How is everybody translate Turkish
246 parallel translation
How is everybody on Kiloran?
Kiloran'dakiler nasıl?
- How is everybody?
Herkes nasıl?
- And how is everybody down here?
Orada her şey yolunda mı?
How is everybody?
Herkes nasıl?
So, how is everybody?
Herkes nasıl bakalım? İyi.
- How is everybody doing?
- Nasılsınız bakalım?
How is everybody?
Herkes iyi mi?
How is everybody feeling tonight?
Bu akşam davetlileriniz nasıl?
How is everybody in there?
İçeridekiler nasıl?
So, how is everybody?
Pekâlâ, herkes nasıl?
So, how is everybody?
Ee herkes nasıl bakalım?
So, how is everybody here?
- Herkes burada mı?
How is everybody?
Nasılsınız millet?
How is everybody doing?
Herkes nasıl bakalım?
Everybody's got someone, relatives or friends that maybe come for convenience. But if you knew how comforting that is.
Herkesin sahip olduğu birisi var, dost ya da akraba keşke bunun ne kadar rahatlatıcı olduğunu bilebilseydin.
I mean, everybody has to have some good in him, No matter how depraved and cowardly he thinks he is.
Herkesin bir iyi tarafı vardır ne kadar ahlakı bozuk ve korkak olduğunu düşünse de.
We thought that you'd love to know how fond everybody is of you.
Biz insanların seni çok sevdiklerini bilmenden hoşlanacağını düşündük.
How's the family? Everybody is all right!
- Herşey yolunda.
- Arthur, have another drink and stop thinking about how much everybody else is gettin'.
- Arthur, bir içki daha al... herkesin parayla elde edilebileceğini düşünmekten vazgeç.
How are we supposed to know where everybody is?
Herkesin nerede olduğunu biz nereden bilelim ki?
Everybody's talking about how some cop is squealing to the Chase Commission.
Herkes, polisin birinin, Takip Komisyonu'na öttüğünü konuşuyor.
Mrs. Meir we know how you must feel but some of us were just at the Knesset and everybody is saying there is only one solution : Golda must comeback.
Bayan Meir şu an uygun bir zaman değil ama Meclis'teki görüşmelerimizde herkes "Tek bir çözüm var, o da Golda'nın dönmesi." dedi.
You know how it is. A few greedy buggers messing it up for everybody else.
Birkaç tamahkar serseri herkesin hayatını berbat eder.
Everybody at home is most anxious to know how things are going in there.
Evinde TV başındaki herkes içeride neler olduğunu..... öğrenmek için meraklı bir şekilde bekliyor.
IT'S PURPOSE IS TO POINT OUT... HOW INADEQUATE YOU ARE COMPARED TO EVERYBODY ELSE.
Biz burada, senin diğer insanlarla arandaki farkları görmeni sağlamak için toplandık.
How come in former lifetimes... everybody is somebody famous?
Nasıl oluyor da herkes geçmiş yaşamında hep ünlü birisi oluveriyor?
They say this program is open to everybody, but the major requirement is how high you can jump or how fast you can run the 100.
Bu programın herkese açık olduğunu söylüyorlar, ama büyük şart, ne kadar yükseğe atlayabildiğin ya da 100 m'yi ne kadar hızlı koşabildiğin.
I will stop making faces in general, and I will definitely stop... telling everybody I meet how much this wedding is costing.
Abuk yüz ifadeleri yapmayacağım. Ve karşıma çıkan herkese bu düğünün kaça patladığını söylemekten vazgeçeceğim.
He was talkin some way-out shit last night, about how he got more juice than everybody else on the street, and everybody learn not to fuck with him, or else they end up like Raheem and Quiles.
Caddedeki diğer herkesten daha fazla saygı edindiği konusunda sağda solda tuhaf konuşmalar yapıyormuş. Herkes onunla iş yapılamayacağını öğrendi yoksa Raheem ve Quiles gibi işini bitirecek...
Now, Ron, the question on everybody's mind is, how does it work?
Evet, Ron, herkesin aklındaki soru ise, bu nasıl çalışıyor?
Your boy, Dutch, is drunk and he's telling everybody how you're gonna take Ed Ross.
Arkadaşın Dutch sarhoş, herkese senin Ed Ross'a nasıl meydan okuyacağını anlatıyor.
Yes, my mother did the me the service of naming me Theodore, and I haven't a clue as to how you know that, because everybody who knows that is thousands of fucking miles away.
Bunu nereden bildiğini bilmiyorum. Çünkü bunu bilen herkes binlerce kilometre uzakta.
All right, everybody knows how the game is played.
Pekâlâ, herkes oyunun nasıl oynandığını biliyor.
He wants everybody to see how hetero he is.
- Ne kadar da heteroseksüel!
It kills me how everybody is so "me, me, me."
Buradaki herkesin sürekli'ben ben ben'demesi beni deli ediyor.
But what everybody doesn't know is how sexy and trashy looking all of the lawyers are.
Ama, avukatların ne kadar seksi ve adi göründüklerini bilmiyorlar.
Or to tell everybody at the coffee shop how George is all mixed up in a perverse sexual amalgam of some girl and his best friend?
Veya kahve dükkanındaki herkese George'un bir kız ile en iyi arkadaşının sapıkça cinsiyet karışımını oluşturduğunu mu anlatayım?
Have you noticed how everybody around here is is obsessed with the neighborhood rules and the CCRs?
Buradakilerin komşuluk kuralları ve yönetmeliğe ne kadar düşkün olduğunu fark ettin mi?
Alright, everybody, listen up! This is how this first shot is gonna work :
Pekal millet, ilk klibimizi şöyle çekeceğiz.
How come everybody else is asleep and you're not?
Nasıl oluyor da diğer herkes uyuyor?
Everybody tells me how great your progress is, your studies and your work.
Herkes sendeki gelişimden söz ediyor. Çalışmalarından, yaptığın işten...
Do you know how hard it is... to be perfect... when everybody needs you to take care of them?
Herkes senden onlara göz kulak olmalarını istediğinde.. mükemmel olmanın ne kadar zor olduğunu... biliyor musun? Kimse bunu benim için yaptı mı?
Is that how everybody feels? Yeah.
- Herkes böyle mi düşünüyor?
How many people die or get killed in this city every day? And the one guy I choose to be is the only dead guy in the city Everybody wants to kill.
Şehirde her gün ölen bir sürü insan varken ben gidip herkesin öldürmek istediği birini seçtim.
Where the hell is everybody? How much he hated me
İşte o zaman benden, ne kadar nefret ettiğini anlamıştım.
You obviously don't have too many of them or they would've told you how badly this is gonna end for everybody.
Evet. Fazla arkadaşın olmadığı belli. Çünkü olsaydı sana bu işin senin, onun ve herkes açısından ne kadar kötü biteceğini söylerlerdi.
When you've got a reporter who can take an incredibly mundane... and seemingly unimportant subject... like the repaving of the faculty parking lot... and turn it into a bittersweet piece on how everybody and everything... eventually becomes obsolete, then you've really got something.
Fakültenin otoparkının asfaltlanması gibi sıradan ve önemsiz gibi görünen bir konuyu,... ilgi çekici bir yazıya dönüştüren arkadaşımıza vererek çok iyi bir iş çıkardın.
What I need is for everybody to just leave me alone while I figure out how to get my life back.
Tek ihtiyacım olan, hayatımı nasıl geri alacağımı düşünürken herkesin beni yanlız bırakması.
The bullshit we're supposed to care about, how everybody is so scared... of anything that's different from everything else.
Umursamamız gereken saçmalıklar, farklı olan şeylere karşı... insanların duyduğu o korku.
The story of how Paul and Karen got together... is old news to pretty much everybody... but I like to tell it because it gives me a chance... to remind my brother that I am the one responsible... for all of his future happiness.
Tavuğu beğendik. Paul ve Karen'ın nasıl beraber olduklarını bilmeyen yok ama yine da anlatacağım çünkü bana şunu hatırlatıyor kardeşimin mutluluğu benim sorumluluğum çünkü onunla ilk ben tanıştım.
And if this bus is the only thing... keeping that fucker away for us... how safe are we, you guys... with everybody it's hungry for sittin'inside it?
Ve eğer otobüs, bu şeyi bizden uzak tutan... tek şey diyorsanız, peşinde olduğu herkes... içinde otururken nasıl güvende oluruz?
how is it going 154
how is she 970
how is your family 18
how is he 1093
how is it 499
how is your father 39
how is your mother 26
how is your wife 20
how is everyone 28
how is it possible 62
how is she 970
how is your family 18
how is he 1093
how is it 499
how is your father 39
how is your mother 26
how is your wife 20
how is everyone 28
how is it possible 62