Don't believe her translate Turkish
778 parallel translation
You know, I don't believe in young folks waiting. I always say a man needs help on his place, Stick out your tongue. And the only way to get it is to have children, especially boys.
Ben genç çiftlerin beklemesi gerektiğini düşünmüyorum, her zaman söylerim bir erkeğin kendi yerinde çalışırken yardıma ihtiyacı vardır ve bunun en kolay yolu çocuk sahibi olmaktır, özellikle de erkek çocuklar.
- Don't believe her.
- İnanma ona.
Don't believe everything you hear on the radio.
Radyoda duyduğunuz her şeye inanmayın.
- I don't believe she'll change her mind.
- Kararını değiştirmeyecektir.
Anyway, I don't believe that part about Tobin.
Her neyse, Tobin kısmına inanmıyorum.
I don't believe he's done anything wrong!
Onun yanlış bir şey yapmış olabileceğine inanmıyorum! Her zaman arkasındayım.
Don't believe her.
Ona inanmayın.
How could you believe that we could predict anything that we don't know nothing about?
Her şeyi görebildiğimize nasıl inanabilirsin? Bu olay hakkında hiçbir şey bilmiyoruz.
I don't have to believe everything I see in them.
Okuduğum her şeye inanmak zorunda değilim.
- Don't believe her!
- Ona inanmayın!
I wanted to say to everyone at that table : Why do we sit here and take it when he's attacking everything we believe in? Why don't we call him on it?
Masadaki herkese bu adam inandığımız her şeye saldırırken, neden oturup, bunu kabulleniyoruz, neden onu susturmuyoruz demek istedim.
- You believe everything I say, don't you?
- Sana söylediğim her şeye inanıyorsun, değil mi?
Even if you do find this Wanda Skutnik... I don't believe she'll ever change her testimony.
Şu Wanda Skutnik'i bulsan bile, ifadesini değiştireceğini sanmam.
I don't believe you met her at all.
- lvy mi? Tanıştığına inanmıyorum.
- I don't believe this - So that's settled ; off you go
Şimdi her şey ayarlandığına göre yatağına gidebilirsin.
Don't you believe her, Your Honor. She's touched, you know. Fever.
Ona inanmayın kaptan, ateşlenip aklını kaçırdı!
Well, don't believe everything you hear.
Duyduğun her şeye inanma.
Believe me, I don't like her half as much as I hate you.
İnan bana, onu senden nefret ettiğimin yarısı kadar bile sevmiyordum.
I don't believe this.
Her ne yaptıysam sana olan duygularım hiç değişmedi.
Don't believe everything he tells you.
Onun söylediği her şeye inanma sakın.
Don't you believe everything that Lucy says.
Lucy'nin söylediği her şeye inanmayın.
I don't quite know how to say it... but there's a mature quality about her that's disturbing in a child... and my husband and I thought that a school like yours... where you believe in discipline and the old-fashioned virtues... might perhaps teach her to be more of a child.
Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum bir çocuk için rahatsızlık verecek kadar olgun tavırları var. Kocam ve ben, okulunuz gibi disiplin ve geleneksel ahlak kurallarına önem veren bir yerin ona biraz daha çocuk olmayı öğretmesi gerektiğini düşünüyoruz.
You don't? Believe when you hear her screams as you run from here.
Buradan kaçarken duyacağın çığlıklar seni inandırır.
I don't believe the divorce actually affected her seriously.
Boşanmanın onu çok ciddi etkilediğini sanmıyorum.
Don't believe her, Messieurs.
Ona inanmayın beyler.
I don't think they'd believe us back at the State House, though, if we didn't have it all on tape.
Hükümet Binasında bize inanacaklarını sanmam, eğer her şeyi teybe kaydetmesydik.
You don't seriously believe, do you, that the Great Bayou or whatever the greenhouse novelty company that sent Tom his package is owned and operated by six-foot-tall mushrooms from another planet?
Böyle bir şeye gerçekten inanmıyorsun, öyle değil mi? Great Bayou ya da Tom'a paketini gönderen her ne yeşillik şirketine bir başka gecegenden 1.80 boyundaki mantarların sahip olup onlar tarafından işletildiğine.
I don't believe her now, and suspect everyone.
Ben şimdi inanmıyorum, ve herkesten şüphe ediyorum.
Just don't believe everything she tells you.
Onun söylediği her şeye inanma sen.
I don't believe in tall tales, but the doctor has done all that he can.
Ben dedikodulara inanmam ama doktor elinden gelen her şeyi yaptı.
Don't believe her!
İnanmayın ona!
I mean, you don't believe her.
Yani ona bel bağlayamazsın.
No, I don't believe all the things they tell us.
Hayır, bize söylenen her şeye inanmıyorum.
If the young lady said she saw the attack at a school, why don't you believe her?
Eğer genç bayan okula yapılan saldırıyı gördüyse, neden ona inanmıyorsunuz?
You don't think I'd believe anything you ghost hunters might tell me.
Sizin gibi hayalet avcılarının söylediği her şeye inanır mıyım hiç?
Don't always believe everything.
- Neyse, her zaman her şeye inanmamak gerek.
- Monsieur, you surely don't believe...
- Her şeye inanabilirim ve hiçbir şeye inanmam. - Mösyö, umarım inanmıyorsunuzdur...
You don't really believe her, do you?
Ona gerçekten inanmıyorsun, değil mi?
Now, Mrs. Parker, don't you believe what you read in all those newspapers.
Bakın Bayan Parker, o gazetelerde okuduğunuz her şeye inanmayın.
Well, ask her yourself if you don't believe me!
Bana inanmıyorsan, ona kendin sor!
- They don't believe everything.
- Ama her şeye de inanmazlar.
You obviously don't believe me.
Bana inanmadığın her halinden belli.
I don't care what you believe, just keep your hands off her.
- Ellerini bayandan çek.
From the pawnshop where Diane Redfern took it after he gave it to her. I don't believe it.
Diane Redfern'e verdikten sonra, onun götürdüğü rehinciden.
I've had to believe you. But I don't believe you tried to stop that hanging.
Sana her konuda inandım ama asma işini engellemeye çalıştığına inanmıyorum.
And don't believe everything you read, as the teacher said.
Öğretmenin dediği gibi her okuduğuna inanmamalısın.
- I don't believe everything MurieI says.
Muriel'in her dediğine inanmam ben.
I don't believe that You can't even protect your girlfriend and let her sleep with men every day
Ama ben buna inanmıyorum sen daha manitanı bile koruyamadın!
Ask her if you don't believe me.
Bana inanmıyorsan, ona sor.
Well, I know my mother didn't tell me everything, but this I don't believe.
Annemin bana her şeyi anlatmadığını biliyorum ama buna inanmıyorum.
Brother Spock, don't believe her.
Spak abi! İnanma, inanma!
don't believe it 43
don't believe me 71
don't believe them 24
don't believe him 46
don't believe everything you hear 30
don't believe everything you read 23
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
don't believe me 71
don't believe them 24
don't believe him 46
don't believe everything you hear 30
don't believe everything you read 23
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hernandez 57
heroin 209
herself 49
hershey 18
herbert 132
hercules 220
hertz 45
herring 17
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
herself 49
hershey 18
herbert 132
hercules 220
hertz 45
herring 17
here we go again 374
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here it is 2313
here we are 2264
here she comes 366
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here it is 2313
here we are 2264
here she comes 366