Nothing more translate Turkish
7,462 parallel translation
I have nothing more to say.
Söyleyecek başka bir şeyim yok.
How it must have hurt to learn that your precious wife was nothing more than a common thief and fraud.
Değerli eşinin sıradan bir hırsız ve dolandırıcı olduğunu öğrenmek çok acıtmıştır.
Building a hospital's a noble cause and we here at Tammany want nothing more than to support you the best way we know how.
Hastane yapımı gibi asilce bir olayda.. .. burada Tammany'de yapmak isteğimiz tek şey.. .. size en iyi bildiğimiz yollarla destek olmak.
There is nothing more frightening in this world than this creature.
Dünyada, bundan daha korkunç bir canlı yok.
Nothing more than that.
Sadece bu.
Once the soldiers took him away, there was really nothing more that we could do.
Askerler onu götürürken yapabileceğimiz bir şey yoktu.
We have nothing more to talk about.
Konuşacak bir şeyimiz kalmadı.
I'd love nothing more than to see you and Mike together forever.
Seni ve Mike'ı sonsuza kadar birlikte görmekten başka bir şey istemem.
And for that, for nothing more than your exceptional skills and your discretion... you'll be fairly compensated.
Ve bundan ötürü, sadece ve sadece fevkalade yeteneğinizle ketumluluğunuzdan ötürü karşılığınızı makul miktarda alacaksınız.
Phillip was nothing more than... an advisor, really.
Phillip gerçekten bir akıl hocasından fazlası değildi.
And I would wish for nothing more.
Başka da bir şey istemezdim.
After all, I seek only that which is owed to me, nothing more.
Sonuçta ben sadece bana borçlu olduğunuz şey için buradayım başka bir şey için değil.
I would like nothing more.
- Benim de istediğim bu.
I'm sure it's nothing more than a malicious rumor created by your opposition.
Kendi yararınıza olduktan sonra yapılabilecek şeylerin sınırı var mıdır?
Nothing more than dust and bones.
Toz ve kemikten fazlası değil.
Crickett, it was just a dream, nothing more.
- Crickett, o sadece bir rüyaydı.
There's nothing more important than family.
Aileden daha önemli bir şey yoktur.
I have nothing more for you till the next fleet.
Gelecek filoya kadar yapacağın iş yok. Sonra gelirsin.
T-there's nothing more I want than to have her home, to have her with us.
Onun evine dönmesinden, bizimle birlikte olmasından daha fazla isteyebileceğim bir şey yok.
What we take for granted about our sense of self, everything we see, everything we remember, is nothing more than a construct of the mind.
Kendimiz hakkında doğru olduğunu sandığımız her şey, gördüğümüz her şey, hatırladığımız her şey, akıl oyunundan başka bir şey değil.
Nothing more dangerous than that.
Bundan daha tehlikeli bir şey yok.
Even if I succeed and you marry a noble men at court are just a stepping stone nothing more and nothing less.
Soylu bir adama kapak atıp evlensek bile saraydaki erkekler sadece birer basamaktan ibaret. Bundan başka bir çıkar yolu yok.
Intent on revenge and nothing more.
İntikamdan başka bir amacı olamaz.
Nothing more.
Fazlası değil.
I don't know. It could be nothing more than a coincidence.
Denk gelmiş de olabilir.
Nothing more is gonna happen to my wife?
Eşime bir şey olmayacak.
Papa Smurf, El Gordo and their followers, nothing more.
Şirin Baba, El Gordo ve takipçileri, başka bir şey değiller.
I think Ms. Baldwin's article is really nothing more than speculation.
Bence Bayan Baldwin'in makalesi spekülasyondan fazlası değil.
I would like nothing more than you and your miserable mother be rotting in prison.
Senin ve o sefil annennin hapishanelerde çürüdüğünüzü görmeyi çok isterdim.
I've wanted nothing more than for you to meet someone amazing.
İnanılmaz biriyle tanışmandan başka bir şey istemedim hiç.
Today's physicists have always regarded programmable matter as nothing more than a theory, but I guess your shape-shifter proves it can be done.
Günümüz fizikçileri programlanabilir maddenin bir teoriden öte gitmesini istemiştir hep. Senin bulduğun şekil değiştiren bunun olabileceğini kanıtladı artık.
Nothing would please me more.
Beni hiçbir şey daha memnun edemezdi.
There's nothing that makes them more susceptible to addiction and nothing that can be removed or treated to cure it.
Onları bağımlılığa daha elverişli hale getiren bir şey olmadığı gibi.. .. onları tedavi etmek veya ortadan kaldırmak için bir şey de yok.
No more labs, no more analysis, no more nothing.
Laboratuvar, analiz... hiçbiri yok.
Nothing matters to us more than your well-being.
Senin sağlığından daha önemli bir şey yok.
Nothing would thrill Hannibal more than to see this roof collapse mid-Mass, packed pews, choir singing.
Hiçbir şey, Hannibal'ı buranın çatısının ortasında, ayinin sıralar tıklım tıklım koro şarkı söylerken çöküşünü görmek kadar mutlu etmezdi.
Once you take it, nothing else matters, just how you'll get more.
İlacı sadece bir daha alacak mısın sorusu dışında hiçbir şeyin önemi yoktur.
Nothing is more important than that.
Hayır. Hiçbirşey bundan daha önemli değil.
Fostering unrealistic dreams in these kids will accomplish absolutely nothing but to make their lives that much more dark and depressing.
Gerçek dışı hayallerle bu çocukları karanlığa ve depresyona itiyorsun.
IN REHAB WE HAD MORE OF AN ALL-OR-NOTHING APPROACH WITH A LITTLE BIT OF HIGHER POWERS SURRENDER YOURSELF BULLSHIT PEPPERED IN.
Rehabilitasyonda, biraz ilahi bir gücün dahil olduğu kendini soru yağmuruna bıraktığın ya hep ya hiç yaklaşımımız vardı.
I'm overjoyed, and I'll be even more so provided you do nothing to dissuade Hayley from going through with this wedding.
Çok sevinçliyim, hatta Hayley'nin bu düğünü yapmasından caydırmak için herhangi bir adım atmazsan çok daha sevineceğim.
There's nothing I can say that you will believe, more than what you have seen.
İnanmanı sağlamak için gördüklerinden fazlasını söyleyemem zaten.
"Nothing is more visible than the hidden and nothing is more apparent than the subtle."
Gizlenen kişiden daha aşikar bir şey yoktur. Küçük şeyden daha aşikar bir şey yoktur.
There is nothing I would love more than to be able to chat with you, Alana, but you caught me at a rather awkward moment.
Seninle sohbet etmek inan ki çok hoşuma gider Alana fakat beni ters bir zamanda yakaladın.
No more workshops, nothing!
Atölye yok! Hiçbir şey yok.
There's nothing I admire more than selfless idealism in the face of overwhelming odds.
Ezici bir güç karşısında... özverili bir idealizmden... daha fazla hayran olduğum bir şey yok.
I came to pay my respects. And to tell you, one more time, that I had nothing to do with your- -
Baş sağlığı dilemeye geldim ve tekrar belirtmek isterim ki benim bir alakam yok...
After a shared tragedy, there's nothing that provides more consolation than a sense of community.
Ortak bir trajedi için topluluk bilincinden büyük bir teselli olamaz.
There's nothing I want more than to find a way back to where we were, but... I don't know if we can. No, we can't.
Eski halimize dönmekten çok istediğim bir şey yok ama dönebilir miyiz bilmiyorum.
We're family, and nothing is more important.
Biz bir aileyiz, daha önemli hiçbir şey olamaz.
Nothing is more important than family to me.
Benim için ailemden daha önemli bir şey yok.
nothing more to say 17
more 1904
moreno 58
moretti 68
moreau 46
morello 30
morelli 46
more or less 614
more than you know 97
more than you think 24
more 1904
moreno 58
moretti 68
moreau 46
morello 30
morelli 46
more or less 614
more than you know 97
more than you think 24
more drinks 21
more tea 49
more than you 43
more than you can imagine 30
more than ever 118
more than anything else 28
more than enough 37
more than me 30
more than you'll ever know 22
more to the point 94
more tea 49
more than you 43
more than you can imagine 30
more than ever 118
more than anything else 28
more than enough 37
more than me 30
more than you'll ever know 22
more to the point 94