English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Actually not

Actually not translate Turkish

7,374 parallel translation
I'm actually not sure he'll be able to walk again.
Artık yürüyebileceğinden bile emin değilim.
Which is actually not a lot.
Çok fazla bir şey yok aslına bakarsan.
Angela told me her investigation is actually not about Tommy.
Angela soruşturmanın aslında Tommy hakkında olmadığından bahsetti.
Angela told me her investigation is actually not about Tommy, or me for that matter. She wants Lobos.
Angela asıl soruşturmanın Tommy veya benim hakkımda olmadığını söyledi.
You know, it's actually not so bad if you just cooperate.
Aslına bakarsan, insanlarla iyi geçindiğin sürece sorun yok.
So... this is actually not about April at all.
Pekala... aslında bu hiç de April'la ilgili değil.
That's actually not true.
Hiç doğru değil.
I'm actually not sure where we stand.
Aslında şu an nerede durduğumuzdan emin değilim.
"Good as gold." That one was actually not that bad.
"Altın kadar iyi." Bu, aslında o kadar da kötü değildi.
Which is not actually really a question.
Ki bu da gerçek bir soru değil.
Actually, it's obvious she's not coming in, so I'm gonna...
Besbelli gelmiyor bu yüzden ben...
~ It's not, actually.
- Aslında, değil.
Actually, I have a long list of things I am not allowed to discuss in an interview,
İş dışı sormak istediğim pek çok soru var,
All right, look, as big a boner as all this real-estate talk is giving me, that's not actually why we're...
Pekâlâ, emlak muhabbeti çok tahrik edici olsa da, aslında gelme sebe...
Not only did he not say anything to implicate himself, He actually gave us a new piece of information.
Kendini ima eden hiçbir şey söylemekle kalmadı bize yeni bilgi de verdi.
I'm afraid that's not possible, and actually, you are the guest here at Samaritan's research terminals.
Korkarım bu mümkün değil. Ve aslında buradaki misafir sizsiniz Samaritan'ın araştırma terminalinde.
Well, it won't actually be forever, because it's incremental, not exponential, remember?
- Sonsuza kadar sürmeyecek çünkü artıyor ama üstel bir büyüme yok, unuttun mu?
Yeah, actually, more often than not.
- Evet, aslında bayağı da sık bir şekilde.
No, actually, you're not.
Hayır, anlatmayacaksın.
That was actually one of the things I was trying not to think about.
Bu düşünmek istemediğim şeylerden biriydi.
not-not so good, actually.
pek-pek iyi değil, aslında.
It's not like I'm unsympathetic to your plight, okay? Will : I mean... well, actually I am.
Seni anlamadığımı zannetme, tamam mı?
No, actually, whenever you're not saving someone, you dump everything on me.
Ya da daha doğrusu ne zaman birini kurtarmasan her şeyi bana yıkıyorsun.
'Cause not only is that absurd, it's actually a little bit offensive.
Çünkü bu tuhaf olmakla kalmayıp aynı zamanda kırıcı oluyor.
I'm not actually reporting anything.
Bir şey ihbar etmiyorum.
Actually, I'm not done talking to Oliver.
Oliver'la konuşmam bitmedi.
Not till I bought it, actually.
Ben alana kadar değildi aslında.
Actually, I've decided not to do this.
Aslında bu olmasın.
Actually, I'm not legally allowed to call myself a magician anymore'cause of the whole...
Aslında artık yasal olarak kendimi büyücü olarak adlandırma iznim yok. Tüm bu olanlardan... Endişelenmeyin.
Well, not exactly actually.
Yani şimdi tam olarak öyle de demiyorum esasında.
Consider my request withdrawn, even though I never actually asked it in the first place - and not in the way...
Aslında ilk etapta asla sormamam gerekse de isteğimi geri çektiğimi düşünün ve olmayac...
You're not only P.C., you've actually changed my P.C.
Olmakla kalmıyorsun, benim de A.P'mi değiştirmiş oldun aslında.
It is actually... no, well, it's not gonna be true here at chambers, okay?
Aslında... Chambers'ta öyle bir şey olmayacak, tamam mı?
It's a typical Dad thing to do, to, like, send something and try to get the credit and then actually stick us with all of the hard work, like, not be helpful at all,
Babamın tipik şeylerinden işte bir şey gönderip takdir kazanmaya çalışır. Sonra da bütün işi bize yükler, hiç de yardım olmaz tıpkı bütün hayatı boyunca yaptığı gibi.
So, to anyone who might entertain the notion that he might not be dead, that the Nazarene might actually somehow have remained alive after all of what you've just described, you would say what?
Anlattığın onca şeyden sonra hala Nasıralı'nın bir şekilde hayatta kalmış, ölmemiş olabileceği düşüncesine kapılabilecek kişiler hakkında... -... ne söylerdin?
Well, while I would love to sit here and explain my prison to you, I actually have more pressing matters than whether or not you understand the academics of my work.
Seninle oturup,... hapishanem hakkında konuşmak isterdim,... ancak o kadar önemli meselelerim var ki,... sana şimdi çalışmamın bilimsel yönlerinden bahsedemeyeceğim.
Actually, we're not so sure about that.
- Aslında pek emin değiliz.
Well, that'll give us the alley gang, but it's not gonna tell us who actually went back to commit the murder.
Ama aslında geri gitti bize olacak değil Peki, bu, sokak çete bize vereceğim cinayet işlemek için.
- Ugh! Actually, you're not, but you could be.
Aslında değilsin ama olabilirsin.
I'm not actually a drug dealer, Alexa.
Torbacı değilim ben, Alexa.
I decided within the next month, I'll not sit on my roof and think about jumping, but I'll actually kill myself.
Bir sonraki ay içerisinde, artık çatıya çıkıp atlamayı düşünmeyi bırakacağımı, ve kendimi gerçekten öldüreceğimi söyledim kendime.
So if she's not actually present at the robbery, we can still put her away for conspiracy.
- Soyguna şahsen gelmese de... -... işbirliğinden hapse atabiliriz.
I actually knew the Jedi, not from the pages of folklore or children's tales, but as flesh and blood. And do you know what happened to them?
- Ben aslında Jedi'ları tanıyorum folklor veya çocuklara anlatılan masallardan değil onların tüm soylarını biliyorum.
- Actually, I'm not finished, ma'am.
- Açıkçası, daha bitirmedim hanımefendi. - Evet.
Actually it's not easy here.
Aslında burada olmak hiç de kolay değil.
Actually, we're not anymore.
Aslında artık değiliz.
So this is a typical first year living space um, except that, believe it or not, these gentlemen actually straightened up for you today.
Yani burası tipik bir birinci sınıf yaşama alanı,... bu beylerin aslında bugün sizin için düzene sokulmuş olması dışında. İster inanın, ister inanmayın.
Uh, well, not... not an entirely inappropriate sequitur actually.
Pek de yakışıksız, ilgisiz sayılmaz aslında.
Believe it or not, I actually appreciate the effort.
İster inan ister inanma, bu çabanı takdir ediyorum.
"It could actually do them harm if they are not adequately prepared."
Yeterince hazır değillerse onlara zarar verebilirmiş.
Well, maybe not ever, actually.
Belki de hiçbir zaman.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]