Another step translate Turkish
503 parallel translation
If you make another step towards that door...
Eğer o kapıya doğru bir adım daha atarsanız...
Don't you dare advance another step!
Bir adım daha atayım deme sakın!
Don't move another step.
Bir adım daha atma.
I wouldn't climb another step, not even to get up to heaven.
Cennete gitmek için bile merdiven çıkmam.
I won't walk another step!
Ben artık bir adım bile atmak istemiyorum.
- Take another step and I'll shoot.
- Bir adım daha atarsanız ateş ederim.
- You take another step, I'll shoot.
- Bir adım daha atarsan vururum.
- Not another step.
Bir adım daha atma!
Don't you come toward me another step, or I'll...
Bir adım daha atarsan...
Am I just another step along your way?
YoIundaki engeIIerden biri miyim?
Put me down another step.
Beni daha alt bir göreve verin.
Rosa, you stop crying, or I won't go another step with you.
Rosa, ağlamayı bırakmazsan seninle bir yere adımımı atmam.
~ Take another step higher ~
Adımını daha yükseğe at
I can't go on another step.
Bir adım daha atamam.
He took another step nearer.
Bir adım daha yaklaştı.
Another step and I shoot.
Bir adım daha atarsan, seni vururum.
They must've added another step.
Bir basamak daha koymalı.
Your protector had fallen another step toward absolute poverty,... and you had had to suspend your studies.
Koruyucun fakir düştü,... ve sen çalışmalarını erteledin.
- I'll take another step.
- Daha da yaklaşıyorum.
You can't take another step.
Bir adım daha atamazsın.
Not another step.
Bir adım daha atmayın.
- Another step and I'll shoot.
Bir adım daha at, vururum.
Take another step, you'll die.
Bir adım daha atarsan, öleceksin.
Every other man who raises to fight the Yankees is another step towards victory.
Yankilere karşı savaş açan her güneyli zafere doğru atılmış yeni bir adımdır.
Take another step and I will shoot! We must accompany the King to Schloss Berg.
Kralı Berg Kalesi'ne götürmek zorundayız.
And I think Jimi was getting quite desperate to record... or to at least make another step.
Jimi bir albüm yapma ümitlerini yitirmeye başlamıştı. Bu işi başarabileceğini sanmıyordu.
You'll find out if you take another step!
Bir adım daha atarsan, öğreneceksin.
It's just another step on the way.
Bu, hedefi yolunda attığı başka bir adım.
# Every day's another step that takes you even closer to the sky
Her gün yeni bir fırsattır Gökyüzüne doğru yükselmek için.
You know... the world owes you much, kid... even if we don't take another step.
Ne diyeceğim... bu dünya sana çok şey borçlu evlat... her ne kadar kurtaramasak bile.
Not another step, Kramer!
Bir adım daha atma, Kramer!
Another step, I'll send you to the hospital!
İkinci seferde, seni hastaneye göndereceğim!
Take another step, and I'll ventilate you.
Bir adım daha atarsanız delik deşik ederim.
Another step. We're almost there.
Bir adım daha.
Now take another step.
Bir adım daha at bakalım.
Rudi, you stop that right now or I'm not going to go another step.
Rudi, hemen kes şunu, yoksa bir basamak daha çıkmam.
I can't take another step.
- Bir adım daha atacak gücüm yok.
You know, you take one step and then you take another.
Bir adım atarsın, sonra bunun arkası gelir.
The other day I took a step that I had never given to another woman.
Geçen gün bir adım attık. Hiçbir kadına bu denli önem vermedim.
For on another island miles to the north, the 1 st Marine Division had taken the first step of the long road back.
Kuzeydeki bir adadan, 1. Askeri Bölüm uzun bir yoldan dönmüştü.
... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear of him who advances once again transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step, as if the very ear...
çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... bir kez daha yürüyenin sanki sırdaşları başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ;
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
You believe that I could ever- - ever- - in my whole life... step up and repeat... to another living soul... what that man- - what he did?
Sen benim- - hiç- - hayatta... o adamın ne yaptığını... kalkıp başka bir insana... anlatabileceğime inanıyor musun- - ne yaptığını?
Step over it and go get another one.
Üzerinden atla başka bir tane al.
To step through there... and lose oneself in another world.
Adımını at, kendini başka bir dünyada kaybet.
If there is another, I will step aside.
Eğer başka biri varsa, ben çekilebilirim.
I heard him step from one corner to another.
Bir köşeden diğerine ilerlediğini duydum.
I don't know about the rest of you... but I ain't leaving another motherfucking step!
Sizi bilmem ama... ben bir adım daha atmıyorum!
I'm not walking another step.
Bir adım daha atmıyorum!
Another small step for mankind.
İnsanoğlunun başka bir küçük adımı.
Wait for a knock, step through another door, and you're in.
Vurulmasını bekle, öbür kapıdan gir, ve içerdesin.
stephanie 461
stephane 43
steph 218
stephan 50
stephen 2028
step 389
steps 141
stepan 49
stephens 35
stephano 18
stephane 43
steph 218
stephan 50
stephen 2028
step 389
steps 141
stepan 49
stephens 35
stephano 18
stephie 27
step forward 203
stephen hawking 24
step by step 66
step away 135
step it up 36
step back 632
step one 123
step right up 113
step up 145
step forward 203
stephen hawking 24
step by step 66
step away 135
step it up 36
step back 632
step one 123
step right up 113
step up 145
stepmother 36
step into my office 57
step out 83
step in 42
step outside 62
step on it 212
step inside 47
step off 56
step two 79
step in time 28
step into my office 57
step out 83
step in 42
step outside 62
step on it 212
step inside 47
step off 56
step two 79
step in time 28