English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / At least

At least translate Turkish

58,888 parallel translation
It's an heirloom worth at least that.
En az 50 bin edecek bir aile yadigârı.
At least we'll leave with a tank full of fuel.
En azından depomuz dolu ayrılacağız buradan.
At least I'm honest about what I see in you : Your work.
En azından ben sende ne gördüğüm konusunda dürüstüm.
But at least the machine's not allowed to vote.
En azından makinenin seçimlerde oy verme hakkı yok.
Well, can we at least go out a few times?
En azından, birkaç kez dışarı çıkabilir miyiz?
At least before when I looked in the mirror, I knew who I was, and now... it sounds like bad lyrics, but there's a stranger looking back.
En azından daha önce aynaya baktığımda, kim olduğumu biliyordum. Şimdiyse kötü yazılmış şarkı sözü gibi ama bir yabancı bana bakıyor.
At least before, I was me.
- En azından, daha önce kendimdim.
But at least punch the clock, punch some faces, get drunk as hell.
Ama en azından işini aksatma birilerini yumrukla arada sarhoş ol.
Or, I mean, we got to sit on him, at least. I...
Yani en azından adamı çekip konuşmamız lazım.
Yeah, well, at least she was supportive with that.
Evet, en azından o konuda destekleyiciydi.
At least I came.
En azından geldim.
- Toes only. - At least you're getting wet.
Suyla temas etmen yeterli.
We might not have her, but at least we have this.
Onu bulamamış olsak da en azından elimizde bu var.
At least you have a mom who wants to be with you.
En azından seninle olmak isteyen bir annen var.
At least someone here understands the meaning of the word loyalty.
Sadakatin anlamını bilen hiç değilse biri var.
I've never stabbed a friend before, so I figure I at least owe you an apology, or...
Daha önce hiçbir dostumu bıçaklamadım, sana en azından özür borçluyum.
Well, you seem very in control now. At least, as far as I can tell.
En azından görebildiğim kadarıyla şu an kendini çok iyi kontrol ediyorsun.
I at least thought you'd last till the end of your shift.
Vardiyan bitti sanıyordum.
Don't you wanna at least try?
Denemek de mi istemiyorsun?
That jacket's at least two sizes small on that guy.
O ceketin o çocuğun en az iki büyüklüğü var.
Whoa, that was blunt. Uh, can I at least keep the band name?
Hiç değilse grubun adı bana kalabilir mi?
You need at least a day to get enough venom out of your system to be able to handle yourself.
Zehri vücuttan atıp kontrolü ele almak için en az bir gün sabretmelisin.
Can we at least talk about this before you connect...
Bağlamadan önce en azından bir kez konuşabilir miyiz...
In this future that you're from, do I at least have two hands?
- O gelecekte en azından iki elli miydim?
At least you're not shopping at Villains "R" Us anymore.
En azından kötüler mağazasından alışveriş yapmayı bırakmışsın.
Saving Dig is gonna break at least 12 federal laws.
Dig'i kurtarmak en az 12 federal kanunu çiğneyecek.
I'd like to see her in the field at least first.
Önce sahada görmek istiyorum onu.
You know, if we're going to fight side by side, you're going to have to at least speak with me.
Eğer aynı safta savaşacaksak benimle en azından konuşmak zorunda kalacaksın.
I thought it would at least entitle me to a conversation.
Bu en azından senle konuşmamı sağlar sanıyordum.
And those microphones you wanted are gonna be another two days, at least.
O mikrofonların gelmesine de rahat iki gün var.
You can do at least one thing.
En azından bir şey yapabilirsin.
Future fan, at least.
Müstakbel hayranımla yani.
I mean, at least we're all still here, am I right?
En azından biz hâlâ buradayız, değil mi?
Well... at least, it's not your fault.
En azından bu senin hatan değil.
- At least for now anyway.
- En azından şimdilik.
Well, can you at least put in a good word?
Peki, en azından iyi şeyler söyleyebilir misin?
As of 12 hours ago at least.
12 saat öncesine kadar en azından.
Take a seat at least, please.
Çek... En azından bir sandalye çek lütfen.
Well, at least his cell phone.
En azından cep telefonunun izi.
At least if we get shot, we don't have to go far.
En azından vurulursak çok uzağa gitmemiz gerekmeyecek.
But at least I'm not using other people's sins to justify my own.
Ama başkalarının günahlarını bahane ederek yaptıklarımı aklamıyorum.
- I mean, on my part, at least?
- En azından benim yaptığımın?
The mind needs rest or at least someone to take your thoughts off all the evil you face each day.
Zihnin dinlenmeye ihtiyacı vardır. Veya en azından her gün karşınıza çıkan onca kötülüğü size unutturacak birine.
At least it's proof of life. She was alive when this video was made, but we don't know how long a... sorry. Yeah.
- En azından yaşadığının kanıtı.
Or at least he was when he shot that video.
En azından videoyu çektiğinde öyle.
Well, at least, uh, that's what the newspapers will report in the morning.
Yani en azından sabah gazetelerin manşetlerinde bu şekilde yazılacak.
We bought ourselves some time away from the gas at least.
En azından gazdan kaçıp zaman kazanmış olduk.
Mitigates the admission of guilt, at the very least.
Bu da en azından suçun kabul edilmesiyle cezayı hafifletir.
I may not have all my prior resources, but at least I'm not dead.
Belki eski imkanlarım yok ama en azından ben ölmedim.
At the very least, you'll be dealing a major blow to your enemy.
En azından, düşmanına büyük bir darbe indirmiş olacaksın.
So I figure that we take Gregor out at the bath house because he's gonna have the least number of men guarding him, and--and quite frankly, we can be sure that he's not... packing.
Ben de Gregor'u hamamda indirebiliriz diye düşündüm çünkü onu koruyan birçok adamı olacaktır ve böylece savunmasız kalacağından emin olabiliriz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]