And then translate Turkish
162,758 parallel translation
We sold that for a good buck, and then what about that storage locker with all that silverware?
Bunu iyi bir kova için sattık, Ve sonra ne hakkında O dolap dolabı Tüm o gümüş eşyalarla
Go in straight, and then to your right.
Düzgün gidin, sonra sağınızda.
All we have to do is find out who they belong to, and then we have something worth 100,000 fucking dollars.
Tek yapmamız gereken Ait olduklarını öğrenmek, Ve sonra da var Değecek bir şey 100.000 dolar.
I don't mind you taking a beer every now and then, but don't be going through my shit, dude.
Seni önemsemiyorum Bira almak Her şimdi ve sonra, Ama bokumu atma, ahbap.
You know, some soldiers, they live for the action, others were scared shitless, and then there were the stone-cold fucking killers.
Bilirsin, bazı askerler, Eylem için yaşıyorlar, diğerleri bıkkın korkuyorlardı, Ve sonra orada Taş soğuk Lanet olası katiller.
When you watch a man kill another man, and then he turns and looks at you, his eyes soft, relaxed, almost satisfied, you know you're in the presence of a real killer.
Bir adamı başka bir adamı öldürüp izlersen, Ve sonra döner Ve sana bakıyor Gözleri yumuşak, Rahat, neredeyse tatmin,
And then one day out of nowhere, he just says he couldn't do this anymore.
Sonra bir gün durduk yere bunu daha fazla yapamayacağını söyledi.
And then suddenly, the Batmobile flies out of nowhere and takes off my side-view mirror!
Sonra birden Batmobile fırlayıverdi ve dikiz aynamı kopardı!
And then once we have a good working relationship...
Sonra, iyi iş ilişkisi kurunca...
- Well, not this, but meeting guys who seem great and then turn out to be lying pieces of garbage.
- Tam bu değil. Ama harika görünen biriyle tanışıyorsun. İşe yaramaz yalancı pisliğin teki çıkıyor.
"Get'em off!" And then with that, he sees us, and then he turns around and he runs.
"Çek ellerini!" Ve sonra bizi gördü ve arkasını dönüp kaçtı.
Just go ask her if she was at the recital, and then tell her off if she says yes.
Gidip resitalde miydi diye sor, evet derse de ağzının payını ver.
Aye, I do a boat show every now and then. That's how I keep my hand in it.
Arada bir fuar tanıtımlarına katılıyorum, piyasadan kopmamış oluyorum böylece.
I wrapped it myself in the office, and then, like a dingdong, I left it there, so...
Ofiste kendim paketledim ama aptal gibi orada bırakmışım.
He was thinking that we might be something special, and then I gave him the ultimatum, and he said, "Maybe we're not actually meant to be."
Aramızda özel bir şey olabileceğini düşünüyormuş. Ben ona ültimatom verince de "Belki de birbirimize göre değiliz" dedi.
You asked to speak and then you disappear.
Önce konuşmak istedin sonra ortadan kayboldun.
All right, Lawrence, what if, you know, some of the guys are dancing in the front and then one of the Wockeez just dips behind the table and eats the cupcakes there?
Peki Lawrence. Birkaçı önde dans etse, aralarından biri de masanın arkasında çömelip kapkekleri yese?
Is there any way we can see the entire museum in, like, three minutes and then go get food?
Müzeyi üç dakikada gezsek, sonra da yemek yesek olur mu?
And then you can send each other messages and then you go out on a date.
Sonra mesajlaşıp randevuya çıkabiliyorsun.
And then what?
Sonra ne oldu?
And then we found the spreadsheets were in the hot tub the whole time.
Sonra da çizelgelerin en başından beri jakuzide olduğunu fark ettik.
No, no, I, uh, used to say it to my wife years ago, and then we hit a little rough patch that we're in now.
Hayır. Eskiden eşime söylerdim ve sonra şimdiki hâle geldik.
Like, this trip, for example, he's gonna be in Boston and then Philadelphia, all those works, meetings everywhere, and I'm gonna be on my own all the time.
Mesela bu seyahat sırasında önce Boston'a, sonra Philadelphia'ya gidecek. Farklı farklı yerlerde iş toplantıları var ve o sürede ben yalnız kalacağım.
I'm sitting there, looking at her, and then just staring at that gigantic engagement ring.
Ona bakıyorum, sonra kocaman nişan yüzüğünü görüyorum.
I want to pick you up and carry you away from Pino and toss you in the ocean and then give you kissies.
Seni kucağıma alıp Pino'dan uzaklara götürmek, okyanusa atıp öpücüklere boğmak istiyorum.
You know how bad it is just to spend time with you, enjoy the moment, and then go back home, lie in bed with your actual fiancé?
Öyle kötü ki... Seninle vakit geçiriyorum... keyfime bakıyorum ve sonra eve gidip gerçek nişanlımla aynı yatakta yatıyorum.
Well, he started off just making remarks about how I looked. And then it just got a little out of hand.
Görünüşümle ilgili yorumlarda bulunmaya başladı ve sonra işler çığırından çıktı.
And then one night he's, like, banging on my hotel room door for, like, ten minutes.
Bir gece oteldeki odamın kapısına on dakika boyunca vurdu.
And then like a week later, he started saying stuff about my ass again.
Bir hafta sonra yine kıçımla ilgili bir şeyler demeye başladı.
Oh, my God. Some lady that did makeup came forward with this blog post and then motherfuckin'flood gates opened up.
Makyajını yapan bir kadın blog yazısı yazmış ve millete öncü olmuş.
And then I came here and... And everything changed.
Buraya geldiğimde her şey değişti.
They take what they need, and then we're disposable.
İhtiyaçları olanları alıyorlar sonrada bizi bir kenara atıyorlar.
And then up here, see this one up here?
Şurada ise... Şuradakini görüyor musun?
Everybody shows what they brought for lunch and then we divide it equally.
Herkes getirdiklerini çıkarır ve bölüşürüz.
And then when I heard you attended one of their... - their whatever you call its...
Sonra senin de onların şeylerinden birine katıldığını duyunca...
I'll just put my things away and then I'll be right back down to help you with supper!
Eşyalarımı koyup yemeği hazırlamana yardıma geleceğim.
She got addicted and then accidentally got pregnant.
Skylar ilaç bağımlısı olmuş. Sonra da kazara hamile kalmış.
- But then my new hubby had to work, and I thought... "Write a new story, DeDe."
- Ama yeni eşimin işleri olunca ben de "yeni bir hikâye yazsana DeDe" dedim.
Well, if there's video of Lily's recital on her iPad, then I know it's for sure her, and plus, I can e-mail it to myself and have a proper viewing party.
iPad'inde Lily'nin resitalinin videosu varsa o olduğuna emin olurum. Ayrıca videoyu kendime postalayıp güzel bir izleme partisi düzenleyebilirim. - Benim işim var.
So, if you want to keep arguing and whining like a little girl, then I suggest you leave.
Yani devamlı tartışmak ve küçük bir kız gibi zırlamak istiyorsan sana gitmeni öneririm.
And, if she loves him, then he is somebody.
Eğer onu seviyorsa o zaman önemli biridir.
We have told her that if you tell us who paid for your fleet and attack then we will spare your life.
Ona dedik ki filonun ve saldırının masraflarını kimin karşıladığını bize söylersen canını bağışlayacağız.
And if we reach repton first, and destroy their ships, then we shall have the better of this battle!
Repton'a önce biz varıp, gemilerini yok edersek o zaman savaşta avantaj bize geçer!
It's like these apps on your phone where you see people's faces, and when you see a face you like, you hit a button, and if they hit a button on your face, then you have a match.
İnsanlara bakabileceğin mobil uygulamalar. Beğenirsen bir tuşa basıyorsun, onlar da senin yüzüne tıklarsa eşleşmiş oluyorsun.
Um, well, we went to a wine bar. Mm. And then we went to this roof bar.
Bir şarap barına gittik, sonra teraslı bir bara gittik, ondan sonra takside biraz öpüştük.
We have lunch together. Then my dad watches The Godfather and falls asleep.
Birlikte öğle yemeği yiyoruz, sonra babam Baba filmini izleyip sızıyor.
Then she spilled gravy all over it, and she still wore it for another month.
Üstüne sos döktükten sonra bile bir ay giydi.
Then when they was teenagers, smoking weed and playing'intendo.
Gençliklerinde de ot içip Nintendo oynuyorlardı.
But then we're on the road, and he'd do weird shit like slip me his room key.
Ama tura çıktığımızda bana oda anahtarını vermek gibi garip hareketler yaptı.
If you wish to begin atonement and recommit yourself to the faith, then you can wait in line with the others.
Eğer imanınızı telafi etmek ve kendinizi tekrar adamak istiyorsanız diğerleri gibi sırada beklemelisiniz.
If you could... find it in your heart to... believe me... and... forgive me then we can start anew.
Eğer gönlün razı gelir de bana inanırsan ve beni affedersen yeni bir başlangıç yapabiliriz.
and then i met you 29
and then she said 33
and then i 152
and then some 118
and then what 920
and then we 52
and then you 113
and then suddenly 99
and then there's me 17
and then finally 32
and then she said 33
and then i 152
and then some 118
and then what 920
and then we 52
and then you 113
and then suddenly 99
and then there's me 17
and then finally 32