Ina Çeviri Portekizce
1,123,639 parallel translation
İşe yaradı ; tüm uçan melezler... ışığı volkanın içine kadar takip etti, ama Abigail başkasına zarar vermeden... ona ulaşmamız gerekiyor.
Funcionou. Todos os híbridos voadores seguiram o sinalizador directamente até ao vulcão, mas... temos que alcançar a Abigail antes que ela faça mal a mais alguém.
Seni bundan kurtarmak için... bir arkadaştan fazlasına ihtiyacın olacak.
Irão ser necessários mais do que amigos para te livrar desta, Jamie.
Son özür dilediğimde, suratıma tokat yedim, o yüzden ikinci özrümün nasıl olacağına karar veremiyorum.
Bem, da última vez que pedi desculpa, deram-me uma bofetada na cara, então, não tinha a certeza como é que um segundo pedido de desculpas funcionaria.
Yardımına ihtiyacım yok.
Não preciso da tua ajuda.
Ben bir bilim insanıyım, Tanrı aşkına.
Sou um cientista, pelo amor de Deus.
Clementine'ın odasına.
Ao quarto da Clementine.
Sanırım artık hayvanların yardımlarına elveda diyebiliriz.
Presumo que podemos dizer adeus a qualquer tipo de assistência animal.
Belki Clementine... yeniden Glazier hastalığına yakalanmıştır.
Talvez a Clementine estivesse novamente doente com a doença de Glazier dela.
Vay canına, teşekkürler.
- Ena, obrigado.
Vay canına baba, müthiş görünüyorsun.
Ena, pai, estás um espectáculo!
Bu, ne kadar paralı olduğumu biliyorsun manasına gelir.
É assim que sabes que tenho dinheirinho.
Evet, hadi ama oynamasına müsade et.
Sim, vá lá, deixa-a jogar!
Vay canına, 80'lerin allstar'ı Wade Boggs!
Ena, Wade Boggs, superestrela dos anos 80!
Şimdi de bu bebek şapkasını kafasına takmama ve ağzına sigara vermeme müsade et.
Agora deixa-me colocar esta touca de bebé na cabeça dele e um cigarro na boca.
Karının oynamasına müsade edecek misin?
Vais deixar jogar a tua esposa?
Vay canına, uyuşturucu almış bir köpekle bowling oynuyor gibi yaptığıma inanamıyorum.
Ena, nem acredito que estou a fingir jogar bowling com um cão sob o efeito de drogas!
Vay canına, seni böyle ziyafete çağırmaları çok güzel.
Ena, foram simpáticos em ter organizado um banquete para ti.
Ancak bu korunan dünyada izin verildiği kadarıyla. Muhafız'ın gözleyemediği terk edilmiş seviyelerin koordinatlarını sana verebilirim.
No entanto, na medida em que é permitido neste mundo de reserva, posso dizer-te as coordenadas dos níveis abandonados que a Salvaguarda não vigia.
Ondan sonra, büyükannem Zuru hepimizi yeni topraklara götürmüş.
Depois disso, a minha avó Zuru liderou-nos na terra nova.
Aleti kabinde kullandı.
Ela utilizou este dispositivo na cabana.
Doğu Yakası'na olan ilk melez saldırısından bu yana... cevaplarımız değil sorularımız arttı.
Mais perguntas que respostas neste momento... após o primeiro ataque de híbridos na Costa Este.
Şu an mıntıkadayım... olayı anlamaya çalışıyorum.
Estou na esquadra neste momento, a tentar resolver a situação.
Onu asla Reiden'e almamalıydım.
Nunca a deveria ter deixado entrar na "Reiden".
Clementine'a dokunma.
Não toquem na Clementine.
Onu bırak hemen.
Libertem-na imediatamente.
Ve olay yerinde itirafta bulundun.
E a tua confissão na cena do crime.
Aslında eğer benim tıbbi kayıtlarıma bakarsanız, travma sonrası stres bozukluğu teşhisi konulduğunu göreceksiniz.
Na verdade, se fores verificar os meus registos médicos, verás que fui diagnosticada com Doença de Stress Pós-Traumático.
Kasabada bir cadı olduğunu ve... melezleri uzak tuttuğunu iddia ediyorlar.
Alegam que existe uma bruxa na cidade que manteve os híbridos afastados.
Onları Reiden Global'den... soruşturmaya kanıt teşkil ettiği için alabiliriz.
Podemos consegui-los da "Reiden Global" como provas na investigação.
Isaac ve diğer çocuklar... TX kısırlığını çözmemizde önemli rol oynadı.
O Isaac e as outras crianças foram fundamentais para os nossos esforços na tentativa de resolução dos problemas de esterilidade do gás TX.
Sizi temin ederim ki, yönetimimizdeki son değişikliklere rağmen...
Agora, gostaria de vos assegurar que apesar das recentes modificações na nossa gerência, todas as crianças à responsabilidade da "Reiden"
Ve size tüm çocukların, Isaac de dahil... önümüzdeki hafta evlerine geri döneceğini bildirmekten mutluluk duyarız.
E ficamos felizes por comunicar que todas as crianças, incluindo o Isaac, serão devolvidas em segurança às suas famílias na próxima semana.
- bolca zamanınız olacak.
- para pôr a conversa em dia na próxima semana.
Sence onu gelecek hafta geri alabilecek miyiz?
Achas que o vamos ter de regresso na próxima semana?
Mansdale uçağın arka tarafında zincirlenmişti.
O Mansdale tem estado acorrentado na parte inferior do avião.
Reiden'a güvenemeyiz, bize Isaac'i... geri vereceklerinin bir garantisi yok.
Não podemos confiar na "Reiden", não há qualquer garantia que nos devolvam o Isaac.
Silahları masaya bırakmak zorundayız.
Temos que deixar as armas na mesa.
Gömleğinde kan vardı, vurulduğu zaman.
Há sangue na camisa dela, da altura em que ela foi alvejada.
Az önce parmağını ağzıma soktum.
Acabei de pôr o dedo dela na minha boca.
Falcon'un dosyayı koruduğunu öğrendim... ve o dosyayı okuyabilecek tek alet ondaydı.
Tinha descoberto que o "Falcão" estava a proteger o arquivo e tinha na sua posse o único dispositivo que o conseguiria ler.
Bu TX gazını çözmedeki... kayıp parça.
É a peça que faltava na resolução dos problemas de esterilidade causados pelo gás TX.
Uyandırın onu
Acordem-na.
Peter, cevap vermeden önce, geçen öldürüen jogger'in ( Yavaş tempoda koşan kimse ) Discman'ini ( Sony'nin CD çaları ) aldım.
Peter, antes de lhe responderes, tenho aquele discman do praticante de jogging assassinado que querias na semana passada.
Hadi, Lois Fenway'a gitme vakti.
Vá lá, Lois, está na hora de ir para Fenway.
Dora'nın göğsü kabarıyor, Dieogo'nun yüzüne doğru seksi nefesini soluyordu.
"O peito dela a palpitar " e a sua respiração latina na cara dele.
Vay canına, sadece okuyorum.
Só de ler...
Pekala Stewie, üzerini değiştirme vakti.
Muito bem, Stewie, está na hora de te vestires.
Yapacaklarıma karışırsan bu duvar bokla sıvanır.
Estás a arruinar o meu horário, por isso vou dar-te cocó na parede.
Eğer bir kasını bile oynatırsan o tuhaf kafana tokadı basarım.
E se mexeres um músculo antes disso, vou dar-te umas palmadas na tua cabeça esquisita.
Aslında, eski karıları da onların paralarıyla yan tarafta ziyafet veriyor.
Na verdade, as ex-mulheres deles estão a organizar um banquete aqui ao lado com o dinheiro deles.
Masa başında senin için tüm ünlülerin olduğu bir yer ayırdık.
Guardamos um lugar na mesa principal para ti com todos os membros do Hall of Fame.
inanılmaz 1325
inanamıyorum 1323
inanıyorum 283
inatçı 43
inanırım 48
inanmıyorum 653
inanın 122
inanmıyorsun 30
inan 125
inanılmazsın 87
inanamıyorum 1323
inanıyorum 283
inatçı 43
inanırım 48
inanmıyorum 653
inanın 122
inanmıyorsun 30
inan 125
inanılmazsın 87
inanmam 64
inanamadım 34
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanılmazdı 150
inanılmazdın 22
inanmalısın 26
inanç 64
inan bana 1447
inanamazsın 17
inanamadım 34
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanılmazdı 150
inanılmazdın 22
inanmalısın 26
inanç 64
inan bana 1447
inanamazsın 17