Course you are translate Turkish
2,157 parallel translation
Of course you are.
Tabii ki yetiyorsun.
Yeah, of course you are.
Evet, elbette öyle.
Of course you are- -
- Elbette casussunuz.
Of course you are!
- Elbette öylesin!
Of course you are, sir.
Tabii ki yiyorsunuz, efendim.
Of course you are.
- Tabii, nasıl istersen.
Of course you are.
Tabii ki öylesin.
Of course you are.
- Elbette iznin var.
- Of course you are.
Elbette evleniyorsun.
Of course you are.
Elbette.
Well, of course you are.
Tabii ki beni götürüyorsun.
Course you are!
Tabii ki öylesiniz!
I'm looking for some things that belonged to a friend of mine, named Charlie Hammond. Of course you are.
Arkadaşım Charles Hammond'a ait olan bir şeyler arıyordum.
Or course you are.
Veya tabii ki öyle.
Of course you are. It triggered something.
Elbette ki korkuyorsun, birşeyleri tetiklerin.
Of course you are.
Tabii ki geri döneceksin.
Yeah, of course you are.
Evet, tabiki öylesiniz.
Of course you are...
Öyle ya...
Of course you are.
Tabii ki yapacaksın.
Of course you are.
Tabii ki iyisin.
Of course you are. Who wouldn't be?
Elbette ; hangimiz olmazdık ki?
Of course you are, but I like to have the heavy luggage back and unpacked before they get here.
Tabii ki ama ağır valizleri getirip onlardan önce boşaltmak istedim.
Of course you are.
Elbette ki öylesin.
Yeah, of course you are.
Duyacaksın tabii.
Of course you are.
Elbette çıldıracaksın.
- Of course you are!
- Elbette öylesiniz.
Oh, darling, of course you are.
Ah, canım, elbette öylesin.
Still, you are not allowed to leave the country, of course.
Hâlâ ülkeyi terk etme izniniz yok, elbette.
you are interfering With the natural course of my events.
Yaptıklarımın doğal sonuçlarını bölmektesin.
Of course there are, but it never occurs to me to act on it because - because I'm married... To you.
Tabii ki var, ama aklıma böyle bir şey gelmedi bile, çünkü çünkü ben, seninle evliyim.
But, of course, you know, as you are assistant manager....
Ama ne de olsa sen Müdür Yardımcısısın.
Of course, you are.
Zaten öylesin.
Your files are all corporate property, of course, but you can take three file boxes with you containing your personal items.
Dosyaların şirket malı tabi ki ama şahsi eşyalarını içeren üç dosya kutusu alabilirsin.
You are now restricted to the building, of course.
Binaya girmeye izinli değilsin, tabii ki.
Of course not, but if you are sick...
Elbette hayır, ama hastaysan...
First that guy Travers is telling me our murder weapon's a samurai sword, and now here you are taking a crash course on the Japanese mafia.
Travers'ın dediğine göre cinayet silahımız Samuray Kılıcı. Ve işte karşımızda Japon mafyası hakkında hızlandırılmış kurs.
But of course, he underestimated how lucky and smart you are.
Ama elbette senin ne kadar şanslı ve zeki olduğunu kestiremedi.
You know, since we're so close, that means you, scientifically speaking, of course, are my blind spot, which you well know.
Bu kadar yakın olduğumuza göre bilimsel olarak konuşursak, sen benim kör noktamsın, bildiğin gibi.
- Of course, I know I'm great,.. .. but I wanna be as good as you are!
- Tabiî ki, harikayım ama senin kadar iyi olmak istiyorum!
Oh, what are you saying, this is a sexist thing? Of course not.
Cinsiyet ayrımı yaparak olaya baktığımızı mı söylemek istiyorsun?
You in? Of course we are, right, Chas?
Elbette varız, değil mi, Chas?
What the hell are you doing? Of course you're involved in this.
Tabii ki sen de vardın işin içinde!
Sterling malory archer, you are... Of course free to pursue your options.
Sterling Malory Archer, sen elbette isteklerin doğrultusunda hareket edebilirsin.
Of course, she didn't want Steve to know about it. Are you kidding me?
Tabii, Steve'in bunu bilmesini istemiyordu.
so if you managed to find this tape in somalia, it would seem our fates are on a collision course, and the possible outcomes of the game are rapidly narrowing.
Somali'de bu kaseti bulmayı başardıysan kaderlerimiz bir çarpışma rotasında ilerliyor ve oyunun muhtemel sonuçları da hızla daralıyor demektir.
Of course I know who you are.
Tabii ki biliyorum.
Of course you are.
Şaşırmadım.
Oh, you know, there are many fine universities in England- - uh, Oxford and Cambridge, of course, but th-th-there's also...
Biliyorsun ki İngiltere'de bir çok iyi üniversite var ; Oxford ve Cambridge tabii ki ve ayrıca...
Are you confusing college with that management training course that you took at the waffle house?
Sen üniversiteyi şu waffle dükkanında aldığın eğitimle mi karıştırıyorsun?
-'Course you are.
- Andy'le çıktınız ve o istediğini elde etti.
Now, obviously for this medley to work... I'm gonna have to sing lead... and, of course, when you're singing Diana Ross... Bob Mackie-esque marabou feather boas are a must.
Şimdi, belli ki bu müzik parçaları için ön planda şarkı söyleyen ben olacağım ve elbette siz Diana Ross söylerken Bob Macie-esque marbou yün atkı farz olacak.
course you can 45
course you did 33
course you don't 18
course you do 70
you are 6060
you are so sweet 63
you are amazing 104
you are my friend 67
you are beautiful 191
you are an angel 28
course you did 33
course you don't 18
course you do 70
you are 6060
you are so sweet 63
you are amazing 104
you are my friend 67
you are beautiful 191
you are an angel 28
you are mine 68
you are so beautiful 123
you are welcome 177
you are the best 102
you aren't 92
you are dead to me 22
you are good 169
you are right 482
you are free 73
you are crazy 148
you are so beautiful 123
you are welcome 177
you are the best 102
you aren't 92
you are dead to me 22
you are good 169
you are right 482
you are free 73
you are crazy 148