerimizi ağırlamak için bir yer bulmalıyız ve senin tadilata başladığın söylendi.
Precisamos encontrar um lugar para entreter os nossos convidados diplomáticos e disseram-me que você está redecorando.
Hey pasta surat! Yiyecek almam için bana da az yer açar mısın?
Cara de bolacha, podes dar-me um espaço para tirar comida, ou vais comer tudo isso?
Saklanacak bir yer bulup oradan çıkmayın.
Encontrem um lugar seguro e fiquem lá.
Kusura bakmayın ama gitmem gereken bir yer var.
Lamento, mas há um sítio onde tenho de estar.
Söz yayıldı bir korsana karşı ceza uygulayan her yer cevabını benden alır.
A palavra espalhou-se... qualquer sentença contra um pirata teria a minha resposta.
Bastille Baskını, 14 Temmuz 1789'da gerçekleşmiştir ya da Nazilerin, Yahudileri imhası şüpheye yer bırakmaz.
- Exactamente. A Tomada da Bastilha, a 14 de Julho de 1789, ou o extermínio dos judeus na II Guerra Mundial são verdades indiscutíveis.
Bir kadın ile küçük çocuğu için yer ayırttım çoktan.
Já marquei passagem para uma mulher e o seu jovem filho.
İşte bu ev, katil zanlısının... ailesiyle birlikte yaşadığı yer.
É aqui que o suspeito de homicídio vive com a família.
- Kocası olarak! Mary'ye ve çocuğumuza dünyada bir yer, benim yapabileceğimden çok daha fazlasını verebilirsin.
Como marido dela, poderás dar à Mary e ao nosso filho um estatuto no mundo.
Hayalimdeki Harlem, sokaklarında cazın yankılandığı, güzel yemeklerle dolu yaratıcılığın hakim olduğu bir yer.
O meu Harlem está cheio de jazz, de boa comida e do génio puro que permeia as ruas.
Hayalimdeki Harlem, sokaklarında cazın yankılandığı güzel yemeklerle dolu, yaratıcılığın hakim olduğu bir yer.
O meu Harlem está cheio de jazz, de boa comida e do génio puro que permeia as ruas.
Harlem'i güvenli bir yer yaptığın için sağ ol.
Obrigado por manteres Harlem seguro.
İsyancıların darbe yaptığı ülkede, karısı ardından göz yaşı döken adama yer yoktur.
Um país que está a atravessar um golpe rebelde não é um local para lamentar o abandono da mulher.
Benim bildiğim yemyeşil yağmur ormanlarıyla kaplı, muzların falan yetiştiği bir yer.
Acho que é bastante viçoso, tipo floresta tropical, com bananeiras e essas coisas.
İlk iki güneş patlaması yarın tam olarak manyetik kutupların yer değiştirdiği anda Kuzey Amerika'yı vuracak.
A primeira das duas enormes erupções solares atingirá o Norte da América amanhã, no exato momento em que a poderosa força magnética dos polos se inverterá.
İki yer de akla yatkın hedef değil.
Eles não são alvos viáveis.
Ülkenin koruyucusu Reinhard Heydrich'e suikast yapanları tanıdığını ama bu eylemde yer almadığını söyledin.
Dizes que sabes quem foram os homens que assassinaram o Reichsprotektor, Reinhard Heydrich, mas não participaste nisso.
Para verdiğin çocuk, kapıdaki yer göstericiye kartını gösterir kartı geri aldıktan sonra da senin adına imza atar.
Bem, o tipo que contractas leva o cartão com o porteiro na porta, e quando ele devolve ao final, ele assina o seu nome.
Bazıları üniversitenin insanın kendini bulduğu yer olduğunu söyler.
Dizem que, para alguns, a universidade é o período da vida onde nos encontramos.
Kontrol altında tuttuğumuz hayallerimizi başıboş bırakacağımız sınırsız olanakları olan bir yer.
Um lugar para serem livres e reivindicarem os seus sonhos. Um lugar com possibilidades ilimitadas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]