Do not do it translate Turkish
18,289 parallel translation
- I begged him not to do it.
- yapmaması için yalvardım ona.
It has nothing to do with whether you're a good publicist or not.
İyi bir reklamcı olmanla alakası yok.
Not if we do it tasteful.
Güzelce yaparsak olmaz.
Your mother tried to do it and- doc I'm not my mother.
Annen yapmaya çalıştı ve- - - Doktor ben annem değilim.
It's just hard not to think about it when you try not to think about it, because then all you do is think about it.
Onun hakkında düşünmemeye çalıştığın zaman düşünmemek gerçekten zor, çünkü tek yaptığın hakkında düşünmek oluyor.
Ah, but do not touch it with your fingers.
Ah, ama sakın parmaklarınızla dokunmayın.
I do not have that sort of influence, ma'am, and it would prejudice your husband's case, not help it!
Benim öyle bir nüfuzum yok hanımefendi. Hem kocanızın davasına yardımcı olmak yerine önyargı getirir.
- Do not believe it.
- Öyle sanmıyorum.
Do not wish it.
Dileme.
I know it's not everybody's favorite thing to do, but when people don't log their copies, they put the division at risk.
En sevdiğiniz iş olmadığını biliyorum ama çektikleri fotokopileri kayda geçmeyenler bütün teşkilâtı tehlikeye atıyor.
131 should do it, but I'm not taking any chances.
131 derece iş görse gerek ama riske girmeyeceğim.
It's not the Mona Lisa, but... I do have 20 / 20 vision in the dark.
Mona Lisa değil ama karanlıkta tamamen görünüyor.
Yeah, I got too much to do and not enough time to do it in.
Evet, ben de bunu çok istiyorum ama yeteri kadar zaman yok.
It's not silly, according to our natal charts, it's better to do it the 25th than the 24th.
Saçmalamıyorum, doğum çizelgelerimize bakarsak 24'ünde değil de 25'inde yapmamız daha iyi olur. Bir gün daha istiyorum sadece.
We should do it on the 25th, not the 24th.
24'ünde değil, 25'inde yapmalıyız.
Usually, you have a little bit more of a... flourish to it. I do not look like that. Well...
Normalde daha gösterişli yapardın.
It's not our fault. I can't do this right now.
- Bunu şimdi konuşamam.
Do you know where it is or not?
Nerede olduğunu biliyor musun, bilmiyor musun?
- Let's do this later. It's not...
- Daha sonra tekrar deneriz.
Let's do this later. It's not okay.
Daha sonra gelsek iyi olacak.
What they do out there, it's not my business ;
Dışarıda ne yaptıkları beni ilgilendirmez.
it's not yours. Do you understand?
Seni de ilgilendirmez anladın mı?
It's not gonna do your friend any good if he's very far from the Earth fountain, although I might have something that could help with that.
Eğer Yerküre çeşmesinden çok uzaktaysa arkadaşınıza pek yardımı olmayacaktır ama. Tabii size yardımcı olabilecek bir şey olabilir bende.
If you do not wish to hear it, I suggest you leave us to our work.
Duymak istemiyorsanız, bırakın da işimizi yapalım.
Do not wish it with our future so uncertain.
Dileme. Geleceğimiz çok belirsizken.
Were we not in dire straits I wouldn't do it.
Bunu yapmazsam hiç sıkıntımız olmayacak mı?
Yeah, and your tape's not as clean as the way Brian would do it.
Evet. Bantın da Brian'ın kullanacağından daha pis.
I may or may not do it... often.
Bunu sık yapıyor veya yapmıyor olabilirim...
I mean, it's not a long-term solution, but it'll have to do until I think of something better.
Yani uzun vadeli bir çözüm değil ama daha iyi bir şey aklıma gelene kadar işe yaramak zorunda.
Number one, do not tell anyone about this. - I mean it.
Birincisi, kimseye bunu anlatmayacaksın.
It's not the first bacterium to do this, but this species is unique.
Bunu yapabilen ilk bakteri değil bu ama bu tür eşsiz.
It may be not the most thorough EEG device ever made, but it'll do.
Yapılmış en kapsamlı beyin akım grafiği makinesi olmayabilir ama iş görecektir.
♪ Watch me do it ♪ You called me Frank, not Cracker.
Bana Keş demedin, Frank dedin.
It's not personal, we do it with everybody.
Kişisel bir durum değil, bunu herkese uyguluyoruz.
Do you know what it's not going to happen because this baby is attached to me with a fucking cord.
Bu hiç olmayacak, neden biliyor musun çünkü bu bebek, bana lanet olası bir kordonla bağlı.
Oh, you're not gonna do it.
Oh, yapamayacaksınız.
What do you mean it's not by choice?
Başka çare yok derken ne demek istiyorsun?
"It will not do."
İşe yaramayacak.
I will not do it.
Bunu yapmayacağım.
It's two hours later, and I still haven't been able to do that, which means anything that I've said between then and now is not only inadmissible, it's also evidence that you violated my rights.
İki saat geçti,... ve hala görüşemedim, Bu gösterir ki... bu süre zarfında söylediğim her şey hem geçersiz, hem de senin haklarımı çiğnediğinin kanıtı.
Yeah, that Hello Kitty cell phone cover really saved my ass with Marge, and when I think of it, what do we have children for if not to sacrifice them for our needs?
Evet, o Hello Kitty cep telefonu kılıfı gerçekten beni Marge'dan kurtarmıştı ve düşünüyorum da eğer onları ihtiyaçlarımız için feda etmeyeceksek neden çocuk sahibi oluruz?
I don't care if I had a right to do it or not.
- Hakkımın olup olmaması umurumda değil.
God damn it, didn't I tell you not to do that?
Kahretsin, bunu yapmamanı söylemedim mi ben sana?
She's not gonna do that, because it violates the number one rule of being a lawyer that you taught me :
Bunu yapmayacak çünkü bu bana öğrettiğin bir numaralı avukat olma kuralını ihlal ediyor :
She is not gonna do that to Rachel in front of a jury, because it will make her look like shit.
Jürinin önünde Rachel'a bunu yapmaz çünkü kendini kötü gösterir.
Well, then I need to ask Benjamin to do something for us, and Harvey is really not gonna like it.
O zaman Benjamin'den bizim için bir şey yapmasını istemeliyim. Harvey'nin hiç hoşuna gitmeyecek.
You know damn well that I would break the law for you and Mike, but you are asking me to have my friend do it, - and I am not going to.
Sizin için kanunları çiğneyeceğimi adın gibi biliyorsun ama arkadaşımın bunu yapmasını istiyorsun ve bunu yapmayacağım.
Because if you're gonna rob us of the next two years of our lives, I am not gonna stand here and watch you do it.
Çünkü hayatımızın iki senesini çalacaksan burada durup yapmanı izlemeyeceğim.
And I just wanted my name on the wall, but let me tell you something. If there's one thing that I have learned, it's not worth being willing to do anything to make a name for yourself.
Sadece ismim duvarda yazsın istedim ama sana bir şey söylememe izin ver öğrendiğim tek bir şey varsa o da, isim yapmaya çalışmak için yaptığın şeyler bir boka yaramıyor.
Michael, since you're not inviting many people, we don't have to do it in here.
Michael, fazla kişi davet etmiyorsun madem burada yapmak zorunda değiliz.
Because it's not good enough, we're just gonna do whatever it takes?
Ne olursa olsun yapacağız dedik. Bu yeterli değil mi?
do not disturb 82
do not enter 22
do not touch 30
do not be afraid 137
do not engage 63
do not 407
do not stop 42
do not touch me 90
do not say 25
do not move 334
do not enter 22
do not touch 30
do not be afraid 137
do not engage 63
do not 407
do not stop 42
do not touch me 90
do not say 25
do not move 334
do not cry 56
do not panic 50
do not fear 30
do not forget 37
do not lie to me 46
do not worry 517
do nothing 111
do not know 60
do not you 30
do not go 73
do not panic 50
do not fear 30
do not forget 37
do not lie to me 46
do not worry 517
do nothing 111
do not know 60
do not you 30
do not go 73