English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Y ] / Yoksa değil mi

Yoksa değil mi Çeviri Portekizce

492 parallel translation
Bebeğim misin yoksa değil mi
És tu ou não és, a minha querida...
Bebeğim misin yoksa değil mi
És tu ou não és, a minha querida?
Bebeğim misin Yoksa değil mi Bebeğim
És tu ou não és a minha querida?
Yoksa değil mi?
Não é?
Ne diyorsunuz Zat-ı Şerifleri? Size isnat edilen suçtan suçlu musunuz yoksa değil mi?
- Declara-se culpado, ou inocente?
Şey, sözleri güzel mi yoksa değil mi? Sadece anımsamıyorum, efendim.
- O que ele diz está certo ou não?
Yoksa değil mi?
Não ê divertido!
- O halde, Colonel Stewart, burdaki varlığınız Gordon'un tam bir itaatsizliğinin bir kanıtımıdır yoksa değil mi? - Kanıtıdır.
A sua presença aqui confirma ou não a desobediência dele?
Yoksa değil mi?
Que não foi um acidente de todo?
Sizce Madam çekici mi yoksa değil mi?
Acha a Madame atraente ou não?
Psişik güçlere sahip olduğun doğru mu yoksa değil mi bilmiyorum John.
Eu não sei se é verdade ou não, John... sobre estes seus poderes psíquicos.
İkiniz aynı fikirde misiniz yoksa değil mi?
Vocês dois estão a concordar ou discordar?
- Gösteri zamanı değil mi, yoksa kör müyüm?
- Está na hora ou estou cego?
Kimseye en ufak bir rahatsızlık verdiğimi söyleyemezsin, yoksa verdim mi? Ama öyle değil.
E não tenho.
Güzel bir gün değil mi, yoksa öyle mi?
Está um lindo dia, não está?
Birisi birisini çok sevdiyse... ve başka yakını yoksa, sevdiği kişi yakını gibi olur, değil mi?
Se alguém gostasse muito de alguém... e esse alguém não tivesse parentes, essa pessoa era quase um parente...
Ortada birşey yoksa kanıtlayamazsınız, değil mi?
Claro! Sem um corpo não se pode provar nada, não é?
Yoksa evlenmezdin, değil mi?
Vai casar-se com ela.
Babamı mı yoksa beni mi görmeye geldin diye sordum sen de aynen, "Aslında ikinizi de değil" dedin.
Eu perguntei se você queria falar com o meu pai ou comigo... e você disse, pelas suas exactamente, "Bem, nenhum na verdade."
Yoksa yetişkinler için bir öykü değil mi?
Ou não é para crescidos?
- Kaptan deli mi, yoksa değil mi?
- O capitão é doido ou não?
Howard'ın karısı bir azize mi yoksa pek zeki değil mi, karar veremiyorum.
Não sei se a esposa de Howard é Santa ou somente tola.
Anladım. Sorun şu kız, değil mi? Yoksa seni terk mi etti?
Foi a miúda de ao bocado que te deu o fora?
Bizim varlığımız senin için yeterli değil mi yoksa?
Não somos uma boa companhia?
Bu çok önemli. Çünkü eğer bir sebep yoksa, dava nerede, değil mi?
É muito importante, porque, se não houver motivo, não há caso, certo?
Bizi istikametimizden saptıran rüzgardan o, sorumlu değil. Yoksa öyle mi?
Ele não é culpado pelos ventos que nos afastaram da rota.
Evet. Yoksa sizinle değil mi?
Ele não está convosco?
Tabi böylece, cehennem yoksa cennet de yoktur. Öyle değil mi, Jim oğlum?
Consequentemente, se o inferno não existe, também não existe um céu.
Yoksa burada olmazdım, değil mi?
Não.
- Değil mi yoksa?
- Não está a resultar?
Kadınlar neden bu kadar mantıksız olmak zorunda, yoksa böyle davranmak ellerinde değil mi?
As mulheres pensam sempre que tudo é ilógico... que não concordo com isso.
Parayı istiyorsun yoksa anahtarlarımı almazdın, değil mi?
Se não o quisesses, não me terias tirado as chaves.
Deauville'e mi yoksa Étretat'a mı gidiyoruz? - Étretat olsun. Değil mi?
E poderemos ver as escarpas lá.
Sanırım, gözetlemeye değecek bir şey yoksa, casusuluk yapmak suç sayılmaz, değil mi?
Acho que não é crime se não há nada que espiar, não?
Şansın olduğuna inanmıyorsun değil mi, yoksa gerçekten inanıyor musun?
Não me diga que acha que terá sorte.
Saldırmaya mı yoksa iletişim mi kurmaya çalışıyor belli değil.
Não é claro se tenciona atacar, ou simplesmente comunicar connosco.
Yürüyerek mi, at sırtında mı yoksa denizden mi olup olmayacağı önemli değil...
Seja a pé, a cavalo, ou pelo mar...
Pelerinli bir adam laf olsun diye sabahın dördünde karşına dikilmez. - Bıçağı yoksa yani, öyle değil mi?
Ninguém fica de pé à frente de outra pessoa às quatro da manhã se não tiver uma faca, não é?
Şey, eğer o olta artık yoksa... bu bizim son balığa çıkışımız olmalı değil mi?
e isso... é só uma vara de pesca... que não vai nos fazer perder as férias.
Gireyim, değil mi? Yoksa girmesem mi?
Pois apanho o desvio, giro no desvio e já está.
Yoksa, yıldızlara bakarak cennetimizi nasıl bulacağız, öyle değil mi?
Verdade. Por favor.
İspanya'da sıçan var, değil mi? Franko hepsini vurdurdu mu yoksa?
Também os há em Espanha, ou o Franco fuzilou-os a todos?
- Öyle değil mi yoksa? - Değil, Sezar.
- Não é assim?
Jim, seni görmekten memnun olmadım değil fakat, bu yalnızca hayırlı olsun ziyareti mi, yoksa konuşmak istediğin şeyler mi var?
Jim, é óbvio que é óptimo revê-lo, mas esta é uma visita de cariz social, ou vem falar comigo por algum assunto em particular?
Kendi yakmış ve kazaen ölmüş mü yoksa böyle görünmesi mi istenmiş belli değil.
... Resta a saber se morreu ao programá-Io... ... ou se alguém quer que pareça assim.
Ortada üzerine yatılacak bir para yoksa, siz de kadınların üzerine yatıyordunuz. Öyle değil mi? Hem de China Blossom Moteli'nde!
Se não houvesse dinheiro para sacar e houvesse uma mulher, aproveitava-se das mulheres, não é verdade?
Bir sonraki gün ne olacağını bilmiyorsun öldürülecek misin, eve mi gideceksin, yoksa yakalanacak mısın belli değil.
Todos os dias não sabes se vais ser morto, se vais para casa ou vais preso.
Birini bulsam iyi olur yoksa buradan çıkamayacağız, değil mi?
Mais vale que te mencione uma, ou nunca mais sairemos daqui, não é?
Çantan yoksa gidemezsin, değil mi?
Por acaso não viste por aí um saco?
O zaman kendine mukayyet olmalı, yoksa iz sürme konusunda kendinden daha kurnaz biri karşısına çıkabilir, değil mi?
Então ele terá de ter cuidado porque pode encontrar alguém mais astucioso do que ele no seu encalço. Vamos?
Bu gayet açık, yoksa burada olmazdım değil mi?
- Sim. É óbvio. Caso contrário, não estaria aqui, pois não?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]