Hours and translate Turkish
12,226 parallel translation
When your boyfriend works 80 hours and still has time to buy you flowers, it should be a major milestone.
Erkek arkadaşın haftada 80 saat çalışıp yine de çiçek alacak zaman buluyorsa büyük bir dönüm noktası oluyor.
Only five hours and 40 minutes to go.
- Sadece beş saat 40 dakika kaldı.
When we first found it, there were crocs all over the bank over there and now I've been in here several hours and there's not one.
Onu ilk bulduğumuzda, orada, kıyının her yanında timsahlar vardı ve şimdi saatlerdir buradayım, ama tek bir timsah bile yok.
But I've been shot at twice in the past 24 hours and they're almost certainly coming back to finish the job.
Ama son 24 saat içinde iki kez vuruldum ve işi bitirmek için kesin geri gelmek üzeredirler.
I've been here six-and-a-half hours and I've got one shot.
Altı buçuk saattir buradayım ve bir kare çekebildim.
and that somebody keeps calling at all different hours and blah, blah.
Birisi farklı farklı saatlerde arayıp duruyormuş falan filan.
- [insects chirping ] - [ dog barks ] [ female reporter on TV] Six hours and counting.
Müzakerelerin İkinci Günü Altı saati geride bıraktık.
But just for a couple of hours and then, back here first thing in the morning.
Ama yalnızca birkaç saatliğine. Sabah ilk iş burada olalım.
He worked every day for hours and hours.
Her gün saatlerce ve saatlerce çalıştı.
I want you to just sit there for the next eight hours and don't touch anything and don't make any noise.
Önümüzdeki sekiz saat boyunca orada oturup hiçbir şeye dokunma ve hiçbir şey yapma istiyorum.
Our data predicts he will strike again this year, and that he'll take two more victims in the next 72 hours.
Verilerimiz önümüzdeki 72 saat içinde iki kurban daha olacağını öngörüyor.
See, I want this up and running inside of 24 hours, or you're not gonna like the tone of my voice anymore.
Bunun 24 saat içinde çalışmasını istiyorum yoksa artık ses tonum hoşuna gitmeyecek.
The soup kitchen manager assigns the jobs, and the shifts are six hours.
Aşevi yöneticisi işinizi verecek ve vardiyalar altı saat.
Now, given the time that Henri and his amis left the dispensaire, I'm estimating that they'll hit that point in about seven hours from now.
Henri ve suç ortaklarının dispanserden ayrılış zamanlarına bakınca bence aşağı yukarı yedi saat sonra orada olacaklar.
The pressure to bill hours, kowtow to clients, and wrangle all the personalities?
Faturalı saat baskıları, müvekkillere el pençe divan durmak,... bütün kişiliklerle hırlaşmak. - Para?
A couple hours ago. And you didn't do anything? I ordered a C.T.A.
Kızınıza Lasix vermeyi kestik, bapipten çıkardık.
A few hours ago I was imagining the kids we were going to have and now it's all ruined!
Birkaç saat önce doğacak çocuklarımızı hayal ediyordum. Şimdiyse her şey mahvoldu!
Because I've been in every single department, and I haven't seen you in a couple hours, unless you were in, like, the break room maybe.
Zira ben her bölüme gittim ama seni birkaç saattir görmedim.
Yeah, I mean, the whole thing, it was the pain, the sweating, the itching, countless hours just laying in bed staring at the ceiling and just thinking that the world was gonna end, and I don't think that I could've gotten through
Demek istediğim tüm o şeyler, acıtıyordu, ter, kaşıntı, geçmeyen saatler öylece yatakta uzanmak öylece tavana bakarak sadece düşünmek dünyanın sonu gibiydi, eğer bu mekan olmasaydı tüm bunların..
Okay, but I have been here 10 hours, and I haven't had a break.
Tamam ama 10 saattir buradayım ve hiç ara vermedim.
Can you tell us where you were between the hours of 12 : 00 midnight and 2 : 00 a.m.?
Gece saat 12.00 ile sabah 02.00 arasında nerede olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
I've been pouring through the man's life for hours now, trying to find someone he would plausibly approach for such a task, and I have nothing to show for it.
Saatlerdir adamın hayatını gözden geçiriyorum. Böyle bir görev için gideceği kişiyi bulmaya çalışıyorum ve elimde bunu yaptığını gösterecek hiçbir şey yok.
I sweated blood at that airport for 12 hours today, and what's important to me is I have just one moment of peace with my family, enjoying a delicious home-cooked meal.
Bugün havaalanında 2 saat ter döktüm,... ve benim için önemli olan şey, ailemle huzur içinde lezzetli bir ev yemeğinin tadını çıkarmak.
And my client has had this baby on the table with her chest open for the past five hours.
Müvekkilim son 5 saattir göğüs kafesi açık bir bebekle ameliyat masasında.
- What, in three and a half hours?
- 3.5 saatte mi?
I want the same salary the other associates were getting, and 250 protected pro bono hours.
Diğer avukatların aldığı maaşın aynısını istiyorum,... pro bono saatleri için de 250 daha.
And statistically, if he is not found in the first 48 hours, they will not find him.
Ve istatiksel olarak ilk 48 saat içerisinde bulunamazsa, onu bulamazlar.
It's been about eight hours since we've seen them last, and this is the point we last had them, so now we have to find them again.
Onları en son gördüğümüzden bu yana sekiz saat geçti ve burası da onları en son gördüğümüz yer. Şimdi onları tekrar bulmak zorundayız.
I had to drop everything and then got kept waiting for two hours.
Tüm işlerimi bırakıp 2 saat burada beklemek zorunda kaldım bir de.
About three hours ago, but a few people have turned up on the beach and we haven't seen it since.
Yaklaşık üç saat önce. Ama bir grup insan sahile geldi ve o zamandan beri görmedik.
Container ships plough through these waters 24 hours a day, heading in and out of Los Angeles.
Konteynır gemileri gün boyu bu suları yararak geçiyor ve Los Angeles'a gidip geliyorlar.
And before you went rummaging through Steven Avery's bedroom, once, twice, three times, whatever it was, for hours, would it have been fairer to Steven Avery if someone other than a person who had been deposed in his lawsuit
Peki Steven Avery'nin yatak odasına girip saatlerce arama yapmadan önce... Bir, iki, üç defa ya da neyse artık... Steven Avery'nin evinde kendisinin açtığı davada ifadesi alınmamış birisi arama yapmış olsaydı daha doğru olmaz mıydı sizce?
And that would include after hours, on weekends or in the evenings, right?
Mesai saatleri dışında, hafta sonları ve akşamları da dâhil, değil mi?
It's under oath and it's a difference of four and a half or five hours.
Yeminli olarak söylenmiş ve arada 4,5-5 saat gibi bir fark var.
Just how many hours or days it'll take the jury to weigh all the testimony and evidence in the case is anyone's guess.
Jürinin davadaki tüm delilleri ve tanık ifadelerini değerlendirmesinin kaç saat ya da kaç gün süreceğini kimse kestiremiyor.
News that that juror had been dismissed came after the jury had been deliberating for four and a half hours yesterday.
O jüri üyesinin ayrıldığı haberi dün yaptıkları dört buçuk saatlik görüşmenin ardından geldi.
The jury has reached a verdict after about 20-plus hours of deliberation and that verdict will be read at 5 : 30 this evening.
Jüri, 20 saatten uzun süren müzakereler sonunda bir karara vardı ve o karar bu akşam 5 : 30'da okunacak.
I deliberated for four hours with the jury and had to leave because of a medical emergency.
Dört saat boyunca jüri müzakerelerinde yer aldım. Sonrasında sağlık sorunları nedeniyle ayrılmak zorunda kaldım.
And it ended up taking us nine hours to shoot it.
Onu çekmemiz dokuz saatimizi aldı.
You're three-and-a-half hours late.
3 buçuk saat geciktiniz.
We're a little bit more than 48 hours away from the showdown in Las Vegas between Vinny Pazienza and Roberto Duran.
Vinny Pazienza'yla Roberto Duran'in Las Vegas'taki karşılaşmasına 48 saat civarı bir süre kaldı.
I sat there for hours, and it got really cold, and then, this old Buick pulls up and this tall skinny guy gets out.
Orada saatlerce oturdum, ve hava çok soğudu sonra eski bir araba geldi ve uzun, zayıf bir adam çıktı.
Once Hilliard gets his hands on you, he won't let you go for hours, and I was rather hoping to do that myself.
Bir zamanlar Hilliard elini üzerinize alır, saatlerce gitmenize izin vermez, Ve bunu kendi başıma yapmayı umuyordum.
And we should have been there three fucking hours ago, so let's go, bitches!
Oraya üç saat önce varmamız gerekiyordu, bu yüzden gidelim, sürtükler!
So BP company men Vidrine and / or Kaluza are hoping that we have tamed this bitch and are ready to displace drilling mud 1800 hours.
Yani BP şirketi erkekleri Vidrine ve / veya Kaluza Bu sürtükü evcilleştirdiğimizi umuyoruz Ve yerinden etmeye hazırlar 1800 saatlik sondaj çamuru.
But Blackpool is miles away, and the next ferry doesn't go for hours..
Ama Blackpool millerce ötede ve bir sonraki feribota da saatler var.
Over three million views in eight hours, and it is still climbing.
Sekiz saat içinde üç milyonun üzerinde izleme var ve hala yükseliyor.
It took us three separate flights and 22 hours just to get there.
Üç ayrı uçuş ve 22 saat yolculuktan sonra oraya ulaştık.
And I actually need like 10,000 practice hours before August.
Aslında Ağustos ayından önce 10.000 uygulama saatine ihtiyacım var.
Then you have 12 hours to work really hard, listen, push yourself and then work some more.
Öyleyse 12 saatin var, gerçekten çalışmalısın, dinle, kendini zorla ve birazdaha çalış.
Your son and his friend spent an average of 50 hours a week... In your son's bedroom...
Oğlunuzla, arkadaşı, haftanın en az elli saatini birlikte, oğlunuzun odasında geçiriyorlar...
andale 45
andre 702
andres 26
andrea 546
andrei 220
and then 7362
andrew 1394
andy 3665
andreas 75
and you 7643
andre 702
andres 26
andrea 546
andrei 220
and then 7362
andrew 1394
andy 3665
andreas 75
and you 7643
andi 114
ando 91
andromeda 21
andrews 141
andiamo 19
anderson 358
android 81
and now 4728
anders 163
andersen 24
ando 91
andromeda 21
andrews 141
andiamo 19
anderson 358
android 81
and now 4728
anders 163
andersen 24
and i 3645
and then i met you 29
andie 143
and just like that 171
and you know it 1023
and i will 353
and i'm proud of you 44
and i'm grateful 35
and i said yes 53
and you know 574
and then i met you 29
andie 143
and just like that 171
and you know it 1023
and i will 353
and i'm proud of you 44
and i'm grateful 35
and i said yes 53
and you know 574