Nothing yet translate Turkish
1,984 parallel translation
- This is nothing yet.
- Daha bu bir şey değil.
Nothing yet, my lord.
Hiçbir iz yok, efendim.
Nothing yet.
Hâlâ bir şey yok.
- Nothing yet.
- Henüz bir şey yok.
Nothing yet.
Henüz bulamadık.
Nothing yet.
Henüz bir şey olmadı.
No, nothing yet.
Henüz değil.
Nothing yet, I'm afraid.
Üzgünüm, henüz bir şey yok.
You ain't seen nothing yet!
Daha bir şey görmediniz!
Nothing yet.
Henüz bir şey yok.
Tell Mr. Weiss there's nothing yet.
Bay Weiss'e henüz bir şey çıkmadığını söyleyin.
Nothing yet?
Durumu hâlâ belirsiz mi?
- No, sir, nothing yet.
- Hayır efendim, henüz yok.
They ain't heard nothing yet.
Henüz hiçbir şey duymadılar.
You ain't seen nothing yet.
Daha bir şey görmediniz.
We're looking into that possibility as we speak, But nothing yet.
Şu anda söylediğim gibi durumu inceliyoruz ama henüz bir şey yok.
If you think I'm sick, you ain't seen nothing yet.
Eğer benim hasta olduğumu düşünüyorsanız daha hiç bir şey görmediniz demektir.
Nothing yet.
- Henüz bir şey yok. Bütün çete mensupları ve suçlular arasında onlardan bir şey çıkacağını sanmam. - Maalesef.
Cod? Nothing yet.
- Ölüm nedeni?
Nothing yet.
Henüz hayır.
- But nothing yet.
Ama hala tık yok! Şimdi de bu çıktı!
Nothing yet.
Daha değil.
Nothing new to report yet.
Yeni bir şey yok.
Yet there was nothing missing from either home.
Ama evlerinden çalınan bir şey yok.
And yet, there's nothing I can do for him
Gerçekten hiçbir şeyde iyi değilim.
The very fact we exist is nothing but the result of a complex, yet inevitable string of chemical accidents and biological mutations.
Var olduğumuz olgusunun gerçekliği, çok karmaşık, kaçınılmaz kimyasal kazalar ve biyolojik mutasyonların sonucu olması yanında koca bir hiç.
Nothing on the video yet.
- Görüntüde bir şey yok.
I didn't want to tell her how I felt, and yet I wanted to tell her nothing else.
Ona karşı ne hissettiğimi söyleyemiyordum, ona hiçbir şey söyleyemiyordum.
Nothing back yet on the paper or the ink type.
Kağıt ve mürekkep tipi hakkında bilgi gelmedi.
Yet, we have nothing.
Ama hiçbir şeyimiz yok.
You know, it must kill you to know you've been this close to me and yet you still have nothing to show for it.
Biliyorsun, bana yaklaştığını öğrenmen seni öldürür ve halen bunu gösteren bir şey yok elinde.
A grain of sand is almost nothing, yet it is like a tiny star reflecting God's sun.
Bir zerre kum neredeyse hiçbirşeydir, Tanrı'nın güneşini yansıtan küçük bir yıldız...
But nothing's happened yet.
Ama henüz bir şey olmadı.
Now listen... nothing is lost yet.
Şimdi dinle henüz hiçbir şey bitmiş değil.
Nothing is as soft as water and yet the agressive and the forceful one never triump over it
Hiçbir şey su gibi yumuşak değildir. Saldırgan ve zorlayan ise asla suyu yenemez.
- Nothing, yet.
Hiçbir şey, şimdilik.
Yet nothing has been the object of such intense dispute.
Ayni zamanda hiçbir şey bu kadar şiddetli tartışma konusu olmamıştır.
Nothing's come up yet.
Henüz bir şey bulunamadı.
Yet these wounds are nothing.
Yine de bu yaralar hiçbir şeydi!
Nothing bad has happened yet.
Henüz kötü birşey olmadı.
Yet can afford nothing.
Ama hâlâ hiçbir şeye sahip olamıyorum.
Nothing too bad yet.
Henüz çok kötü bir şey yapmadı.
You would steal glory from the House of Batiatus. Yet here you are. With nothing but blood and sand for your efforts.
Batiatus'un hanesini yenecektin, ama haline bak Arena'da öleceksin.
Absolutely nothing, not yet.
Kesinlikle hiçbir şey ama şimdilik.
Oh, my colleagues are pursuing several leads, uh... Nothing definitive yet.
Ekibim bir kaç ipucunun peşinden gidiyor ama henüz hiçbir şey, netleşmiş değil.
We do have some prints from the living room, but nothing on the rope yet.
Oturma odasında bir kaç iz bulduk ama ipte daha bir şey bulamadık.
We've done nothing to try to understand why, in the 19th century,... staggering economic phenomena such as saltpetre appeared,... yet today there's nothing left.
potasyum nitratın ortaya çıkması, sarsıcı ekonomik olaylar gibi, 19. yüzyılda olan şeyleri anlamaya çalışmadık. Oysa bugün geriye hiçbir şey kalmadı.
Be that as it may, unless you have some evidence that you haven't shown me yet- - something to prove that what you've seen is true- - there's nothing I can do, Allison.
Öyle olsa bile gördüklerini kanıtlayacak bir şey göstermedikçe yapabileceğim hiçbir şey yok Allison.
Have we got nothing on Eriksson yet?
Elimizde Eriksson'la ilgili bir şey var mı?
- No, nothing positive yet.
Hayır, daha olumlu bir şey yok.
Nothing about you bugs me yet ; nothing.
Canımı sıkan hiçbir yönün yok.
yet somehow 19
yet here we are 31
yet here you are 18
yet again 70
yet here i am 23
nothing 25771
nothin 482
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
yet here we are 31
yet here you are 18
yet again 70
yet here i am 23
nothing 25771
nothin 482
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing changes 92
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing so far 85
nothing has changed 127
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing changes 92
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing so far 85
nothing has changed 127