English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Find her

Find her translate Turkish

21,524 parallel translation
That's great, but I have absolutely no idea where to find her.
Mükemmel ama onu nerede bulacağıma dair hiçbir fikrim yok.
So find her.
Şimdi onu bulun.
And since you might have a hotline to her, we're hoping you can help us find her.
Onunla bir iletişimin olduğuna göre bize onu bulmada yardım etmeni umuyoruz.
W-Why would you want to find her?
Neden onu bulmak isteyesiniz ki?
You won't find her.
Onu bulamayacaksın
- We will find her.
- Onu bulacağız.
You both better pray that we find her.
Dua edin de Peabody'i bulalım.
You gonna tell the police where to find her body, too?
Polise onun cesedinin de nerede olduğunu söyleyecek misin?
But first, I'm gonna need to know where I can find her.
Ama önce, O'nu nerede bulabileceğimi öğrenmem gerek.
Then how did you find her so easily at home when you finally arrested her?
En son tutukladığınızda, onu nasıl bu kadar kolay bulabildiniz?
Well... I... find her intriguing.
Şöyle ki onu ilgi çekici buluyorum.
We'll find her.
Onu buluruz.
Wait a minute, if he used everyone's favorite talking computer to find her...
Bir dakika onu bulmak için herkesin en sevdiği konuşan bilgisayarı kullandıysa...
But more importantly, they don't even know that it's Caitlin yet, so we need to find her before they do.
Daha da önemlisi, henüz kaçıranın Caitlin olduğunu bilmiyorlar. - Yani onu onlardan önce bulmalıyız.
How do we find her?
- Onu nasıl bulacağız?
All I know is Caitlin is out there, and we need to find her.
Tek bildiğim, Caitlin'in dışarıda bir yerde olduğu ve onu bulmamız gerektiği.
- If you find her... - I won't call you.
- Seni aramam.
Tachyon device tracked you on Earth-38 when you met her, so you should find her there.
Onunla tanıştığında Takiyon cihazi seni Dünya-38'de bulmuştu. - Onu orada bulmalısın. - Pekala.
The mystery blonde is Lars'ronin genie, wandering the earth, waiting for someone to find her lamp.
Gizemli sarışın Lars'ın kaçak cini, Dünyayı geziyor, birisinin lambasını bulmasını bekliyor.
The only way we could find her was thanks to a GPS chip in her necklace.
Onu ancak kolyesindeki GPS sayesinde bulabildik.
We have to find her.
Onu bulmalıyız.
Just, you know, next time we find her, we'll alter our approach.
Sadece, anla işte bir dahaki sefere onu bulduğumuzda yaklaşımımızı değiştiririz.
Find her at once.
Onu hemen bulun.
In other words, it will probably take until Saturday to find her.
- Başka bir deyişle, büyük ihtimalle onu bulmak Cumartesi gününe kadar sürecektir.
She's wondering why the police and her husband didn't find her.
Kocasının ve polisin, onu neden hala bulmadığını merak ediyordur.
Well, womanhunt, and I need to find her before...
Bir herifin peşindeyim. Daha doğrusu bir kadının, onu önce benim...
She lost the two people closest to her, and she can't even do a locator spell to find them.
Kendine en yakın iki insanı kaybetti ve onları bulmak için yer bulma büyüsü bile yapamıyor.
Find out everything about it and what's around it.
Onunla ilgili her şeyi bulun.
Where on earth are we gonna find an answer on how to stop her?
Onu durdurmanın yolunu nereden bulacağız?
I implore every citizen of Gotham, if you love your family, if you love your children, find Fish Mooney.
Her Gotham vatandaşından istirham ediyorum. Ailenizi, çocuklarınızı seviyorsanız Fish Mooney'i bulun.
I find that very hard to believe because according to her mother, she said...
Buna inanması çok zor çünkü annesine göre...
Or did you find out by snooping into her secret e-mail?
Ya da onun gizli maillerine burnunuzu sokarak öğrenmişsinizdir.
That's everything I could find on all our recent dealings in Russia.
Rusya ile yakın zamanda yaptığımız işler hakkında bulabildiğim her şey orada.
If you look closely, you'll find some discrepancies in his bookkeeping.
Capone'u içeri tıkmanız için gereken her şey. Dikkatli bakarsanız muhasebe kayıtlarında tutarsızlıklar fark edeceksiniz.
Anyway, I thought I'd find you in here.
- Her neyse. Seni burada bulacağımı tahmin etmiştim.
They find her yet?
- Onu buldular mı?
I'm sure you're working hard to find me, but he has thought this through.
Eminim beni bulmak için elinden geleni yapıyorsun ama adam her şeyi düşünmüş.
Just give me a chance to talk to her and find out what's going on.
Onunla konuşup neler olduğunu öğrenmem için bir şans ver.
So he started stalking this poor woman until he could find the perfect opportunity to grab her.
Böylece onu kaçırmak için en uygun fırsatı yakalayana dek zavallı kızı takip etmeye başlamış.
Anyway, I gotta go find it.
Her neyse, sunucuyu bulmalıyım.
I.A. looked into her but didn't find anything.
İçişleri onu araştırmıştı ama bir şey bulamadı.
That's everything I could find on all our recent dealings in Russia.
Rusya ile son dönemdeki anlaşmalarımız hakkında bulabildiğim her şey burada.
Uh, I'll find you later, and we'll discuss everything.
Ben sonra seni bulurum ve her şeyi konuşuruz.
We sent Crowe to find the princess and escort her out of Tenebrae.
Crowe'u prensesi Tenebrae dışına çıkarması için gönderdik.
- Did you find everything all right?
- Her şey yolunda mıydı?
Find out if Juliana Crain has returned to her post.
Juliana Crain'in görevine dönüp dönmediğini öğren.
He left something for her to find.
Ona bulması için bir şey bırakmış.
Whatever real-life, supernatural thing is controlling our friends, Ric will find a way to fight it.
Artık her ne doğaüstü yaratık arkadaşlarımızı kontrol ediyorsa Ric ona karşı koymanın bir yolunu bulacak.
If I find out you're with her, I'll press charges.
Onunla birlikte olduğunu öğrenirsem, şikayette bulunacağım.
It took her weeks to find a rhyme for "aspirations."
"Emellerine" kelimesine kafiye bulmak için bir hafta uğraştı.
And if we are gonna un-invent it, we've got to find descendants from everyone of those animals that he zapped.
Ve eğer bunu tersine çevireceksek, o x-rayden geçirdiği her hayvanı bulmalıyız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]