Back at ya translate Turkish
817 parallel translation
Back in the club, how you kids used to laugh at that song.
Kulüp zamanlarında, siz çocuklar ne gülerdiniz o şarkıya.
What about that girl... back at the house.
Peki ya şu evdeki kız.
It doesn't seem at all worthwhile for Denny to go back this way.
Denny'nin böyle geri dönmesi hiç de sıkıntıya girmeye değer görünmüyor.
Do you realise that there was a British cruiser waiting at Shanghai smoke pouring out of its funnels, tugging at its moorings waiting to take Mr. Conway back to London.
Şanghay'da, bacalarından dumanlar tüten, römorkörlerin çektiği... bir İngiliz kruvazörünün, Bay Conway'i Londra'ya götürmek için... beklediğinin farkında mısınız?
Well, when the white gentlemen stop me... I leave the horse and go walking across the back of the parish... because I'm bound to get back to Halcyon.
Beyaz bir beyefendi beni durdurduğunda atı bırakıp mahallenin arkasından karşıya doğru yürümeye devam ettim çünkü Halcyon'a geri dönmem gerekiyordu.
He can have back his jewelry and anything else there is, and I'll go to Reno at my own expense.
Mücevherlerini ve diğer herşeyi alabilir ben kendi paramla Reno'ya gidiyorum.
Me. I tell you now, whoever shot Larry Kinkaid ain't coming back here for you to... fuddle with your lawyers'tricks for six months and then be let off because Davies or some other whining old woman claim he ain't bad at heart.
Sana şunu diyeyim, Larry Kinkaid'i her kim öldürdüyse, 6 ay boyunca aklımızı o kanun oyunlarınla karıştırman ve sonra da onu Davies ya da sızlanan başka biri, kötü bir kalbi yok dedi diye serbest bırakman için buraya gelmeyecek.
I told them at the office I might not be back until Tuesday.
Ofistekilere, Salıya kadar dönmeyebileceğimi söyledim.
Have you lived this long... without knowing that everybody laughs at ya behind your back?
Bu yaşa geldin herkesin arkandan güldüğünü bilmiyor musun?
We don't go back to Durango at all.
Durango'ya geri dönmeyeceğiz.
And you guys have to be back on the ship at 6 : 00 tomorrow morning?
Sabah 6'ya gemide olmanız mı gerekiyor?
At exactly 11 : 54, Dix and I will come to the back door.
Tam 11 : 54'te, Dix ve ben arka kapıya yanaşacağız.
He won't be back for eight or ten days at least.
En az sekiz ya da on günden önce dönmeyecektir.
I've been walking back and forth from the door to the window for 3 hours, like a wolf in a cage.
Üç saatten beri odanın içinde volta atıyorum! Bir kapıya, bir pencereye!
Ride back to Zenda at once.
Hemen Zenda'ya geri dön.
What about when you and Holmes were back at Fort Bliss?
Ya Holmes'le birlikte Fort Bliss'te olduğunuz zamanlar?
I gave this ring back to the Empress in an audience... and she ordered me to be transferred... to stay at the entire disposition of the Empress!
Görüşme talebinde bulunarak o yüzüğü kendilerine verdim. Majesteleri de şahsen Viyana'ya transferimi ayarladı. İnanamıyorum!
You engage to be back here in London, in the Reform Club... on Saturday, September 21 at 8 : 45 p.m.
Londra'ya Reform Kulübüne dönüş zamanın tam olarak 21 Eylül Cumartesi gece saat 8 : 45 olmalı.
Throw the rope back for Billy, will ya?
Billy için ipi geriye at, olur mu?
Sometimes, Paul... You came back three years ago but you still aren't at home here.
Var ya Paul geri döneli üç yıl oldu ama hâlâ evinde gibi değilsin.
When I went back home to Philadelphia, I met him for the first time at a welfare conference.
Philadelphia'ya eve döndüğümde... onunla ilk kez bir sağlık konferansında tanıştım.
Now. anybody that don't wanna go along is perfectly free to just turn around and start riding back down the canyon.
Böyle düşünmeyen biri varsa, geri dönüp Canyon'dan aşağıya doğru atını sürmekte serbesttir.
I throw a stone up in the air and it comes back down.
Havaya bir taş atıyorum ve aşağıya geri geliyor.
A cigarette is dropped in the waste basket, or near the wrapping table, like in my friend's back room.
Çöp kutusuna bir sigara atılmıştır, ya da tezgahın yanına, tıpkı arkadaşımın arka odasında olduğu gibi.
At least till we get the Anglia back or you collect the insurance.
En azından Anglia'yı bulana ya da kaskodan parasını alana dek.
Of the cabbie and my niece, 1000 feet up, of my sweet missus, Albertine, back at our pad,
Çünkü havada üç yüz metre yukarıda asılı duran yeğenim ya da evde kalmış olan tatlı eşim Albertine konusunda şu anda ve burada yalnız şunu biliyorum :
We either go back with it or we don't go back at all.
Ya çekip gideriz ya da çatışırız. Hangisini seçiyorsun?
You go into that dining room in there, and at the back of the room you'll see the door that will take you upstairs to the kitchen, and you have some breakfast.
Yemek odasına gir. Kapı seni yukarıya, mutfağa götürecektir. Biraz kahvaltı et.
Just sit down on that sofa here, he'd look at the rug, then he'd look at me, then he'd look back at the rug.
Şuradaki kanepeye oturur, halıya bakardı. Sonra bana bakar, sonra tekrar halıya bakardı.
You talk pretty big behind the admiral's back.
Amiral yokken çok yüksekten atıyorsun. - Ya?
Dust from the explosion reflected so much sunlight back to Earth that people could read by it at night in London, 10,000 kilometers away.
Patlamada ortaya çıkan toz o kadar çok güneş ışığını Dünya'ya geri yansıttı ki 10.000 kilometre ötede Londra'daki insanlar bu ışıkla geceleyin okuyabiliyorlardı.
He's probably up at Vegas or Reno, dealing at night, losing it all back in the daytime.
Şimdi Vegas ya da Reno'da geceleri kağıt dağıtıp, gündüzleri kazandığını kaybediyordur.
They want him to strike back at once.
Bir an önce saldırıya geçmesini istiyorlar.
So I've got to get to Dr. Koska at the clinic, but you've got to go back into that room.
Klinikteki Dr. Koska'ya ulaşmalıyım ama sen de o odaya dönmelisin.
I planned on being back last night, but things came up at the last minute, you see.
Geçen gece dönmüş olmayı planlıyordum, ama... bazı şeyler üst üste geldi, anlarsın ya.
No. I stopped under the fortress, then he climbed down at the back and disappeared.
Odun yığınının altında durdum o da aşağıya indi ve tabanları yağladı.
Alais marries Richard, or we'll have the county back at once.
Alais Richard'la evlenecek ya da topraktan derhâl vazgeçeceksiniz.
But we'll return to the El Dorado at 7 : 30 tomorrow morning... to bring you the start of the second and the final lap back to Yosemite Valley.
Ama yarın sabah 7 : 30 da sizi Yosemite Vadisine geri giden... ikinci ve son etabın başlangıcına getirmek için El Dorado'ya döneceğiz.
The reward will be paid, señor, when the wagon and the man are recovered and sent back to Mexico.
Ödülünüz ödenecek senyör. At arabası ve adam kurtarılıp Meksika'ya iade edildiğinde.
I'll give you two minutes to think of something, or the whole class comes back at four o'clock.
İki dakikan var. Ya bir şeyler düşünürsün ya da bütün sınıf okuldan sonra cezaya kalır.
I'm going back, I'm riding back to Durango where the sun goes down at noon
Geri gidiyorum atımı Durango'ya sürüyorum güneşin öğleyin battığı yere
Going back, riding back to Durango where the sun goes down at noon
Geri gidiyorum atımı Durango'ya sürüyorum güneşin öğleyin battığı yere
I'm getting him out of here and back to Mexico at 1 : 00 p.m.
Ama ben onu öğlen 1 : 00 uçağıyla Meksika'ya götüreceğim.
And if this guy looks back at you, by golly, I'll give ya a five dollar bill.
Ve eğer bu adam siz bakarsa, size 5 dolar vereceğim.
He went back to Italy during the war at a very dangerous time.
Savaş esnasında çok tehlikeli bir dönemde İtalya'ya döndü.
Mr. Crockett, I know it sounds strange as hell, but... what if nature were trying to get back at us?
Bay Crockett, bunun çok garip geldiğini anlıyorum, ama... ya doğa bizi geri püskürtmeye çalışıyorsa?
Go back to New Hampshire, and I'll call you at your parents'house.
New Hampshire'ya dön. Ben seni annenlerden ararım.
If you fail her, by which I mean cancelling the account at Harrod's... or shortchanging her on winters in Jamaica, She'll be back to me in a jiffy, mewing for support.
Eğer başarısız olursan, ki Harrod'daki hesabını iptal ettirmekten ya da kışları Jamaika'da geçirmesine gücünün yetmemesinden bahsediyorum anında kürkçü dükkânına, yani bana geri döner.
I'll report back to Minister Liu Tomorrow at noon
Bakan Liu'ya rapor edeceğim yarın öğlen...
And when the war is over, they tend to go home or back to where they came from and expect people to look up to them and to look after them, which is not what people are going to do at all, nor what people ought to do.
Savaş bittiğinde evlerine ya da geldikleri yere döndüklerinde insanların onlara saygı göstermesini ve onlarla ilgilenmesini beklediler. Ki bu insanların hiçbir surette yaptığı bir şey değildi, buna mecbur da değildiler.
If you glanced across at him or caught his eye when there was an incident like that, he would raise his eyebrow and shake his head in a rather smiling way, and it would be very difticult not to smile back.
Böyle bir olay yaşandığında, eğer ona göz ucuyla bakar ya da bakışlarını yakalarsanız kaşlarını yukarı kaldırır ve güler gibi başını sallar. O anda gülümsememek hayli zordur.